Şu anda, sadece 3 saat uykuyla yetiniyorum.
Gece 02;00'ye kadar uyuyamadım. 05;00'de de uyandım.
Devamlı düşünüyorum. Olamaz...Olamaz...Diyorum!...
Keşke...Keşke yalan olsaydı...Keşke...Rüyada görseydim!...
Keşke, montaj olsaydı...Keşke...Komplo olsaydı...
Diye dua ediyorum...
Ve...
Evet...Verilen tek bir oy bile, ne kadar değerliymiş!...
Artık daha iyi anlıyorum...
Kimden ve hangi konudan bahsettiğimi, tahmin etmişsinizdir...
Pek tabii ki, Türkiye Başbakan'ı, Sn. Recep Tayyip Erdoğan ile
oğlu Bilal Erdoğan arasında, (17.12.2013 tarihinde) geçen,
telefon konuşmasından bahsediyorum. İçim ezilerek. Üzülerek.
Peki;
Neden için eziliyor?...Neden üzülüyorsun?...Neden uykuların kaçtı?...
Seni ne ilgilendiriyor?...Sana ne?...Yat uyu, bak keyfine!...
Yoksa, sende mi AKP'lisin?
Demeyin sakın...Ben hiç bir partiden yana değilim. Doğru, ya da
yanlış olduğuna inandığım her konuda, özgürce ve suç işlemeden,
ifadelerimi kullanma haklarımı, okuyucularımla, paylaşıyorum.
Çünkü;
Ben bir hata yapsam, kul hakkı yesem, yalan söylesem, sahte davransam,
kendi cürmüm kadar yere zarar vermiş olurum. Dar alanda. Gücüm kadar.
Verdiğim ya da verebileceğim zarar, sınırlı kalır. Zaten de,
hem vicdanımda, hem de hukuk önünde, cezamı çekerim.
Zaten, aslında;
Hiç kimse, kul hakkı yememeli, yalan söylememeli..
Ama, böyle bir konu, 77 milyonluk bir ülkenin, %49 oy alarak, iktidara gelmiş bir partisinin, genel başkanı ve Başbakan'ı için gündeme geliyor ise,
çok daha önemli ve vahim bir tablo haline dönüşüyor, demektir.
Yani, seçilmiş bir Başbakan'ın, hak ve doğruluk kavramını, benden, kat ve kat, daha iyi idrak etmiş olması zaruridir, diye düşünüyorum.
Açık söylemem gerekirse;
Keşke, böyle bir olay, yazılmış, çizilmiş,
montaj ve komplo senaryolarından ibaret,
düzmece ve yıpratmaya yönelik,
muhalif faaliyetlerin, bir ürünü olsa...
Keşke, bu duyduklarımız ve okuduklarımız,
Sn. Başbakan' ın, konuşmalarında söylediği gibi
rakiplerin ve cemaatlerin oluşturdukları,
senaryoların, iftiraların, yıpratma politikalarının,
bir parçası biçiminde, değerlendirilebilse...
Çünkü;
Ben, yine de;
Büyük bir kitle tarafından, çok sevilen ve inanılan,
olağan üstü hitap ve konuşma yeteneği bulunan,
eşi ve 4 çocuğu ile, fevkalade mutlu ve şanslı bir aile,
tablosuna sahip olan,
Başbakan' lık seviyesine kadar yükselen ve belki de,
Cumhurbaşkanlığı makamına oturabilecek şansı yakalayan,
imanlı, inançlı, idealist, şefkatli, iyi bir evlat, iyi bir eş ve iyi bir baba,
portresi çizen Sn. Recep Tayyip Erdoğan'ın, böyle bir konuya, muhatap olabilecek hata yapmadığını, net bir biçimde, bilmek ve duymak istiyorum.
"Rahmetli, eski Başbakan Adnan Menderes'in idamına neden olan ve 27.Mayıs.1960 tarihinden sonra, Yassıada'da kurulan,
"İhtilal Mahkemesi" n deki, (54 yıldan beri, doğruluğuna asla inanamadığım ve gençlik dönemimde tanık olduğum), yargılamada sunulan, bilgileri ve ithamları, unutamadığımı da belirtmem gerekiyor.
Türkiye'yi, milletinin seçtiği bir Başbakan'ını idam eden ülke konumuna düşüren ve sebep olan, o dönemin tüm idarecilerinin ve yöneticilerinin de,
mahşeri-vicdanda, hesap verdiklerine inanıyorum."
Çünkü;
Sn, Recep Tayyip Erdoğan,
sadece, kendisine ve partisine oy verenlerin değil,
muhalif ve rakip olanların da, Başbakan'ı.
Hepimizin adına, ülkemizi, içeride ve dışarıda temsil ediyor.
Hepimize karşı, hem yetkili...Hem de sorumlu...
Attığı her adım, söylediği her söz, yaptığı iyi ya da kötü her davranış,
idare etmekte olduğu tüm ülke vatandaşlarını ilgilendiriyor.
Dolayısıyla, pek tabii ki, beni de ilgilendiriyor.
O nedenle, "UYKULARIM KAÇTI!..." diyorum.
Veee...
Böyle zararlı bir fırtınanın, kaza, bela vermeden, geçip gitmesini,
ekonomimizi, kalkınmamızı, siyasi ve sosyal barışımızı da,
daha fazla yıpratmadan, ardında, sakin, huzurlu ve mutlu bir meltem rüzgarına dönüşmesini, hayırlara vesile olmasını diliyorum...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!