Geçtiğimiz sayıda, 1949 yılında İngiltere’nin en eski kulüplerinden Queen’s Park Rangers futbol takımı ile tarihimizde yaptığımız ilk mücadeleyi aydınlatmıştık.
Galibiyet veya mağlubiyet değildir aslolan, yapılan mücadeledir.
Önemli bilgiler verdiğimiz bu mücadelede yer alan sporcularımız, beden terbiyesinin, sporun en önemli dönemlerinden olan kuruluş yıllarımızın, Cumhuriyet’in sembol isimlerinden oluşuyor.
O sembol isimlerin Karşıyaka zamanlarını, zaman zaman sizlere bu sütunlardan aktaracağımızı belirtmiştik.
SAMİM KOCAGÖZ’ÜN BEDEN TERBİYESİ VE SPOR HAKKINDA GÖRÜŞLERİ
1916 tarihinde Söke’de doğan Türk Romancı Samim Kocagöz’ün Karşıyakalı olduğunu belirtmeme gerek olduğunu sanmıyorum. Aslen çok önemli bir sanat tarihçi olmasının yanında, yazdığı romanlarla, yüreğimize dokunan bir yazar olduğunu belirtmekte fayda var.
Özellikle, Kurtuluş Savaşımızı konu alan Kalpaklılar romanı, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgaliyle başlar ve Cumhuriyet devrimlerinin heyecanlı hikayesini anlatır.
Koleksiyonumda, Samim Kocagöz tarafından imzalı ve ithaflı şekilde bu romanın yer alması beni ziyadesiyle mutlu etmektedir.
Kuva-yi Milliye’yi, direnişi, örgütlenmeyi ve İstiklalimizi merak eden genç arkadaşlarımın okumasını önerdiğim bu tarihi roman, 1959 yılında sinemaya da uyarlanmıştır.
Karşıyakalı romancımız Samim Kocagöz’ün spor hakkındaki görüşleri ise, dönem gazetesinde “Spor Psikolojisi” adıyla makaleler olarak aktarılmış, adeta bir ders niteliğindedir. Kocagöz’ün edebiyata olduğu gibi spora olan düşkünlüğü ve başarısı da tesadüfi değildir; nasıl ki aileden gelen sanat, edebiyat zevki ona okuma yazma hevesi ve becerisi kazandırdıysa futbol ve izcilik gibi faaliyetlerde ilgi ve başarısını besleyen, yaradılışından gelen birtakım yatkınlıkları vardır.
Makalelerinden pasajlar halinde birkaç yorumunu sizlere aktarıyorum:
“Spor, spordur. Beden ve ruh terbiyesidir. Bunu makul bir şekilde yapmak bir ferdi ve bir cemiyeti daima dinç, daima zinde ve ayakta tutar. Bu husus, hiçbir zaman inkar edilemez. Zaten bugünkü dünya medeniyetinin gidişatı içinde sporun beden ve ruh yapısı üzerindeki iz ve sağlam tesiri herkesçe müsellemdir(kabul edilendir). Spor heyecanı makul ve ölçülü olmalıdır. Ancak spor sahasında kalmalıdır. Galip ve mağlup daima makbuldür. Çünkü iki kuvvet çarpışınca pek tabiidir ki biri mağlup olacaktır.”
“Bir cemiyetin zıddiyetinin(karşıtlığının/galibiyet veya mağlubiyet) hududlarını çizmek, bölmek imkansızdır. “
“Spor yapan gençlerimize, eğer sporun manasını anlatamaz, sporun bir bedeni ve ruhi terbiye olduğunu öğretemez isek onlara spor yaptırmak bir cinayet olur. Dedelerimiz bu terbiyeyi ne güzel felsefi bir düşünce ve insanlık haline koymuşlardır. Mağlup olan bir pehlivan galip gelen pehlivanın elini öpmesi, tarihi spor terbiyemizin en güzel misalidir.”
Cumhuriyet dönemimizin toplumcu-gerçekçi edebiyatının sembol isimlerinden Samim Kocagöz’ü saygıyla anıyorum.
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx
KORE GÂZİSİ SUAT GÜRBÜZER’İN HASTALIĞI VE KALECİMİZ BÜLENT ÖZTOSUN
O yılların önemli sporcularından Suat Gürbüzer’i tanımayan yoktur. Değerli büyüğümüz Okan Yüksel’den Kore Gâzisi sporcumuzu okumak biz gençler için şereftir.
