Hukuk ve yargı...
Bireylerin ve toplumların ihitiyacı olan en önemli sistemlerin adı...
Adaletli uygulanması gereken, huzur ve mutluluk vermesi şart olan, güven içerisinde, birlik ve barış ortamı sağlaması beklenen, günümüzde, diğer tüm sistemlerin, sağlıklı çalışmasını temin eden ve düzenleyen, yaşamımızın vaz geçilmez ve hayati özellikteki, bir değerin tarifi...
"Hukuk" ve "yargı" sistemleri...
Önemli...
Hem de o kadar önemli ki...Sınırı yok...
Eğer, bu iki sistem, yani "hukuk" ve "yargı" sistemleri, sağlıklı ve başarılı olamazlarsa, yaşam, kabus alanı haline dönüşebilir. Masumlar mağdur olup,
mutsuz bir hayat sürmek zorunda kalırlar... Kurnaz, tuzakçı, hukuk usulünü bilerek istismar eden, kötü niyetli bireyler ise, kazanırlar ve birey ile toplum barışını bozarlar...
Suç oranları, yükselir. Şiddet biçimi giderek daha da kötüleşir.
Bireyler ve toplumlar arasında, kin, nefret, öfke ve güvensizlik yapısı oluşur. Suç işleme temayülünde olan bireyler, pervasızlaşır.
Adeta; İşledikleri suçun bir kazanç kapısı olduğunu düşünürler.
Ya sonuçta ne olur?
Yani, "hukuk" ve "yargı" sistemleri başarısız olurlarsa, bir ülkenin yaşamsal değerleri, hangi noktaya taşınır?
Söyleyeyim!...
Şiddet, sahtekarlık, yalan, entrikalar, cinayetler ve terör, tırmanarak devam eder. Alır başını gider. "Sevgi" yerini nefret'e, "saygı" yerini edepsizliğe terk eder. Toplumsal huzur bozulur. Güven ve inanç yapısı yıpranır. Mutluluk, yok olur. Yaşam, kabus alanı haline dönüşür.
Masum ve günahsız insanlar, haksızlık içerisine mahkum edilirler. Eskiden, çocukluğum dönemlerinde, halk arasında, bir darbımesel (ata sözü) vardı...
"İki yalancı şahit, bir adamı astırır, ya da, asılmaktan kurtarır!.." denirdi.
Ne kadar doğru bir sözmüş, meğerse!... Yaşadığımız dönemde, bunun örneklerini, bolca görüyoruz, ne yazık ki!.. Artık, idam sistemi yok. Ama; Yerine, belki de çok daha etkili, "ağırlaştırılmış müebbet" ceza kararları uygulanıyor...
Ancak; Böylesine bir cezayı hak eden fiili (suçu), işleyenlerin sayısı, neden giderek artıyor?.. Neden, doğduklarında, bir melek kadar masum ve günahsız insanlar, yaşam koşullarının, öğrendikleri kötü örneklerin, çevresel etkilerin, yarattığı olumsuz yapısı nedeniyle, suç unsuru haline dönüşebiliyorlar?
Bu sevimsiz sonucun sebebi nedir?
Bu menfur tohumları kimler ekmektedir?..
Hangi şartlar, insanları, suç işler noktaya taşımaktadır?.
Beyin yapılarını ve ruh hallerini, ne tür sebepler, bozmaktadır?
Mevcut ve hepimizin hayatını, direkt etkileyen "hukuk" ve "yargı" sistemlerinin, bu tür olumsuz yapılardaki sorumluluk payı nedir?...
İşte;
Burası çok önemli!...
Ben şahsen, yaşadığımız ortamdaki haksızlıklarda, mağduriyetlerde, bireysel ve toplumsal anlamda, uğradığımız zararlarda ve dolayısıyla mutsuzluk yapımızda, "hukuk" ve "yargı" sistemlerinin sorumluluğu, göz ardı edilmemelidir, diye düşünüyorum.
Bu düşüncemin doğruluğunun en açık göstergesi ise; Ülkemizdeki yaşadığımız alanda, işlenen suçların artması, Cinayetlerin şekli yapısının "hunhar" biçimine dönüşmesi, nefret, kin, öfke, güvensizlik ve sevgisizlik tohumlarının, artarak filizlenmesi, hatta, terör belasının bile, halen devam ediyor olması,
ne yazık ki, düşüncelerimin doğruluğunu kanıtlamaktadır...
Bireysel ve toplumsal sağlık, adaletli uygulamalar, ekonomik dengeler, eğitimde kalite ve eşitlik, siyaset alanında, berrak ve olumlu seviye, kültür ve medeniyet ölçüsünde, kazanımlar, arzu edilen noktaya getirilebilirse, hepimiz, mutlu, güvenli ve huzurlu ortama kavuşabiliriz.
"Hukuk" ve "Yargı" sistemleri, bu ihtiyaçlarımızı temin etmekle mükelleftir!...
Aksi taktirde; Yaşantımızın her noktasında, kaybetmeye, mağdur olmaya, birey olarak da, toplumsal olarak da, mahkum oluruz!...
NOKTA!...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!