"Sevmek..."
Söylenmesi, hissedilmesi çok kolay.
Bedava.
Para istemiyor. Pul istemiyor.
Emek ise, hiç istemiyor.
Moda gibi kullanılıyor. İnsanlığın, var oluşundan bu yana,
her gençlik ve olgunluk döneminde, ruh yapısını, esir alıyor.
Çoğu zaman, çirkinleşebiliyor....
Her bedene, ya da, kişilik yapısına uymuyor.
Bazen dar gelip, sığmıyor. Çoğu zaman da, bol geliyor.
Taşıması, taşınması, pek mümkün olmuyor.
Dedim ya;
Çok ucuz. Emeksiz, parasız, pulsuz, sadece seviyorsun.
Kendinin ne olduğunun ve kalitendeki seviyenin, hiç önemi yok, sanki.
İsteklerinin doğrultusu, yani, duygudaki ok, sevmeyi tarif ediyor.
Ardından da, pek tabii ki, "aşk" denilen, o sihirli kelime,
hayatın gündemine, cuk diye, oturuveriyor.
Hayal üretiyor. Kandırıyor.
İşte;
O noktadan sonra tehlike çanları, çalmaya başlıyor.
Çünkü, sevendeki kalite düşük ise, sevilenin, vay haline.
Zarar üzerine zarar. Kurtulmak ne mümkün.
Hayat bir kabusa dönüşü veriyor.
Sevmek kelimesindeki anlam ve ifade biçimi, kimlik değiştiriyor.
Adeta canavarlaşıyor. Zararlı olmaya başlıyor.
Diğer taraftan;
Peki;
Ya, "sevilmek" nasıl tarif edilmeli?
Değerini ölçmek için, nasıl bir analiz yapılmalı?
Pek tabii ki, bu iki soruya cevap vermek, hiç kolay değil.
Çünkü;
Sevilmek, emek istiyor.
Sabır istiyor. Fedakarlık istiyor. Kalite istiyor.
O nedenle de, çok pahalı oluyor.
Zor kazanılıyor...
Yani;
Sevilecek kişi, sevgiyi kazanmak için,
yaşamının her alanında, çalışkan, başarılı ve kişilikli, olabilmiştir.
Düşünce, ruh, beden ve bilgi seviyesi, pozitif değerlere ulaşmıştır.
Temiz, düzgün, berrak ve güvenilir, noktaya gelmiştir.
Kısacası, her yerde, her zaman, her koşulda ve her konuda,
güçlüdür. Ayakları, yere sağlam basmaktadır.
Öncelikle, kendisini seven, sayan ve kendisine güvenen biridir.
Dolayısıyla, barışık bir kimlik ve kişilik yapısına, kavuşmuştur
Sevilen kişi, kendi bünyesine özellikler katabilmiş, kabul ettirebilmiş,
yaşam mücadelesinde, başarılı olabilmiştir.
Bir başka ifade ile, güçlü bir birey noktasına ulaşmıştır.
Böylesine seviyeli, kaliteli, kendisine güvenen kişi de,
zaten sevilmeyi hak etmiştir, demektir.
Artık, sıra dışıdır. Kişilik yapısını ve kimlik kalitesini,
çok pahalı elde edebilmiştir.
Değeri yükselmiştir.
Kalıcı ve istikrarlı biçimde,
varlığını sürdürme, yetisine sahiptir.
Ehhhh;
Böylesine özelliklere kavuşmuş,
büyük emekler sonucu ,
zor kazanılan kaliteli kimlik ve kişilik sahibi bireyler de,
kendilerine,
başkalarının "aşık" olmalarını, sevmelerini,
güvenmelerini ve saygı göstermelerini,
fazlasıyla hak etmişlerdir.
Çünkü;
"Seven" kişide, hayranlık uyandırmışlardır.
Güven duygusu oluşturmuşlardır.
Sağlıklı, refah içerisinde, keyifli ve huzurlu,
bir yaşamın, kapısını, aralamışlardır.
Dolayısıyla;
Artık, mutluluk ifadesi, bir anlam kazanmıştır.
Kalıcı ve istikrarlı biçimde, hayat yoluna devam edecektir.
Sonuç olarak;
Erkek ya da kadın olan tüm bireylerin,
"sevmek" konusundaki değer yargılarını ölçerken,
"sevilmek" ifadesine, öncelik ve önem vermelerini,
böyle bir oluşumun da, kolay olmadığını, belirtiyorum.
Emek, zaman, fedakarlık ve sabır gerektirdiğini,
vurgulamak istiyorum...
Yani, herkes, zor olanı seçmelidir, diyorum.
Çünkü;
"Zor kazanılan her şey,
çok daha değerlidir" düşüncemi, yineliyorum...
"Yüce Allah'ımızın, hepimize, "sevmek" duygumuzdan önce,
"sevilmeyi" nasip etmesini, gönülden diliyorum...
NOT; Bu yazımdaki, "sevmek" konusu,
anne-baba-evlat ve kardeş için değil,
ağırlıklı olarak, eş ve sevgililer anlamında,
değerlendirilmiştir...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!