Okan ağabey’in aktardığı biyografisinden bildiğimiz kadarıyla, uzunca yıllar yeşil-kırmızı sevdamızın formasını terleteten Gürbüzer, başta 1951-52 ve 1957-58 şampiyonluklarında sporcu, sonraki dönemlerde menajer ve idareci olarak tam otuz yıl hizmet etmiştir.
İşte, büyük Karşıyakalı Suat Gürbüzer’in tarihin tozlu sayfalarından bulup çıkardığımız, hayatının belki de önemli bir safhasının haberini sizlerle ilk kez paylaşıyoruz.
Paylaşımı aktarmadan, Suat Gürbüzer’in portresini, karakalem çalışması olarak bizlere sunan, genç ressam dostumuz ve yol arkadaşımız, kardeşimiz Hasan Kaymak’a da ayrı bir parantez açmak istiyorum. Kalemine sağlık değerli Hasan…
SUAT GÜRBÜZER KULAĞINDAN RAHATSIZLANMIŞTI!
Sol kulağından yaşadığı rahatsızlığa çareyi, Kaf Sin Kaf Başkanı ve Karşıyakamızın ilk doktorlarından Orhan Alpyörük’ün yardım ve destekleri ile Dr. Behçet Uz Hastanesi K.B.B. mütehassısı Dr. İrfan Dinçel tarafından ameliyat edilerek giderildiğini öğreniyoruz.
Başhemşire Hatice hanıma da yardım ve şefkatleri dolayısıyla bildirdiği teşekkür yazısına, dönem mecmualarından birisinde ulaştık.
Nur içerisinde uyusunlar büyük Kaf Sin Kaf’lılar.
AS KALECİMİZ BÜLENT ÖZTOSUN
1949 yılına geldiğimizde, tüm dünyada ve futbolun beşiği İngiltere’de, kalecilerin uzun boylu olmasını söylerler. Bu duruma dünyada, kısa boylu kalecilerin atletik anlamda üstün olması istisna olarak görülmektedir.
İşte Kaf Sin Kaf’lı Bülent Öztosun’da kısa boylu olmasının yanında, yer tutuşu ve atletik bir sporcu olması sayesinde dikkat çekmektedir.
Hatta onu ilk defa seyredenler, çok şanslı olduğunu falan düşünmüşlerdir. Halbuki bu atletik bir sporcu olmasının yansımasıdır.
İstanbul-Kadıköy’de doğmuş ve büyümüştür. Her futbolcu çocuk gibi, ailesinin futbolcu olmasına muhalefetine rağmen, meşin yuvarlığın peşinden koşmuştur.
Ailesinin İzmir’e tayininden sonra ilk defa 1946 senesinde Karşıyakamızda yer almış, 1947 yılında Atina’da kaledeki muhteşem performansından sonra takımdaki yerini sağlamlaştırmıştır.
O dönemde tüm sporcularımız gibi, sadece futbolla değil; müzik, dans ve sinemayı da seven, Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’nda(günümüzde 9 Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, bilinen ismi ise İzmir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi) da bir yandan eğitimini devam ettiren komple bir sporcumuzdur.
ACI VE TATLI BİRER HATIRA
Kaleci Bülent, yerden ve göğüs hizasında vurulan şutlarda kusursuzdur. Spor hayatında en acı olarak aktardığı hatıra ise; Altaylı Edvin Clarke’ın 1946 yılında attığı frikiki kurtaramaması ve bu yüzden Karşıyaka’nın Maarif Kupası’na katılamaması olarak aktarmıştır.
Hayatı boyunca unutamadığı tatlı hatırası ise; Atina’da Panionios maçında sakatlandıktan sonra tekrar oyuna girerken, yaklaşık 25bin Yunan taraftarının onu çılgınca alkışlaması olarak belirtmiştir.
Böylesine önemli bir tarihi şahsiyetin pek değerli torunu İpek Öztosun hanım da dedesi gibi İzmir’i spor sahalarında temsil ediyor. Başarılı bir triatlet olarak Avrupa ve Dünya’da İzmir adını en yukarılara çıkarmak için savaşıyor ve kentimiz adına büyük gurur duymamıza vesile oluyor.
Tarihimizin efsanelerinden yaşayanlarına sağlık, vefat edenlere de rahmet diliyorum. Tarihimizi aydınlatmaya devam edeceğiz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!