(İKİNCİ BÖLÜM)
Birinci bölümde, Rahmetli Başbakan Adnan Menderes,
Dış İşleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı
Hasan Polatkan'ın, 1960 ihtilali sonrası, 1961 yılında,
idam edilmelerinden söz etmiştim.
Bu trajik siyasi tarih sayfasından sonra, Türkiye'de,...
politik gelişmeler ile seçimlerde ve referandumlarda,
halkımızın tutumları, tercih yönleri ve seçimlerdeki rolleri,
acaba ne oldu? Bu günlere, nasıl gelindi?
Neden, siyasi dalga boyları, sürekli değişim gösterdi?
Kimi zaman, sağda, kimi zaman solda görünen ve
ikide bir alan değiştiren siyaset tabloları,
niçin sağlam zemine oturtulamadı?
Her seçim döneminde, neler oldu da, seçmen kitleleri,
birbirlerinin tercihlerine ve düşüncelerine, saygı göstermeyip,
siyaseti, kin, düşmanlık, kavga ve nefret boyutuna taşıdı?
Bu gün ise, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ile Cumhuriyet
Halk Partisi (CHP), Milliyetçi Hareket Partisi (MHP), Barış
ve Demokrasi Partisi (BDP), neden, birbirlerine düşmanlık
besleyen noktalara geldi? Türk Toplumunun politik yapısı,
nelerin etkisinde kaldı da, bir türlü barış ve birlik sağlanamadı?
Biz seçmenler, her seçim döneminde, bazı dedikoduların,
olayların ve ideolojik akımların etkisi ve çekim gücünden,
etkileniyoruz da, acaba, geçmiş siyasi tarihimizin ve olaylarının,
gerçek verilerle, yüzde kaçının bilgilerine sahip olabiliyoruz?
Seçimlerin öncesinde, sandık başında ve sonrasında,
düşüncelerimizde, tercihlerimizde,
görüşlerimizde ve paylaşımlarımızda,
neden, değişiklikler oluyor?
Bu arada, hemen şunu belirtmeliyim ki;
AKP, kendiliğinden, mantar gibi yerden bitmedi.
Kuruluşundaki ve temelindeki siyasi yapının,
kökü, nerelerden ve hangi koşullardan oluştu?
Önceki siyaset alanındaki aktörler (ANAP, DYP,
DSP, SHP, RP, vs.), şu anda, neredeler?
Sempatizanları, aktif politikacıları, ideolojik tutkunları,
yok mu oldular? Veya, siyasetten, tamamen mi çekildiler?
Pek tabii ki;
Eski politikacılar;
Halen siyasetin içerisinde, farklı kostümlerle ve düşünce akımının içerisinde, kendi siyasi çıkarları gereği, rollerini, sürdürüyorlar.
Çünkü, onların, hangi siyasi partinin içerisinde bulundukları konusu,
önemli değil. Nereden aday olabilecekleri ve seçilebilecekleri,
çok daha önemli. Böyle bir siyasi yapının değişim örneklerini,
onlarca yıldan beri yaşıyoruz ve görüyoruz.
Hani, deriz ya. "Ayni tas, ayni hamam!..." diye.
İşte;
Bütün bu sorular, biz seçmenlerin, geçmişte attığımız,
ilk adımlarımız ile, bugün atacak olduğumuz son adımımızı,
tarif etmek açısından, önem arz ediyor.
Şunu çok açıkça belirtmeliyim ki, ülkemiz geleceğinin,
en belirgin temel taşı olan seçim olgusunun önemini,
pek çoğumuz, bilinçli bir biçimde, algılayamıyoruz.
Bilgi, önsezi, sağlıklı değerlendirme ve karar verme noktalarında,
halen, pek çok hata ve eksiklerle, seçim sandığına gidiyoruz.
Bir komşumuzun, sevdiğimiz ya da sevmediğimiz bir kişinin,
bir yayın organının, bir haberin, bir ideolojinin, partili bir kişinin,
bir parti liderinin, seçim konuşmalarının etkisi altında kalıyoruz.
Ayni düşüncede olduğumuz bir kişinin yanlışı, ya da, bize zarar
veren davranışı, seçim sandığına atacağımız oy' un,
rengini değiştirebiliyor. Tercihlerimize, anlık etki edebiliyor.
Pek tabii ki;
"Futbol takımı tutar gibi, fanatik partilileri,
bu tarifimin dışında tutuyorum..."
Oysa, bireyin, şahsına, sıkı sıkıya bağlı haklardan kabul
edilmesi gereken, hatta, en başında gelen,
seçim ve oy kullanma keyfiyeti, o kadar önemli ki!...
Bunu anlatmak, çok kolay değil.
Çünkü, kullanacağımız oy, sadece kendi haklarımızı değil,
çevremizdekilerin de haklarını ilgilendiriyor...
O nedenle, bilgili, bilinçli ve isabetli karar verme yeteneğine,
sahip olmamız, çok, hem de çok önemli...
Not: Yazımın "üçüncü bölümü" nü,
daha sonraki günlerde, oluşturacağım...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!