Sizlere zaman zaman gerek Karşıyaka Haber Gazetesi’ndeki “Karşıyaka Nostalji” sayfamızdan, gerekse de sosyal medya hesaplarımdan İzmir ile İstanbul takımları ve ligleri arasında bariz haksızlıklardan örnekler vererek aktarıyorum.
Şimdi de gündem Fenerbahçe ve Galatasaray arasındaki “yıldız” polemiği ve tartışmaları bulunurken, biz de birkaç cümle sarf edelim bu tartışmalar için.
Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki; Türk futbolunun ilk ve öncü kulüplerinden birisi olmuş olsak da, “futbol” branşında, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, karşı kıyıdaki rakiplerimiz ile sportif başarı kıyasını yaptığımızda, İzmirli rakiplerimizin daha başarılı bir geçmişe sahip olduklarını görebiliyoruz.
Her ne kadar biz bir spor kulübü olarak çok önemli branşlarda, rakiplerimizin ulaşamadığı başarılara ilk kez ve ülke çapında ve henüz daha şartlar tam anlamıyla olgunlaşmamışken ulaşmış ve Türk sporuna yön vermiş ve önemli sosyolojik etkileri ile adımızdan söz ettirmiş olsak da, Türkiye’de maalesef “spor = futbol” mantalitesi her zaman ağır basıyor.
NİÇİN İSTANBUL KULÜPLERİ ÖN PLANDA?
Bu sorunun cevabını Türk spor tarihini araştırmış herkes bilir ki, İstanbul; Osmanlı’dan kalma “payitaht” yani “başkent” özelliğini birçok sosyal konuda elinde bulundurmaktadır.
Türkler ilk kez İstanbul’da spor yapmıştır denir… İlk Türk kulübü İstanbul’da kurulmuştur.
Peki gerçekten de böyle midir?
Basılı yayınlar, birçok cemiyetin merkezi İstanbul olmasından mütevellit yayınların çoğunluğu bu kulüplerin gelişimini peyder pey aktarır. İstanbul’un herhangi bir semtindeki bir kulübün dahi nizamnamesi, kurucuları veya tüm bilgileri arşiv kaynaklarında mevcuttur.
Tabi ki bunların birçok sebebi var. Sosyolojik, demografik yapı vs.
Bunları tabi ki işin uzmanı olan akademisyen ve tarihçilere bırakıyorum. Ancak benim bağıra bağıra söylemek istediğim başka bir şey var.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, Türk sporu ve sporculuğu İstanbul merkezli olarak tasarlanmıştır.
Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı yani günümüzde TFF olarak bildiğimiz kurum İstanbul’dan – İstanbul kulüplerinin menfaatleri ön planda – olarak kurulmuştur.
Bu söylediğim bir hakikattir. Buna hiçbir akademisyen veya tarihçi itiraz edemez, çünkü belgeleri ile birlikte bu tezi belki de ilk kez ben sunuyorum.
İşte o önemli belgelerden birisini, bugün İzmir spor tarihi açısından ne kadar önemli olduğunu sizlere aktaracağım.
REFİK OSMAN TOP ANLATIYOR: BÜYÜK BİR KULÜBÜ ZİYARET
İstanbul sporculuğunun kurucularından, Refik Osman Top (1897-1957, İstanbul) Şiir lakabıyla anılan Türk futbolcu, hakem, antrenör ve spor köşe yazarıydı.
Top, Türk futbol tarihinin ilk dönemlerinin en çok ödül alan oyuncularından biridir ve hem oyuncu hem de menajer olarak İstanbul Futbol Ligi'ni kazandı.
Beşiktaş’ta futbola başlayan Refik Osman Top, aynı zamanda İstanbul’un Üç Büyük kulüplerinde forma giyen ilk futbolcudur.
Top aynı zamanda futbol takımının kurucularından ve ilk oyuncularından biri olan ve Türkiye'yi temsil eden ilk uluslararası futbolcu olan Beşiktaş JK'nin tarihinin önemli isimlerinden birisidir.
Ülkemiz gibi Türk sporculuğunun kuruluş aşamalarında, 1926 ve 1927 yıllarında, ulusal basında kendi çıkartmış olduğu Gol isimli dergiye vermiş olduğu demeçlerde bakınız neler anlatıyor:
“Futbol federasyonu şimdiye kadar hiçbir suretle kuvvetli bir milli takım çıkartarak, memleketin spordaki haysiyetini düşünmemiştir. Futbolda, ihtiras, kulüpçülük bütün coşkunluğuyla devam ederken daha dün bizim eyaletimiz halinde olan ve bizden her hususta yüksek olmayan milletlere müşerrefimizi, haysiyetimizi çiğnettik ve hiç sporda kıymetimiz kalmadı. Mıntıkalar bilhassa İzmir gençliği ihmal edildi.”
Son cümle özellikle önemli; "İzmir gençliği ihmal edildi."
İLK MİLLİ FUTBOLCUMUZ VAHYİ BEY, MİLLİ TAKIMIN EN İYİSİDİR!
Bir başka örnek verelim.
07.05.1926 tarihinde ilk kez bir Karşıyakalı milli futbol takımımıza seçilmiş ve İstanbul’a çağırılmıştır.
Taksim stadında oynanan Türk Milli Takımı ile Romanya Milli Takımı arasındaki maç 3-1 Romanyalıların galibiyeti ile tamamlanmıştı.
