Son aylarda, hemen her gün, spor amaçlı ve tempolu yürüyüş yapıyorum.
Süre ve mesafe olarak, oldukça iyi performans tutturdum diyebilirim.
Hem sağlık ve hem de fiziki gücümü arttırmak amacıyla uyguladığım bu faaliyetim, beni moral açısından destekliyor. Diğer taraftan da, yürüyüş sırasında, spor yapan gençlerle tanışma fırsatı buluyorum. Açıkçası, bu durumdan da, fevkalade keyif aldığımı söylemeliyim. İçlerinde, öylesine kaliteli, aklı başında, ülkemiz geleceğine ışık olabilecek seviyede gençlere rastlıyorum ki. Umutlarım yeşeriyor. Türkiye'mizin geleceğine, daha bir iyimserlikle bakıyorum. Bu duygularıma neden olan bir anımı, paylaşmak istiyorum.
Dün öğleden sonra saat 18.00'de Karşıyaka İskelesi'nin yakınındaki anıtın oradan tempolu biçimde, saatte ortalama 6.4 km süratle yürüyüşe başladım. Amacım, bedenimin dayanma gücüne göre, gidebildiğim kadar uzak mesafelere kadar yürümekti. Genelde, Bostanlı pazaryerinin hizasındaki, bisikletliler için konulan kilometre levhası ile belirtilen 00.00 noktasından itibaren, 6-8 ya da bazen 12 kilometre ileriye kadar gidip dönüyorum. Kolay olmuyor. Ayaklarımın altı yara oluyor. Ama, gene de, böyle bir zorluğun üstesinden gelebilmenin mutluluğunu, yürüyüşüm sonlandıktan sonra yaşıyorum. İşte bu yürüyüşlerimden birinde, dönüş yolumda, Koçtaş alış-veriş merkezine 500 metre öncesinde, yanımdan joking seviyesinde koşarak geçen iki genç adam gördüm. Beni sollayıp geçtikten sonra, yaklaşık 50 metre ileride, koşuyu bırakıp, yürümeye başladılar. Benim tempom daha hızlı olduğu için, kısa bir süre sonra, bu gençlere yetiştim. Ayni hizaya geldikten sonra, tam onları geçtiğim sırada, kendilerine, "aferin gençler, çok iyi yürüyorsunuz," dedim. Böylece, yürürken, yalnızlıktan birazcık olsun kurtularak, yürürken sohbet edebileceğim iki yol arkadaşım oldu. Kısa bir süreliğine de olsa. Kendileriyle sohbet ederken, konuşmaları, ifade biçimleri ve şahıslarıyla ilgili verdikleri bilgiler, beni çok olumlu etkiledi doğrusu. Birbirleriyle kardeş olduklarını, büyük olanın 27 yaşında ve Yaşar Üniversitesinde, radyo-televizyon ve film dalında lisans eğitimi son sınıf öğrencisi olduğunu, küçük olanın ise 20 yaşında ve onun da eğitimini İzmir'de yaptığını, aslen Balıkesir'li olduklarını öğrendim. Sohbet sırasında, konuşma ve bilgi seviyelerinin, düşünce yapılarının kalitesi, beni o kadar etkiledi ki. Tarif edemem. "Umutlarımı yeşerten gençler" başlığını, bu yazımda uygun gördüm ve bu duygularımı, herkesle paylaşmak istedim.
Evet. Böylesine iyi ruhlu, seviyeli, kaliteli ve kişilik yapısı olarak, son derece güzel örnek sergileyen bu tür gençleri tanımak, varlıklarını hissetmek, doğal olarak beni heyecanlandırıyor. Sonucunda da, ülkemiz gençleri ve geleceği için de, bu düşünce ve duygularımı deklare ediyorum. Vee, diyorum ki, "UMUTLARI YEŞERTEN GENÇLER..." Aferin sizlere. Bu ülke için, her zaman, her şekilde ve her yerde, hep varolun. Sağolun. Sizler, bu ülkenin ve hepimizin iftihar edeceğimiz teminatımızsınız. İşleriniz rast gitsin ve hep mutlu olun diliyorum...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!