"BÖLÜM : 1..."
Bu kez, iki soru ile başladım, bu köşe yazıma...
Önce, kabuk ile, deri arasındaki farkı belirtmem gerekiyor.
"Kabuk", sinir hislerinden kurtulmuş, acı vermeyen,
cansızlaşmış dokulardan oluşuyor....
Yaraların, iyileşmeye başladığının kanıtı da denebilir.
İyileşen derinin üzerinden ayrılmasında, fayda vardır.
Çünkü, altından çıkan, sağlıklı, taze ve canlı "deri" dir.
"Deri" nin ise, canlı olduğunu bildiğimize göre,.
değişmesi, ya da atılması konusunu, çok iyi analiz etmeliyiz.
Pek tabii ki, böylesine hassas dönemde,
bu duyarlılığı, her bireyin gösterebileceğini,
ya da, bilinçli değerlendirme yapabileceğini,
istemekle birlikte, pek sanmıyorum, açıkçası...
Ama;
Ben, yine de, böyle önemli bir değişime,
dokunmadan yapamadım.
Hem de, bu değerlendirmemi, onlarca yıl geriden başlayarak yapacağım.
Daha sonra da, Türkiye'deki, son 12 yıllık siyasi çizgiden bahsedeceğim.
"Eğri oturup, doğru konuşmaya" çalışarak.
"Sezar'ın hakkı Sezar'ındır!.." diyerek...
Ya da, "yiğidi öldür, hakkını yeme!...".
"Bükemediğin bileği, öpeceksin".
Ata sözlerini, hatırlayarak.
Şimdi;
Hepimiz, 1960 ihtilalinden bu yana, oluşan siyasi gelişimi düşünelim.
İlk olarak, çeşitli dedikodularla, kamu oyu yaratılıp,
türlü iftiralar ve haksız suçlamalarla olduğuna inandığım,
"Yassıada Mahkemelerinde" ki yargılama,
ülkemiz üzerine, kara bulut gibi çöken ve unutulmayan,
dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in,
Maliye Bakanı Hasan Polatkan'ın ve Dış İşleri Bakanı,
Fatin Rüştü Zorlu'nun, idam kararları ve oldu bitti ye getirilerek,
kararların infaz edilmelerini belirtmem gerekiyor...
Çünkü;
Başbakanlarını, bakanlarını ve vekillerini seven milletin,
büyük bölümünün, çaresiz, korku içerisinde, gelişen olaylara,
seyirci kalmak zorunda bulunmaları...
Bildiğimiz, tanık olduğumuz hususlardı...
O günleri, yaşayıp gördüğüm için hatırlıyorum. Hiç de unutamadım.
Daha sonra da, siyasette belirlenen yeni çizgiler ve yollar, 54 yıl içerisinde,
Türkiye'mizi, bu günkü noktasına taşıdı.
Politika, yeni zihniyet kazanarak, oluşumundaki aktörlerinin,
istismarına, kendi çıkarlarını korumak amacıyla,
siyaset yapmalarına, kapı araladı...
Milletin, %80'lik kısmı, daima, siyasetçilerin,
dolgu malzemesi olarak kullanıldı...
Her dönemde, "Atı alan, Üsküdar'ı geçti" deyimi, ön plana geçti.
Milli iradenin (milletin), hak, hukuk ve menfaatlerini korumak için,
oluşturulan, 1962 ve 1982 Anayasa'ları, mevcut seçim kanunlarını,
seçme ve seçilme şartlarını, belirleyip, "seçim yasası gereği", %10 barajı ile,
siyaset sisteminde, sayısal üstünlük sağlanabileceğini, ön plana çıkardı...
Böylece, iktidarlara, şans tanınabileceğini, kabul etti...
Not; Bu yazımın, uzun olacağı gerekçesiyle,
3 bölümde, okuyucularıma, sunacağım...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!