Bakalım Refik Osman Bey, bu mağlubiyet sonrası, ilk kez milli takıma seçilen Vahyi Oktay ve İzmir için neler söylüyor:
“Daha söylenecek ve ağlanacak ne cihetler var. Bu maçta en ziyade muvafık(başarılı) olan Vahyi Bey gibi bir oyuncu madem ki vardı. Ve iyi oynuyordu. Neden şimdiye kadar milli takım kadrosuna alınmamıştır? Bunun esbabını(sebeplerini) açıkça söylemek icab ederse futbol federasyonu İzmir’e büyük bir huluskarlık(dalkavukluk) yapmıştır. Fakat bu huluskarlığa lüzum var mı idi? Evet vardı. Çünkü kongre yaklaştığı cihetle İzmir’i yine kandırmak ve yine arkalarına takmak lazımdı. Artık İzmir’de yani oranın büyük gençliği de bu beylikleri gördü ve anladı. Daha neler neler. Takımda en muvafık(başarılı) olan müdafa hattımız(defans) ve sol muavin Vahyi Bey’dir.”
Tam 100 yıldır İzmir’i kandıran bir futbol federasyonu var. Refik Osman Bey’in, adil ve objektif yazılarına kaynaklarda ulaşabilirsiniz.
REFİK OSMAN TOP KULÜBÜMÜZÜ ZİYARET EDİYOR!
Refik osman bey, Gülcemal vapuru ile İzmir’e gelmiş. Bir de yazı neşretmiş kendi mecmuası Gol dergisinde. Tarihimiz açısından çok önemli bir yazı. Şöyle diyor Refik Osman Bey:
Büyük Bir Kulübü Ziyaret
Karşıyaka Kulübü, İzmir’in ve Türkiye’nin En Esaslı ve En Güzel Bir Kulübüdür.
Körfezin küçük vapuruna binip İzmir’den Karşıyaka’ya geçiyor. Bu küçük vapur bizim Haliç vapurlarından daha temiz diye aktarıyor. Ve ilave ediyor; O kadar hassas yapılmış ki kuş geçse sallanıyor.
15 dakika içerisinde Karşıyaka’ya geçerek Cemal Ahmed Umar ile buluşuyorlar.
Önce Karşıyaka kulübünün katib-i umumisi Cemal Ahmed Bey’i belediyede ziyaret ediyor. Cemal Ahmed bey, kulübü gezdireceğini ve kulübün şayan-ı dikkat teşkilatı ve faaliyeti hakkına beyanatta bulunacağını söylüyor büyük sporcuya.
Kaf Sin Kaf’ın binasına gelince gördüğü ve aktardığı tasvir çok anlamlı.
“Karşıyaka kulübünü gezmek ve tetkik etmek için saatler lazımmış, çok güzel bir yemekten sonra Karşıyaka Spor Kulübü’nün cadde üzerindeki kulübüne girdik. Dört odadan ibaret olan bu kulüp binası cidden zarif şekilde bayraklarla, tablolarla süslenmiş ve adeta bir müze gibi idi.
Gâzi’nin (Mustafa Kemal Atatürk), Karşıyaka bağçesinde(Fazıl Bey Asfaltında) bir tenis maçını seyrederlerken alınan fotoğrafları cidden güzeldi.
Futbol resimlerinin üzerlerindeki bayraklar üzerinde biraz meşgul oldum. Fener, Galatasaray, Beykoz, Süleymaniye, Vefa, Altınordu ve Beşiktaş bayrakları bana İstanbul’u hatırlattı.
Fakat bilmem nedendir Beşiktaş’ın bayrağı pek ufak ve adeta saray peçetesine benziyordu. Yanımda bulunan mezkur kulübün(Beşiktaş) murahhası Nazmi bey’e:
Yahu böyle bayrak veriliyor mu? “
diye soruyor ve iki saat içerisinde yeni bayrak yaptırılıyor, kulübe teslim ediliyor.
KARŞIYAKA STADI ZİYARET EDİLİYOR!
“Kulübün soyunma ve masaj odalarını gezdikten sonra futbol sahasına gittik. Futbol sahasında ferdi antrenmanlar için hazırlanmış tahtalar, kafa pasları için dikilen direkler ve saha çok güzeldi.”
Şimdi otopark olarak kullanılan KARŞIYAKA STADYUMU, Türk sporculuğu açısından çok önemli bir kişisi tarafından ziyaret ediliyor.
Sonra şimdiki yelken kulübüne geçiliyor, denizcilik şubemiz ziyaret ediliyor. Sonrasında Fazıl Bey Asfaltında bulunan Tenis Kortlarımızı ziyaret ediyor Şiir lakablı büyük Türk sporcusu Refik Osman Bey.
Son sözlerini şöyle bitiriyor Refik Osman bey;
“Bende şu kanaat hasıl olmuştur ki Karşıyaka Kulübü, Türkiye’nin en esaslı en güzel ve faal bir kulübüdür.
Bu kulübün bu kadar yükselmesine amil olan katib-i umumisi Cemal Ahmed Bey’e muvaffakiyet(başarı) temenni eder ve bu uğurda çalışan Hikmet ve Fikret ve dolayısıyla propaganda heyeti reisi Muhlis Bey’leri de candan tebrik ederim.”
Karşıyaka tarihini aktarmaya devam edeceğiz.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!