Cumhuriyet’in ilk yıllarına gittiğimizde, yapılan sportif faaliyetlerin aslında “milli bir vazife” olarak görülmesi ve tatbik edilmesi devlet politikası olarak görülmekteydi.
Çeşitli gazete ve dergilerde sportif branşlar hakkında detaylı bilgiler verilirken, beden eğitimi ve atletizm için aslında diğer branşlara nazaran daha fazla üstüne düşülüp, önemsenmesi gerektiği bilgisi verilmekteydi.
1926 yılında yayımlanan “Maç” isimli mecmuada bakın neler aktarılıyor:
“Efendiler, beyler, paşalar, ağalar, nihayet analar, babalar, kardeşler, bir insana her şeyden evvel sıhhat, kuvvet ve mukavemet birden lazımdır. Bugün evlatlarımızın tahsillerine(eğitimlerine) oldukça ehemmiyet veriyoruz, sanatta, ticarette iktisab-ı ilim ve irfan (ilim irfan edinmelerine) etmelerine ehemmiyet veriyoruz fakat; beden cihetinden dahi yükselmeleri, kuvvetlenmeleri lüzumunu, en metini (sağlamı) maalesef hatırımıza bile getirmiyoruz. Lakin, çok hata ediyoruz. Çok yanlış bir yoldan gidiyoruz. Bizim çocukluğumuza tesadüf eden zamanlar ile bugünün hayatı arasında çok büyük, çok ayrı farklar vardır. Bugünün şerait-i hayatiyesi (hayat şartları) çok değişmiştir. Eğer çocuklarımızı bugünün zaruretleri, yarının ihtiyaçları için yetiştirmeyecek olursak istikbalimizi bizzat baltalamış olmaz mıyız?”
İZMİR’DE ATLETİZM
İzmir, tarihi mirası ve konumu açısından ülkemizin Batı’ya açılan yüzü olarak bilinmektedir. 19.Yüzyıl’dan bu yana İzmir, sportif anlamda da ülkemizin öncü kentlerinden birisidir. İlk atletizm yarışları birçok branşta olduğu gibi İzmir’de gerçekleşmiştir.
Özellikle Cumhuriyet sonrası, modern sporların Türklere benimsetilmesi fikrine olan katkılar, bildiğiniz üzere şehrimizdeki okullar vasıtasıyla gerçekleşmiştir.
Türklerin ilk kez spor yaptığı okul günümüzde Atatürk Lisesi olarak bildiğimiz İzmir İdadisi’dir. Yine diğer etnik kökene sahip milletlerin kurdukları kulüplere baktığımızda, sporcular çoğunlukla mektep öğrencileri olarak göze çarpmaktadır.
Nitekim, Milli Mücadele Kahramanları ve Altay İdman Yurdu kurucuları Mustafa Necati ve Vâsıf Çınar’da, 1915’te Özel Şark İdadisi(Lisesi)’ni kurarak ilk defa özel bir Türk okulu açmışlardır. Ve kurucularımızdan Kadızâde Zühtü Işıl’da bu okulda okurken seferberlik sebebiyle okulunu yarıda bırakıp 1.Dünya Savaşı’na fiilen katılmıştır.
SPORTİF HAREKETLERİ BAŞLATIP GELİŞTİRENLER : ÖĞRETMENLER/MUALLİMLER
Hem ülkemizdeki bir asrı devirmiş takımlara baktığımızda hem de kentimizdeki kadim kulüplere baktığımızda, öncü oldukları sportif branşlarda genellikle öğretmenlerinin/muallimlerinin emeklerini görürüz.
Cumhuriyet sonrası ise artık yurtdışından öğretmen takviyesi alarak eğitim ve öğretim gösteren okullardan birisi de İzmir Amerikan Koleji’dir. Ve okulun Beden Eğitimi öğretmeni olarak çalışan, Atatürk devrinde, 1928'de Türkiye'ye gelen 1937'de ülkemizden ayrılan ilk atletizm antrenörü Alman Herr Alexis Abrahams’dır. Atletizm konusunda ülke çapında bir çok milli sporcu yetiştirmiştir.
İzmir’de erken Cumhuriyet döneminde, Atletizm branşının geliştirilmesi konusunda üç kulübün adı ön plana çıkar. Altay, Altınordu ve Karşıyaka.
İBRAHİM BEY TÜRKİYE ŞAMPİYONU!
Aslında İzmir genel olarak çok önemli atletler yetiştirmeye Cumhuriyet’in ilk yıllarında başlamıştır. Altınordu’dan Said, Hüseyin – Cihat Beyler, Altay’dan Baha, Vahap – Niyazi Beyler, Karşıyaka’dan Bahadır ve İbrahim Beyler atletizm sporunun geliştirilmesi konusunda öncü isimlerdi.
1930’ların ikinci yarısına doğru ise atletizm branşına İzmir kulüpleri daha az eğilmeye başladılar. Diğer branşlara nazaran atletizme önem göstermedikleri ise bir gerçek.
Ancak sizlere, Kaf Sin Kaf tarihinin en önemli sporcularından, ilk atletlerimizden İbrahim Bey’i aktarmak istiyorum.
