İlk bölümünde Karşıyaka’mızın önce denizcilik işletmeleri tarafından Uşak vapuru ile Paskalya yortusunda Midilli’de olacak şekilde organize edildiği, ancak denizcilik idaresinin hava şartları sebebiyle kafilemizi götürmekten vazgeçtiğini, sonrasında uluslararası güzergahta seyahat edebilen Gülcemal Vapuru’nun bu organizasyon için olumsuz cevap vermesine müteakip, umumi katibimiz Cemal Ahmed (Umar) bey’in şahsi girişimleri ile Dikili’de özel motor (vapur) kiralayıp Midilli seyahatinin gerçekleştirileceğini, karayolu üzerinde Menemen şehidi Kubilay’ın mezarına ziyareti ve oradan Dikili’ye geçildiğini aktarmıştık.
Daha sonra, Dikili’de Cemal Ahmed bey’e söz veren özel vapur kaptanlarının sonradan vazgeçmesi sebebiyle İzmir spor kamuoyunun gazetelerde denizcilik işletmelerini, bu seyahat ve temasın asıl önemini anlamadıkları sebebiyle kınadığını, ancak uzun saatler sonrasında Kaplan isminde bir vapurun Bademli limanından Midilli’ye gitmeyi kabul ettiğini, Kaplan’ın da gece kayalıklara çarpmaktan korkması sebebiyle motorunun bozuk olduğunu bildirip, gitmek istemediğini aktarmıştık.
Dönem gazetelerinde Denizcilik idaresini kınamayan yok desek yeridir.
Karşıyakalıların centilmence yaptığı Yunanistan ziyaretleri hakkında gazetelerde:
KARŞIYAKALILAR GECEYİ TAŞ VE KUMLARIN ÜZERİNDE GEÇİRİYOR!
GEMİMİZ ÜÇ DİREKLİ
HEYAMOL… HEYAMOL…
TAYFASI ÇAPRAZ YELEKLİ
HEYAMOL… HEYAMOL…
KAPTANI ASLAN YÜREKLİ
HEYAMOL… HEYAMOL…
FERMANLIYIZ DÖNMEYİZ GERİ
HEYAMOL DEYİN TAYFALAR
Karşıyaka kafilesi arasında, kayalıklara çarpıp alabora olmaktan korkan kaptanı tehdit edip yola çıkmaya zorlayanlar olmuş olsa da, kötü bir neticeye düşmemek için geceyi vapurda geçirmek en mantıklısı idi ve herkes başını dayayacak bir yer aramaya başlamıştı.
Önce, kafilede bulunan hanımlar kaptan kamarasına yerleştirildiler.
Milli şerefimizi gösterecek genç futbolcularımız ise baş altındaki kamarada soğuktan ve yağmurdan korunmaya çalışılıyordu.
Kafilenin önemli bir kısmı ise taş ve kumlar üzerinde uyumaya mecbur kalmışlardı.
Gece yarısına doğru bu sefer de açlık ve susuzluk baş göstermişti. Midilli’ye henüz varamadan su üzerinde suya muhtaç kalmışlardı!
Gece yarısı sonrası bütün bu zorluklara rağmen neşesini bozmayan kafilede, bir aralık Kuva-yi Milliye kahramanlarımızdan Saraç Riza bey’in yerlerde bir şeyler aradığını görenler sormuşlar:
KAFİLEDE BİR KAHRAMAN: RIZA SARAÇ BEY!
Bu arada o tarihte 54 yaşında olan, Türk süvarilerini ilk karşılayanlardan Saraç Riza bey’i de rahmetle anıyorum.
Riza bey hakkında basın tarihimizden bir hatıra kalması açısından ilk kez biraz bilgi vereyim:
Osmanlı zamanında türeyen palikaryalarla göğüs göğüse çarpışan kahramanlarımızdan bir babayiğittir Saraç Riza!
Şimdiki gibi çakma zeybeklerden değil ha, bütün Ege bölgesinin en tavırlı, en kitaba uygun Zeybek oynayanlarındandır.
Hatta öyle ki Atatürk’ün misafiri İran Şehinşahı’nın ziyaretlerinde zamanın en iyi zeybeği aranmış, nihayet Saraç Riza bey şah ve paşamız hazretlerine gösteri sunmuştur. İlerleyen zamanlarda nasipse daha detaylı bilgilerini aktaracağız.
İZMİR TELAŞ İÇERİSİNDE HABER BEKLİYOR!
Bademli koyunda ıztırapla sabahlanırken, İzmir’deki aileler, eş-dost ve büyükler telaşa düşüyorlar.
Kaf Sin Kaf’ın hâmi reisi(günümüzde fahri, himaye eden başkan olarak nitelendirebiliriz.) İzmir Müstahkem Mevkii Kumandanı Hüseyin Hüsnü (Erkilet) Paşa kafilenin izlerini bulmaya çalışıyor. Hatta öyle bir zaman geliyor ki telgraf hatları yalnızca Kaf Sin Kaf’lılar için çalışıyor.
“Hüseyin Hüsnü Erkilet Paşa kimdir?” diye sorulacak olursa, Osmanlı’nın son dönem kurmay subaylarından olup, Kurtuluş savaşına kurmay Türk subayı olarak katılmış, gösterdiği azim, kararlılık, mücadele ve entelektüel kişiliği ile savaş süresince çok önemli görevleri ifa etmiştir.
