Bu güne kadar, hep ayni filmi gösterdiler. Kötü, kasvetli, kabus dolu haberlerle, adeta ruhumuza işlediler.
Olaylar olmadan önce değil, olduktan sonra, önlem almaya çalıştılar. Empati olgusuna, neden sorusuna hiç önem vermediler.
İçerisinde yaşadığımız dünyada, tarhten bu yana, haksızlıklarla dolu sistemler oluşturan insanlık, gizli ve acımasız canavarlar oluşturdu.
Öyle ki;
Menfaatleri uğruna, tüm masum ve günahsız insanları riske attılar. Zaten de, mağdur olan ve zarar görenler, hep, bu tür insanlar oldu.
Vah vah, tüh tüh ifadeleriyle, acitasyon dolu söylemlerle, yanan ateşi, kısmen söndürmeye çalıştılar.
"Terör" denilen vahşetin adı, sadece tek bir açıdan değerlendirildi.
Toplum bilinci ve edinilen bilgiler, dedikodu niteliğinde, sürüp gitti.
Aslında;
Özellikle, ikinci dünya savaşından sonra adı konulan ve giderek gelişip güçlenen "TERÖR" olgusu, bazı menfaat odaklarının, yaşam kaynağı oldu.
Türkiye'de ise, 68 kuşağı olarak tarif edilen 1960'lı yılların gençlik hareketleriyle, bu günlerin ayak sesleri, büyük bir gürültüyle, görüne görüne geldi.
Marksist, Leninist, Maoist, Komünist, Stalin'ist, Faşist, Burjuva, Proletarya vs. söylem ve felsefelerle, beyinleri yıkanmış gençlik yarattılar.
Farklı ve acımasız felsefi yapılarla, acımasız ve inançsız kitleler oluşturdular.
"TERÖR" eylemlerini gerçekleştirebilmek, bu sayede, manfaat sağlamak için, tetikçi olarak kullanabilecekleri bir gurup gençlik meydana getirdiler
Tıpkı;
Kendileri gibi, inançsız ve acımasız, topluma ve insanlığa, nefret duygularıyla bakan, sevgiden, bilgiden, eğitimden ve inançtan yoksun genç insanlarla, masum insanları katletmeyi göze aldılar.
Ama;
Gösterilen "filmler!...", hep birbirinin benzeri ve devamı niteliğinde, sürüp gitti. Dizi filmleri gibi!...
Sonuç;
Sıfıra sıfır, elde var sıfır!...Bir önceki vahşet, bir sonrakinin adeta yaratıcısı oldu...
Oysa;
"TERÖR"ün neden, nasıl, hangi koşullarda ve ne zaman meydana gelebileceğinin analizini yapmak gerekirdi.
Böylesine hassas ve hayati bir konu, hangi devletlerde, hangi tip toplumlarda, prim kazanabiliyordu?...
Bataklığın kurutulması için, "TERÖR"ü yaratan unsurlar, neler olabilirdi?
Kime, ya da kimlere, hangi menfaatler sağlanmak isteniyordu?
Bir milletin moral yapısını çökertmeyi hedefleyip, mikropların, hasta vücudu esir alıp, yok ettiği gibi, ülkeleri yok etmeyi mi istiyorlardı?
Yaşamak istiyorsan öldür flesefesine dayalı inançlarıyla yaşayan
menfaat odaklarının, maşayı tutan elleri, bir türlü kırılamadı!...
Çünkü;
Kendi menfaatleri adına kurdukları sistemleri ve rahat yaşam kaynaklarını korumak, her şeyden önemli idi!...Bu da, çağımızın savaş biçimi olan "TERÖR" faaliyetiyle mümkündü!...
Diğer taraftan;
Özellikle;
Ekonomik güç sağlamanın, rahat ve lüks yaşamayı sürdürebilmenin, tek bir yolu vardı...
O da;
"Böl...Parçala...Veee...Yönet..".felsefesi idi!...
Bu ise;
İstediğin gibi yaşamak istiyorsan, acımadan öldür, prensibine dayanıyordu...
Sonuç olarak;
"TERÖR" problemi, sadece, lanetleyerek, beddua ederek, nefretle anılarak, dizlerimizi döverek, ağıtlar yakarak, "ÜLKEMİZİ VE İNSANLARIMIZI, ÇOCUKLARIMIZI, ALLAH KORUSUN VE YARDIM ETSİN!..." dilekleriyle, çözülmüyor!...
Var oluş nedenlerini, hangi koşullarda ve ortamlarda hayat bulduğunu, nasıl, ne zaman, niçin güçlenebildiğini, bilinçli ve bilgili biçimde araştırmak gerekiyor.
Analizini de;
Tek bir unsura bağlamaksızın, tüm ihtimalleri değerlendirerek, adeta, 360 derece radar gibi dönmek suretiyle düşünmek, tesbit yapmak ve çözüm üretmek şart oluyor...
Bu ise;
Devletlerin ve yönetimlerin önlem almasıyla birlikte, "toplumun, duyarlı, bilinçli ve dayanışma içerisinde, otonomi sistemini iyi uygulayabilmesi ile mümkündür", ilkesinin tek yolu biçiminde görülüyor...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!