Tam 37 yıldan bu yana, terör derdiyle uğraşıyoruz!.
Yani, 1980 ihtilali sonrasında başlayan ve tırmanarak, günümüze kadar devam eden terörle, mücadelemiz sürüyor!..
Türkiye'mize, maddi ve manevi çok büyük zararlar veren "terör", nasıl oluyor da, doğuyor, yeşeriyor ve günümüze kadar, güçlenerek yaşayabiliyor!..
.
Uzmanlar, medyada ve görüntülü yayın organlarında, bu konudaki kanaatlerini, düşüncelerini ve çözüm yollarını, kamu oyu ile paylaşıyorlar!...
TSK ve hükümet, büyük bir kararlılıkla, etkin mücadelesine devam ediyor!...Siyaset alanında, bütün partiler, "terör" konusundaki kararlarda, birleşip, mevcut mücadeleye, destek veriyorlar!...
Ama;
Bütün bunlara rağmen, "terör" denilen kara bulut, üzerimizden, bir türlü kalkmıyor!..Maddi ve manevi zarar verici eylemlerine, taktik ve şekil değiştirerek devam ediyor!...
İlk başladığı yıllarda, Türkiye'nin Doğu ve Güney Doğu Anadolu'sunda yoğun olarak faaliyet gösteren "terör", daha sonraları, kolluk kuvvetlerine, karakollara saldırarak, seslerini duyururken, zaman içerisinde, eylemlerini, şehirlere, taşıyorlar!...
Belirli nirengi noktalarını hedef seçerek, canlı bomba taktikleriyle, katliamlar yapmayı plânlıyorlar, böylece, dış ülkelerde ve kamu oyunda, ilgi uyandırma çabası içerisine giriyorlar!...
Türkiye'ye, binlerce şehit verilmesine ve 50 bini aşkın, masum insanın yaşamını kaybetmesine neden olan "terör"ün maddi yönden verdiği zara ve maliyeti ise, 500 milyar ABD dolarını geçiyor!...
Peki;
İster istemez, insanın aklına, şöyle kilit bir soru geliyor!...
Onca çabalara ve alınan tedbirlere rağmen, "terör" neden bitmiyor?...
Yaşam kaynağını, nereden alıyor?
1980 ihtilali öncesi, gerçek anlamda, "terör" yok muydu?
Ya yoksa, TİKKO, HALK KURTULUŞ CEPHESİ, DEVYOL, DEVSOL,
DEVGENÇ vesaire gibi 1965-66 yıllarında gündeme gelen, üniversite talebe eylemleri, acaba, vardığımız bu günkü noktanın, atılmış ilk tohumları mıydı?
Başka ülkelerde, "terör"istler, eylemlerini bitirirken, Türkiye'de, nasıl oluyor da, 37 yıl yaşayabiliyorlar?..
Bu konuda eğitim gömüş, binlerce "terör" konusu uzmanlarına, akademisyenlere, tecrübeli yetkililere ve yetenekli siyasetçilere sahip olduğumuz halde, neden, böylesine bir dertten kurtulamıyoruz?
Ayrıca;
"Terör" derdinin yanısıra, bağnaz, psikopat ruhlu, aşırı uç biçiminde değerlendirilen, sapık ve fanatik yapıdaki dinci gurupların, ya da, bireylerin saldırılarına ve katliamlarına da tanık olmaya başladık!...
Bütün bunların, doğuşu, yaşam kaynakları ve sebepleri, nerelerde aranmalı?...
İşte;
Bu noktada, düşümemiz gereken, bildiğimiz halde, sıkça telaffuz etmediğimiz, çok önemli bir konu ortaya çıkıyor!...
"Terör"ün en önemli yaşam kaynağı, "MUTSUZLUK VE SEVGİSİZLİK"tir, demek gerekiyor!...
Çünkü;
Kim ne derse desin!...
"Mutlu" olan insan, yüreğinde "sevgi" duygularını taşıyan insan, yaşamında, kaybetmek istemediği değerleri olan insan, dış tahriklere kapılarak, kandırılarak ve yönlendirilerek, "terör"ist olmaz!...Olamaz!...
