Kimi canlılar vardır. Yaşarken şansları yoktur. Keyif ve mutluluk nedir, bilmezler. Kimi canlılar vardır. Yaşarken şansları çoktur. Üzüntü ve mutsuzluk nedir bilmezler. Bu iki yaşam arasındaki farklılık, madalyonun iki yüzü gibidir. Biri bir yüzü, diğeri öbür yüzüdür...
Birbirini tamamlar. Kuralın parçalarıdırlar. Bütün canlı varlıklar için, bu kural asla değişmez. İnsanlar için de öyle.
Ancak: İnsanlar, bu iki farklı yaşam biçimini, daha yoğun hissederler ve beyinleri aracılığıyla, değerlendirirler. Duyguları ile yorumlayıp, etki ve tepki şeklinde açığa vururlar. Faydalı aksiyon içerisinde olabildikleri gibi, zararlı reaksiyon da üretirler. Kıskançlık gibi...
Haset gibi. Kin ve nefret gibi. Öfke gibi. Kavga, cinayet, kötülük ve savaş gibi...
Bencillik gibi...
Oysa: Yaşamın varlık sisteminde, olması gereken denge, şans ve şanssızlık, mutluluk ve mutsuzluk, üzerine kurulmuştur. Bunu tüm canlıların kabul etmesi, zorunludur. Gece ile gündüz gibi, ya da, karanlıkla aydınlık gibi, birbiriyle taban tabana zıt oldukları halde, birbirlerinden ayrılmaz iki parçadırlar. Biri olmazsa, diğeri de olamaz.
Yani, birbirlerine muhtaçtırlar. Bir başka ifade ile: Kazanmanın ve mutlu olmanın varlık koşulu, kaybetmek ve mutsuzluk yolunda gizlidir. Ekolojideki doğa olayları, canlılar arasındaki mücadele, menfaat ilişkilerindeki gelişmeler, anlatmaya çalıştığım bu tezin ve felsefenin, somut göstergeli örnekleridir. İyi ile kötünün, şanslı ile şanssızın, mutlu ile mutsuzun, kazanan ile kaybedenin, ayni gezegende bulunduğunu, dengesel anlamda, birbirlerinin ayrılmaz parçaları olduğunu, her iki olgunun da, ilahi gücün takdiriyle, meydana geldiğini, kabul etmek, gerekir...
Zaten: Yaşadığımız gezegendeki, insan ağırlıklı tüm aksiyonlar, eko sistemde, canlılar arasında oluşan, var olma mücadeleleri, "yaşamda, değişmeyen kural!.."ın, açık biçimdeki kanıtı ve göstergesidir...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!