İnsan sosyal bir varlıktır. Toplu halde yaşayan, iletişime geçen, ilişki içinde olan, duygu alışverişinde bulunan; kederde, kıvançta bir olan, birlikte olan ve beraber yaşayan eşsiz bir canlıdır.
İnsan, toplum ve doğa ile etkileşim içinde yaşar. İnsan bu süreçte öğrenir ve gelişir. Çevreye temas ettikçe, yeni fırsatlar, yeni öğrenme yaşantıları ortaya çıkar.
Duyularımız yoluyla toplumu ve doğayı tanımaya çalışır. Duyular yoluyla elde ettiğimiz bilgileri, zihnimizde işlendikten sonra, daha önceki yaşantılarımızla sentezleyerek akıl ve mantık süzgecinden geçirdikten sonra işlevsel bilgiye ulaşmaya çalışırız. Bu süreç, aklımızı kullandığımız süreçtir.
İnsanlar arasında çok kullanılan, “aklını kullan”, “akıllı insan”, “aklın yolu birdir”, “akıllı davran” kavramları, duyularımızla edindiğimiz bilgilerin zihnimizce işlenmesi sürecinin birer çıkarımlarıdır.
İnsan akıl yoluyla dünyayı keşfetmeye çalışır. Akıl, zekayı kullanma becerisi. Zekanın bir çok tanıma var. Kabaca zeka için şöyle diyebiliriz; duyular yoluyla çevreden gelen uyarıcıları anlama, kavrama, odaklaşabilme, muhakeme etme ve edinilen bilgilerden doğaya uyum sağlayabilecek yeni bilgi ve davranışlar ortaya koyabilme kapasitesi.
İnsan, toplumsal ilişkilerde zaman kazanmak, hızlı hareket etmek, deneyimlere ulaşmak bakımından başkalarının bilgi ve deneyimlerine ihtiyaç duyar. Bazen başkalarının dünyasından da dünyayı anlamaya çalışırız. Tek akıl, tek doğru, tek kaynak bizi yanlışa sürükleyebilir.
İnsanın, başkalarının bilgi ve deneyimlerine ihtiyaç duyması halinde bile, edindiği bilgileri kendi akıl sürecinden geçirmelidir. Kendi bilgi ve deneyimleriyle kıyas yapabilmelidir. Başkalarının görüş açısı ve algılayışı, onun zihin dünyası ve yaşamsal beklentilerine göre oluşur. Bizim görüş açımız, algılayışımız ve yaşamsal beklentilerimizle örtüşmeyebilir.
Toplumsal ve kurumsal ilişkilerde, “hallederiz”, “bir şey olmaz”, “sıkma canını” gibi sözler, hata ve kaosa varan sonuçlar üretebilmekte. Son dönemlerde sorunlara yaklaşımda ve çözüm üretmede insan ilişkilerinde çok kullanılmakta. Bu tür mesajlar, bilgi içermeyen, zihinsel süreçlerin etkili kullanılmadığı ve deneye dayanmayan mesajlardır. İnsanların istek ve ihtiyaçlarını ortaya koymasını, beklentilerini engellemeyi, tekli bakış açısıyla olaylara yaklaşmayı içerir.
Hallederiz, baştan savmaktır, başından atmaktır… Hallederiz, ama şu şekilde denilebiliyorsa o zaman eyvallah. Bir şey olmaz, ama şunun bunun için olmaz deniliyorsa, bu da tamam…
Hallederiz, ama nasıl halledeceksin? İçi kof bir söz… Bu bir algı çalışmasıdır. Üstesinden gelinmeyen işler genellikle hallederiz denilerek şansa bırakılan işlerdir. Hallederse ne ala, halledemezse, şans eseri karşıdaki kişi halledemediğinin farkında değilse, yine kurtarırsın.
Bir şey olmaz..! Dilimizden düşmeyen, son yıllarda her derde deva olmuş bir söz. Bu söz, bir avutmadır, akıl perdelenmesidir, kandırmadır…
Bir işin sonunu tahmin etmeyi ve bir değerlendirme ortaya koymayı çok seviyoruz. Doğrusu, yanlışı hiç önemli değil. Daha işe başlanmamış, daha işin yarar sağlayan yönleri ortaya konmamış, riskli durumları ortaya konmamış, hemen yapıştırırız “bir şey olmaz” lafını…
Hele ki takma kafana, hiç söylenmeyecek bir söz. Kim takar kafaya, takıntılı insan takar, karşımızdaki kişiyi, takıntılı olarak tescillemiyor muyuz? Damgalamıyor muyuz?
Takma kafana, karşıdaki kişinin düşüncesine ve görüşlerine önem vermemektir. Bir dinle adam ne diyecek, kendine dert ettiği şeyleri ifade ettikçe belki de derdine derman bulacak.
Boş ver, mesajı da görünürde karşıdakini rahatlatmak ve moral vermek için söyleniyor güya..! Oysa, söyleyen karşıdaki kişiyi değersizleştiren, önemsizleştiren, dikkate almayan bir sözdür.
İnsan, sorunu tanımlarken ve çözerken, akıl yolunu kullanmalı. Hiçbir değeri olmayan ayaküstü söylenen, laf ağalığı sözlere kanmamalı. Bir işin içinde benim aklım, karşımızdakinin akılcı yaklaşımı ya da ortak akıl varsa eyvallah. Ancak, bilgi içermeyen algı ve yanlış yönlendirme içeren sözlere kanmamak gerekir.
Bizi; hallederiz, bir şey olmaz, takma kafana, boş ver lafları mahvetti. Üstünkörü, öylesine, baştan savma laflar karın doyurmuyor.
Başımızı öne eğip, aklımızı kullanarak bir yere varırız. Kafamızı kaldırıp başkalarının söylediklerini akıl ve mantığın süzgecinden geçirip doğruyu aradığımızda bir yere varırız.
İnsan aklını kullanarak sorunlara yaklaşmalı, çözümler üretmeli. Başkalarının akıl içermeyen sözleri, bizi rüzgar gibi savurur. Biraz şüpheci olmak, biraz araştırıcı olmak, biraz test etmek gerekir.
Hallederiz, bir şey olmaz, takma kafana, boş ver mesajları başkalarının bize dayattığı çözümsüzlüktür.
Akıllı olmak iyidir. Eskiden insan ilişkilerinde çok kullanılan bir sözdü, şimdi “akıllı olmayı” kimse laf diye dönüp bakmıyor.
Akıllı olmak, aslında bilinçli olmak, toplumu ve doğayı doğru anlamaktır.
Doğruya, akıl yoluyla ulaşabiliriz.
Akıl dolu bir yaşam diliyorum.
Sevgi ve saygılarımla.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!