Şimdiki adı protokol olmuş VİP olmuş beni hiç ilgilendirmiyor. Yöneticiliğe başladığım 1970 senelerindeki adıyla yorumlayacağım.
10 yıl oyuncu, 30 yılda aktif yöneticilik hayatımda şeref tribününde hiç oturmadım. Basketbol şubesinde 7 yıl başkanlık yaptığım zamanlarda da hiç kimse beni Atatürk Spor Salonu’nda şeref tribününde görmemiştir. Ha keza kulübün başkan yardımcısı olduğum günlerde de hiç kimse beni Alsancak Stadı’nda şeref tribününde görememiştir. Kaf Sin Kaf’a gönül vermiş bir nefer olarak taraftar içinde maçları seyretmeyi ilke ve prensip edinmişimdir.
Geçtiğimiz sezon basketbol takımımızın cezalı olması dolayısıyla 2 maç şeref tribününde oturdum, Basketbol takımımızın bütün maçlarını canlı seyretmiş bir kişi olarak yönetimdeki ilgililerden rica ettim ve adımın yazılmasını istedim.
Geçen sezon ve bu sezon tribün kapatma cezaları fazla olduğundan şeref tribününün ceza kapsamına girmediğinden böyle bir davranışta bulundum. Her maçımızdan evvel Pasolig’ten gelen mesaj gelmeyince tereddüde düştüm ve çok seneler bu kulübümüzde beraber görev yaptığım Secder’İ (Akıncı) aradım “mesaj gelmedi sana da gelmedi mi?” diye sordum. Verdiği cevap adlarımız silinmiş yokmuşuz oldu. Başka kulüplerde böyle bir durum olabilirdi ama bizde olması beni ziyadesiyle üzdüğü gibi ah ta vefanın bizde de bittiğine şahit oldum.
Yöneticilik yaptığım uzun seneler zarfında gerek futbol gerekse de basketbol deplasman maçlarında da cefa çekmiş bir KSK lı olarak bu davranış bende çok büyük yaralar açtı, gün gelecek beni şeref tribününe girmemi engelleyenlere şeref dersi vereceğim.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!