(BİRİNCİ BÖLÜM)
30.Mart.2014 pazar günü, sandık başında olacağız.
Oy kullanmak için.
Tarihten bu yana, insanlar, seçmişler, ya da seçilmişlerdir.
Ancak, çoğu zaman, seçenler, tercihlerini yanlış yere kullanmışlar,
seçilenler de, hak etmedikleri halde, iyi noktalara getirilmişlerdir.
Genellikle, mantıkları ile d...eğil de, duyguları ile karar verenler,
ülkelerin ve toplumların geleceğini, tehlikeye atmışlardır.
Dünyada, bireyleri mağdur ve mutsuz olan milletler,
kendi tercihleri, hatalı kararları, bilgisizlikleri ve duygusallıkları sonucu,
kötü kaderlerinin, mimarı olmuşlardır.
Pek tabii ki, milletlerin çekirdek yapısını oluşturan bireyler içerisinde,
aklı başında, mantıklı, bilinçli ve geleceği isabetli görebilenler de, mevcuttur. Onlar da, seçmen olarak, ya da, aday olarak,
seçimlerdeki rollerini oynamaktadırlar.
Ancak, sayıları, hiçbir zaman,
yeterli düzeye çıkamamıştır. Çünkü, seçimler, çoğunluğun kazanması esasına dayalı bir sistem içerisinde, uygulanmaktadır. Dolayısıyla da,
milletleri ve toplumları oluşturan insanların tamamı, hiç bir zaman,
mutlu, huzurlu, sağlıklı ve refah içerisinde, yaşayamamışlardır.
Bu tezimizin doğruluğunu, kendi ülkemizdeki seçimlerin sonucunda,
oluşan iktidar partilerinin, geçmişteki portföylerinden ve faaliyetlerinden,
kolaylıkla hatırlamak, mümkündür.
Bu vesile ile;
Her ne kadar, belirttiğim bu hususlara ters düşüyor gibi görünse de,
bilinen tarihi gerçeklerden, söz etmek de gerekir.
Şöyle ki;
27.Mayıs.1960 ve 12.Eylül.1982 ihtilalleri ile TSK tarafından, gerçekleştirilen muhtıraların öncesi ve sonrasındaki, tarihsel alanlarda,
seçimlerimize, toplumumuzun tercihlerine ve iktidara gelen yöneticilerimizin, faaliyetlerine bir göz atalım;
1950-60 arası, Demokrat Parti dönemi;
Güney Kore-Kuzey Kore arasındaki anlaşmazlıklar sonucu,
1951-52 yılları, Kunuri savaşları, verdiğimiz şehitler,
ABD-Türk Devleti ittifakı ve Marshall yardımı.
Tarım politikalarımızdaki değişim.
Vatan cephesine iltihaklar.
İhtisas Komisyonları' nın yapısal rolleri.
Rahmetli Adnan Menderes'in, üst üste 3 dönem,
seçimlerdeki zaferi ve tek başına iktidar olmaktaki başarısı.
İngiltere'deki uçak kazasından, sağ olarak kurtulması.
Vatandaşların, Başbakan Adnan Menderes'in, sağ olarak kurtulduğu,
uçak kazası sonrası, yurda dönüşünde,
tren yollarında, kurbanlar keserek, karşılama törenleri düzenlemeleri.
1957 seçimlerindeki zaferinin ardından, 3 yıl sonra,
CHP ile TSK'nın, müşterek kararları doğrultusunda,
o dönemin genel kurmay başkanı,
Org. Cemal Gürsel tarafından,
27.Mayıs.1960 ihtilalinin gerçekleştirilmesi.
Daha sonra, Yassı Ada Mahkemeleri ve bir başbakan ile
iki bakanın idam kararları. 1961 yılında da, bu kararların,
trajik biçimde, infaz edilmeleri...
Yani;
Rahmetli Ulu Önderimiz,
Cumhuriyet'imizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından,
İstiklal madalyası verilen bir başbakanın, iki bakanı ile birlikte, muhalifleri tarafından, asılmış olması.
Bir başka ifade ile;
İstiklal savaşı sırasında, düşmanlara karşı, memleketini korumak
amacıyla, Aydın'da (Söke'de), Ayyıldız Çetesi'ni kurarak,
kahramanca, mücadele ettiği için, "İstiklal Madalyası" alan,
Rahmetli Adnan Menderes'in ve iki bakanının, idam edilmesi.
Hem de, idam hükmü verilen Başbakanlarını ve iki Bakanını seven,
milletinin gözleri önünde!...
Ne yazık ki, o günleri görenler,
bu trajikomik, iftiralar sonucu, adaletsizce olduğuna inandığımız,
milletin onayı alınmadan infaz edilen bu oluşumu, vicdanlarda, onaylamamışlardır.
Türk siyasi tarihine ise, kara bir leke biçiminde sürülmüş olan,
böylesine üzücü ve hatıraları bile rahatsız eden olayları,
seçmenlerin bir çoğunun, unutmadığı, unutamadığı açıkça görülmektedir.
İşte, bütün bu belirttiklerim, seçmenler ve adaylar üzerinde,
görüşlerin, tercihlerin oluşmasında, etkili faktörler olarak,
bugün dahi, karşımıza çıkmaktadır.
O günlerin acısını yaşamayan,
Ancak;
yeni jenerasyonların, geçmiş aile yakınlarının anlatımlarından,
öğrenmek ve değerlendirmek imkanı bulabilmeleri de, çok önemlidir...
Ne yazık ki;
Bu belirttiğim hususların hepsi, siyasi tarihimizin, unutulmayan,
hafızalarımızda, derin izler bırakan, kötü hatıraları ve gerçekleridir...
Not;
Yazının uzun olması gerektiğinden ve sıkıcı olmaması açısından,
Bu yazımın devamını (İKİNCİ BÖLÜMÜNÜ), daha sonra, okuyucularıma sunacağım...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!