Hele hele;
Bir insanın, kendi hayatını %100 kaybetmeyi kabul ederek, canlı bomba kimliğiyle, bedeninin param parça olmasını göze alarak, binlerce, masum insanın hayatını yok etmek istemesini, mantık sınırları içerisinde, değerlendiremiyorum!...Anlam veremiyorum!...
Açıkçası;
Bu güne kadar, hiç kimsenin, çözemediği bir problemin varlığı söz konusu!...Bir yerlerde yanlış yapılıyor!...
Dolaylı olarak da, hem şehitler verilmeye, hayatlar sönmeye, aileler yok olmaya devam ediyor!...Hem de, yüzlerce milyar ABD doları heba olup gidiyor!...Ekonomimiz, çökme noktalarına, getirilmek isteniyor!...
Nedenlerini ise;
Abuk subuk yerlerde arayıp, çözüm getirmeyen noktalarda bulmaya çalışmak, fayda vermiyor!...Yani, başka bir ifade ile, halen, lafla peynir gemisi yürütülmeye çalışılıyor!...Havanda, su dövülüyor!...
Siyasiler de, millet de, kendi kendisini aldatıp duruyor!...Medet umup, hayaller kurmaya, korku içerisinde, "sıra bana ne zaman gelecek!.." endişesiyle ve sadece üzülmekle, umut etmekle, vakit geçiriyor!...
Kısacası, halen, sadece sivri sinekler yok edilmeye çalışılıyor!...Bataklık ve konunun özünü teşkil eden "terör"ün yaşam kaynaklarının ne olduğu hususu, ihmal ediliyor!...
Sonuç olarak;
"Terör"ü gerçekten bitirmeyi istiyorsak,
Mutluluk tohumları ekebilecek tedbirleri almalıyız!.
Sevgi olgusunu, her birey için, eşit mesafede, ekelim ve yeşertmeliyiz!...
Herkesi, hakça, adaletli hukuk sistemine uygun, yaşama kavuşturmalıyız!...
Ekonomik dengesizliklere, son vermeliyiz!...
"Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar!..." felsefesini yok etmeliyiz!...
Kimileri, aç ve bir lokma ekmeğe muhtaç iken, kimilerinin de, saltanat ve sefahat içerisinde, gözler önünde, yaşamalarını, görtgüsüzce ve pervasız biçimde, alay eder gibi, topluma göstermelerine son vermelerini, sağlamalıyız!...
"Sevgi" ve "mutluluk", hakkını, sadece sınırlı bir kesime vermekten, vaz geçmeliyiz!...
Geri kalan çoğunluğun, "mutsuz" ve "sevgisiz" olmasına, izin vermemeliyiz!...
İnsanların, sıkıntı çekerken, çevrelerine nefret duyguları taşıyabileceğini ve yok etmek isteyebilecekleri olasılığını, daima, dikkate almalıyız!...
Eğer;
Bu noktalarda, gereğini yapamazsak, işaret ettiğim bu noktalara dikkat etmezsek, "terör" derdinden kurtulamayacağımız kesindir!...
Tam tersine, "terör" sempatizanlarının ve destekçilerinin, çoğalmasına neden oluruz!...
Unutmayalım ki;
Bir benzetme yapacak olursak;
Kanser reseptörleri, bulunduğu yeri ve vücudu yok etmek için, vitâl (zayıf) noktalar ararlar!...O noktalarda ürerler, yayılırlar, büyürler ve amaçları olan hedefe ulaşmayı, yani, canlı bedeni yok etmeyi, başarırlar!...
Bir ülke ve millet de, bir insan vücudu gibidir!...
Sağlıklı olduğu, ya da, zayıf noktaları olmadığı sürece, "TERÖR" (kanser reseptörleri), o millet içerisinde, asla yaşayamaz!...Barınamaz!...Galip, gelemez!...
EĞER, "TERÖR" KONUSUNDAKİ ÇÖZÜMÜ, YANLIŞ YERLERDE ARAMAKTAN VAZ GEÇİP, "SEVGİSİZLİĞİ VE MUTSUZLUĞU" YOK EDEBİLİRSEK, DOĞRU YERDEYİZ!...DEMEKTİR!...
Saygılarımla...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!