Açıkçası, bu köşe yazımda, böyle bir başlık kullanmak istemezdim. Çünkü, ben de, hukukçu bir aileden geliyorum. Rahmetli babam, 1965'li yıllarda, Rahmetli Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün "Bursa Nutku" davalarının savcısı (Meşhur Bornova Başsavcısı) sıfatıyla, Türkiye'nin, medya alanında tanınmış, 30 yılı aşkın süre içerisinde, ağır ceza savcısı olarak görev yapmış, yargıya, ceza hukukçusu olarak, büyük hizmetler vermiş, yargıtaya da bir çok üye ve daire başkanları kazandırmış, bir değerdi. Yakın akrabalarım, kuzenlerim içerisinde de, hem anne tarafımdan, hem de baba tarafımdan, başarılı avukatlık yapmış ve Yargıtay Ceza Dairesi Başkanlığı görevlerinde bulunmuş ve sonrasında, emekli olmuş hukukçular var. Onlarla gurur duyduğumu söylemeliyim. Çünkü, hepsi de idealist yapıdaydı ve görevlerinin ciddiyetini, önemini kavramış, yargı sisteminin, bir ülke için, hayati öneme sahip erklerin başında geldiğini bilerek görevlerini yapmışlardı. Hizmet alanlarında ve mesleki uygulamalarında, fedakarlık ölçüleri ise, sınırsızdı. Meslekleriyle ilgili çalışma alanlarında, hemen hemen sıfır (0) hata ile, aşkla, şevkle, inançla ve idealist felsefeleriyle, hizmet verirlerdi.
Aldıkları aylık maaşları ise, ancak, bir aileyi geçindirebilecek seviyedeydi. Hatta, başka bir çok kamu görevi yapan memurlardan bile daha az maaş alıyorlardı. Ama, inançları, bilgileri, liyakatleri, ideal felsefe yapıları, her türlü maddi değerlerin önünde geliyordu. Ülkemize verdikleri örnek hizmetleriyle, sağladıkları faydalarla, daima, rahmet okunarak anılmayı hak etmişlerdi.
Onlar;
"YARGI ERKİ"nin duayenleri sayılırdı. Hakları ödenemez noktaya gelmişlerdi. Türk milleti, toplum olarak ve bireyler fert olarak, "YARGI" kelimesini duyduklarında, büyük bir saygı içerisinde, övgüler yağdırırlardı.
Adli ve adil yargı felsefesine, inanıp güvenirlerdi. Kısacası, ülkemizde, suçluyu ve suçsuzu, çok iyi analiz edip araştıran, soruşturan, doğruyu, yalanı, gerçeği ve yanlışı birbirlerinden, sağlıklı biçimde ayırt edebilen "YARGI" sisteminin varlığını görürlerdi.
Çünkü, "Yargı"nın, kurnazlara, hukuk canbazlarına, yalancılara ve tuzakçılara prim vermediğini, destek çıkmadığını, çok iyi bilirlerdi. Kısacası, o dönemdeki Türk Milleti, hak ve adalet kavramları konusunda, kendilerini huzurlu ve mutlu hissederlerdi.
Türk Milleti'nin tamamı;
Adliye koridorlarının güven verici ve korkulmaması gereken, hatta, sevilmesi gereken alanlar olduğunu bilirlerdi. Taraf tutmayan, vatandaşa, eşit ölçüde davranan, ayırımcılık ve haksızlık yapmayan, görevlerini uygularken, çok dikkatli araştırma, soruşturma ve incelemeyle, gerçek suçluyu ve masum mağduru, birbirinden ayırabilen savcılar ve hakimler olduğunun bilinciyle, huzur duyarlardı.
O nedenle de, uzun yıllar öncesindeki geçmiş dönemlerdeki suç oranı, şimdikinden 8 kat daha azdı. Yani, günümüzde, esas suç işleyenlerin sayısı, geçmişe göre, 8 kat arttı. Ancak, esasen suç işlemediği ve herhangi hukuksal bir konuda haklı oldukları halde, hukuk sistemindeki yargı uygulamalarında, esas ve usül kurallarını bilmedikleri için, haksız ve suçlu konumuna düşen sayıları yüzbinlerle ifade edilen mağdurlar yaratıldı.