1934 yılında İstanbul’da düzenlenen yarışlarda, 2500 Metre koşusunda ikinciliği, 5000 Metre koşusunda birinciliği, 10000 Metre koşusunda ise yine birinciliği alarak bir çok İstanbul sporcusunun arasında şampiyonluğunu kutlamıştır.
Milli formayı giyme şansına erişen İbrahim bey’e, İzmir Atletizm Mıntıka Heyeti tarafından iki adet kol saati ve madalyaları merasimle takdim edilmiştir.
Karşıyaka Spor Kulübü tarihinden bilinmeyenleri yazdığımız Nostalji sayfamızda, ilk kez aktardığımız milli atletimiz İbrahim Bey’i tanıtmaktan gururluyuz.
Detayları ilerleyen sayılarda yazmaya devam edeceğiz.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
KARŞIYAKA STADI NE OLDU!
2014 yılında yapılan ilk ihaleden bugüne kadar yaklaşık 10 sene geçti. Hem yerel yönetim tarafında hem de hükümet tarafında Karşıyaka Stadı’nın yapılmak istenmemesinin birçok nedeni var ancak konumuz bunlar değil.
1937 yılında ilk taşı konularak, dönemin İzmir Valisi Fazlı Güleç, İzmir Belediye Reisi Behçet Uz ve İzmirli yöneticiler tarafından temeli atılan Karşıyaka Stadı’nın 1938 tarihinde, Türk Spor Kurumu tarafından hazırlanan ilk projesine ulaştık.
ADNAN MENDERES STADIN YAPIMINA KATKI KOYUYOR!
Türk Spor Kurumu Genel Başkanı General Ali Hikmet Ayerdem’in sağlık sorunları sebebiyle istifası sonrası kurumun işlerini çok tanıdık bir isim olan eski başbakanlarımızdan, hem şehrimiz Adnan Menderes devralıyor.
Ve tabi ki ilk yapmış olduğu iş ise, temeli atıldıktan çok kısa bir süre sonra stadın açılışını gerçekleştirmesine katkı vermek.
Tek parti döneminde Aydın Saylav’ı(Milletvekili) olan Menderes, Türk Spor Kurumu Asbaşkanı olarak İzmir sporculuğuna ne kadar önem gösterdiğini anlıyoruz.
1938’de Karşıyaka Stadı’na gelerek çalışmaları bizzat takip etmiştir. Hatta güreşçilerimizin antrenmanları ile alakadar olmuştur.
Sporun, Türk gençliğinin fiziki terbiyesindeki önemli yeri sebebiyle, genel olarak ülkemizde dezavantajlı kalmış bölgelere Türk Spor Kurumu tarafından stadyum yapılması suretiyle bu dezavantaj kaldırılmak istenmiştir.
KARŞIYAKA STADI NE OLDU!
Yaklaşık 20 yıldır, gündemde olan ve yapımı konuşulan Karşıyaka Stadı’na engel olan başta dönemin Karşıyaka Belediyesi Başkanı’ndan, meclis üyesine kadar herkes sorumludur!
Ha bir de kendilerini Karşıyakalı addeden aileler var. Biz biliyoruz ki stada itiraz eden, bu ailelere mensup kişiler de belediye başkanına şirin gözükmek ve şahsi ikballeri için Kaf Sin Kaf’a ihanet etmişlerdir.
Dönemin İzmir Büyükşehir Başkanı’nın, Tire’de çürümeye terk edilen stadı yapıp, Karşıyaka Stadı’na engel olması ise tam bir vizyonsuzluk örneği ve ihanet projesi olarak tarihe kaydedilmiştir. Kendilerini İzmirlilere anlatırken, kenti çok düşünürmüş gibi göstererek aldatmış ve 111 yıllık bu kente ait bir kültür kurumu olan Karşıyaka Spor Kulübü’nü ve koskoca bir semti, hem maddi hem de manevi olarak zarara uğratmıştır.
Kendilerini, Demokrat Parti’nin ve Adnan Menderes’in tarihi mirası ve siyasi geleneği olarak gören iktidar partisi ise, tabiri caizse 20 yıldır top çeviriyor.
Karşıyaka Stadı’nın yapımında en büyük emeği verenlerden, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından Türk Spor Kurumu’nda görevlendirilen Adnan Menderes, stadın yapımı sırasınca yalnızca memlekete hizmet etmek için çalışıyordu. Karşıyaka Stadı’nın yapımını çok kısa bir süreçte tamamlanmasına vesile oldu. Ancak bugün onun halefi olduğunu iddia eden hükümet, bin bir bahane ile bu stadın yapımına engel oluyor. İstenilse, 1 senede bu stad biterdi, siyasi sebeplerle istemediler. Hepimiz bunları yaşadık, gördük. Ve yaşamaya devam ediyoruz.
Ancak biz yıllar geçse de, tarihe not olarak bırakacağımız bu belgeleri ve bu kritik soruyu sormaya devam edeceğiz.
KARŞIYAKA STADI NE OLDU?
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!