1930 yılı olağanüstü kongremizde kulübümüzün hâmi reisliğini de üstlenen paşa,1932 yılında Tümgenerallikten emekli olmuştur. Ancak tüm ömrü devletimize hizmet ile geçen paşa, 1941 yılında 2.Dünya savaşı sırasında Almanların Doğu cephesinde karargahında Hitler ile görüşmüş, Hitler’in karargahında ağırladığı ilk Türk paşası olması Türk-Alman ilişkileri açısından da önemlidir.
Enver Paşa gibi Türkçü/Turancı çizgisi hasebiyle Hitler için de General Erkilet, Türkiye’nin Sovyet Rusya’ya karşı Almanların yanında savaşa girmesine katkısı olacağına inanılan bir isimdir.
Ancak sanıldığının aksine General Erkilet’in (kamuoyunda etkili bir isim olmasına rağmen) özellikle askeri konulardaki görüşleri Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından pek dikkate alınmamıştır.
Bu bilgilerden sonra seyahate dönersek, Paşa Hazretleri; Dikili’ye çektikleri telgraf ile soruyorlar hareket edildiği bilgisini alıyorlar. Halbuki hareketten 4 saat sonra Midilli’den gelen telgraf oraya henüz ulaşmadıkları yönünde…
Ertesi gün Midilli’ye varana kadar azap ve heyecan içerisinde bekleyen hâmi paşanın bu korkusuna sebep olan ise seyrisefain idaresinin telsizle vermiş olduğu:
Cevabında olduğu açık ve nettir.
Dönem gazetelerinde aktarıldığı şekilde, Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözüne fiilen iştirak etmek ve sporculuğumuzu dost topraklara götürmek isteyen kafilemizi bu duruma düşüren Seyrisefain / Denizcilik idaresidir.
MİDİLLİ’YE VARIŞ
Kafilemiz sabah saat 08:00 civarında Bademli koyundan yola çıkıyor. Yaklaşık iki saat sonra Midilli kordonuna varıldığında, ortalıkta kimseciklerin olmadığı gözüküyor. Sonradan anlaşılıyor ki dünkü sert havadan dolayı kafilenin gelemediğini düşünüyorlar.
Gemiye gelen jandarma ve doktor kafilemizi candan selamlayarak derhal sahile kayık göndererek Aris kulübü erkanına kafilenin geldiğini haber veriyorlar.
Karşıyaka Spor Kulübü kafilesi, Aris kulübünün kıymetli reisi, umumi kaptanları ve eşraftan bazıları tarafından sandallardan indirilip, sonunda adaya ayak basabiliyor.
Kulüp erkanı tarafından üç otele yerleştirilen Karşıyakalılar, kimisi dinlenmeye kimisi de üstünü başını Kaplan’ın pisliğinden temizlemekle meşgul oluyor.
Otelde biraz uyuyup üst başlar temizlendikten sonra davetli bulunulan Pallesviyakos – Panionios futbol maçına geçmek için otelden çıkılıyor.
Pallesviyakos (Παλλεσβιακός) Midilli adasının 1923 yılında kurulmuş kulübüdür. Pallesviyakos ile Kaf Sin Kaf tarihinde 1955 yılında Midilli’de yapmış olduğumuz maç herkes tarafından bilinir.
Panionios GSS (Πανιώνιος Γυμναστικός Σύλλογος Σμύρνης ) ise bildiğiniz üzere 1890 yılında İzmir’de kurulmuş ve fakat istirdad(kurtuluş) sonrası Yunanistan/Atina’ya taşınmış Rum kulübümüzdür.
2 sene önce iki takımın maçında Panionios’un 6-2 gibi büyük bir farkla galip geldiği dolayısı ile tüm ada halkı bu maça bir intikam maçı olarak bakmaktaydı.
Ve Midilli gençleri Pallesviyakoslular bu intikam maçında Atinalı gençler Panionios’u 7-3 gibi bir skorla yenmişlerdir. Bu maçın orta hakemliğini, ilk milli futbolcularımızdan Nevzat bey, yan hakemliklerini ise Rıza ve Ziya beyler üstlenmişler ve başarı ile ifa etmişlerdir.
Maçtan sonra ise Atinalı, Midillili ve Karşıyakalı gençler Panionios şerefine Kapris salonunda verilen baloda hep birlikte ve samimi bir şekilde YAŞA! / ZİTO(ζητω)! Sesleri arasında dans ettiler, eğlendiler, güldüler ve güzel bir gece geçiriyorlardı…
İki ülke gençliği selamlaştılar, kulüp marşlarını söylediler ve uzun uzun alkışlandılar…
Ertesi gün üç kişilik bir heyet halinde konsolosumuz Ahmed Nesimi bey’in mihmandarlığında, valiyi ve belediye başkanını ziyaret ettik. Ahmed Nesimi bey bizi büyük bir nezaketle karşılıyordu.
Aynı gece yine Aris kulübü tarafından Karşıyakamızın şerefine bir müsamere düzenlendi. Milli danslar yapıldı ve piyangolar oynandı.
Devam edecek…
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!