Mağdurların büyük bir bölümü de, mesleklerini ideal ve inanç ölçülerinde değil de, sırf daha fazla para kazanmak amacıyla yapan bir kısım avukatların istismarına hedef oldu. Bir kısım savcı ve hakimler de, ne yazık ki, bu tür olumsuzluklara, engel olamadı. Hatta, bazıları, yargı sisteminin bir parçası olarak, kamu görevlisi biçiminde kabul ettikleri, kötü niyetli avukatları görmezden geldi.
Üzülerek söylemeliyim ki;
Günümüzde, hukuk sisteminin en önemli kolu olan "YARGI" uygulamaları, eskisinden çok farklı noktalara taşınmıştır.
Hem de öyle ki;
Cumhuriyetimizin, Bağımsızlığımızın, Laikliğimizin, Ekonomimizin, Sosyal Yaşamımızın, Eğitim Yapımızın, bireysel ve toplumsal sağlığımızın ve yaşadığımız dönem ile geleceğimizin en önemli teminatı ve güvencesi özelliğinden ayrılıp, adeta, ülkemizin, suç ve suçlu cenneti haline gelmesine yol açmıştır.
Rahmetli Ulu ve Efsane Önderimiz, Eşsiz ve unutulmaz Devlet Adamı, Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk'ün kurmuş olduğu Bağımsız, Laik, Demokratik HUKUK Devleti olan Cumhuriyet ilkelerine, uygun olmayan noktalara getirilmiştir. O nedenle de, ülkemizde, esas suçlular, kazanır noktaya, kendisini savunamayan masum ve mağdur insanlar da, kaybeden noktaya getirilmişlerdir. Pek tabii ki, böyle olunca da, ülkemizin her konuda, iki yakası bir araya gelememiştir. İnsanlar, adliye koridorlarını, korku alanları olarak görmeye, gerçekleri, cesaretle söylemeye cüret edemez hale getirilmişlerdir. Çok acil, önemli ve ciddi olayları görenler bile, tanık olmak istemez ve haklıya destek veremez noktalara getirilmişlerdir.
Aslında, diğer taraftan, elbette ki, günümüzde de, bahsettiğim eski yargı mensupları ölçüsüyle, ayni taktir duygularını hak ederek çalışan birçok savcılar ve hakimler, ayni heyecen, inanç, ideal ve fedakarlık seviyesinde hizmet veren adli yetkililer vardır. Ama, açıkçası, ben bu kutsal mesleği icra edenlerin, eksiksiz, tamamının, adil ve adli yargı sistemine uygun görev yapmalarını istiyorum. Hem de, kamu görevi suçu işlemelerine izin verilmeden.
Yine de;
Ne yazık ki, bu gerçekler çerçevesinde, günümüz "yargı uygulamaları" eleştiri noktasındadır ve kamu oyundaki güvenilirliğini, büyük ölçüde kaybetmiştir. Yani, bir başka ifade ile, sınıfta kalmıştır. Bu durum, bir vatandaş kimliğimle, beni çok üzmüştür ve halen de üzmektedir. Umarım, ileriki dönemlerde, bu tür olumsuzluklar ve kara bulutlar, "yargı" sistemimizin üzerinden kalkar ve tekrar, korkulacak değil, güvenilecek, sevilecek ve taktir edilecek konuma gelir...NOKTA.
Not; Bu makalemde, hiç bir meslek gurubunu, aşağılamak, ağır biçimde ve hakaret içerikli eleştirmek, okuyucularımı, hukuk ve yargı sistemlerine kışkırtmak, yüce devletimize ve Türk Milletimize tahrik edici hedef göstermek, haksız ve iftira içerikli ifade ve cümleler kullanmak gibi bir kastim yoktur. Tam tersine, ülkemizin hayati öneme sahip olması gereken bir kuvvetimiz olan "YARGI ERKİ"mizin, geçmiş yıllarda olduğu gibi, daha güçlü, korkulacak değil, sevilecek, güvenilecek ve huzur duyulacak noktaya gelmesine, katkıda bulunmak amacında olduğumu, belirtmek isterim. Saygılarımla...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!