9 Eylül 1922 tarihi, milletimizin hürriyet ve istiklaline kavuştuğu gündür. Üç sene, üç ay, üç hafta ve üç gün süren acı bir işgalden sonra, Güzel İzmir özgürlüğüne kavuştu. Kutlu olsun.
Bugün İzmir’in en mutlu ve en şerefli günüdür.
Bugün İzmir’in yabancı istila ve işgalinden kurtulduğu büyük günün 100.yıldönümüdür.
Güzel İzmir, 15 Mayıs 1919’dan, 9 Eylül 1922 tarihine kadar tam üç sene, üç ay, üç hafta ve üç gün ağır bir istilanın ve işgalin acı hatıraları içerisinde kaldıktan sonra hasret çektiği bayrağına, ordusuna ve Atatürk’üne kavuşmuştu.
9 Eylül’de İzmir kurtuldu…
Kurtulan yalnız İzmir değil, bütün vatandı… Bu sebeple İzmir’in kurtuluş bayramı tüm vatanın hürriyet ve istiklaline kavuşma bayramı sayılmalıdır…
9 Eylül, Türk’ün makûs bir talihi nasıl yendiğini ve Türkiye’de yeni bir devrin başladığını gösteren gösteren bir tarihtir.
100 sene önce bugün sabah saat 10:00’da, kuzeyden ve güneyden, muzaffer ordumuzun öncüsü süvarilerimiz İzmir’e giriyor ve ilk kurtuluş müjdesini veriyordu.
DÜŞMANI VATANIN HARİM-İ İSMETİNDE BOĞACAĞIZ!
Esasen, 9 Eylül kurtuluşunun müjdesi bize, 31 Ağustos sabahı verilmişti.
30 Ağustos 1922 akşamı Dumlupınar sırtlarına çöken alacakaranlık içinde, büyük müncimizin, İsmet Paşa’ya sarf ettikleri “Düşmanı Anadolu’nun harim-i ismetinde boğacağız!”(Düşmanı Anadolu’nun temiz bağrında boğacağız.) Sözünü verdiği kutlu gün, İzmir’in kurtuluşu müjdesini almıştık.
Dumlupınar’da boğulan düşman, bu sözün nasıl tutulduğunu bize ve tarihe ispat etmiştir.
Başkumandan Mustafa Kemal Paşa, bu zafer ertesinde Afyon-Çal köyünde yanmış ve yıkılmış bir evin avlusunda, yanında Mareşal Fevzi Çakmak ve General İsmet İnönü ile görüşüp o çok önemli emri vermişti: “İzmir yolu açılmıştır. Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!...”
Bu emri alan kahraman ordumuz, yayından fırlamış ok misali, İzmir istikametine yöneldiler. Geçen her saat, Türk vatanının yeni bir parçasının kurtarıldığını müjdeliyordu.
İşgal orduları, arkasına bakmadan kaçıyor fakat Türk ordusunun elinden kaçmakla kurtulamıyordu. Nihayet kurtuluş çaresini itilaf devletlerine başvurmakta buldular.
İŞGAL ORDULARINA: 9 EYLÜL’DE NİF’TE BELKAHVE’DE BULUŞURUZ!
Emperyalist devletlerden oluşan itilaf güçleri, derhal telsizlerin başına geçip Başkumandanımız’a “Sizinle görüşmek istiyoruz, nerede buluşabiliriz” diye haber gönderdiler.
Ulu Önder bu habere şu cevabı gönderdiler:
“9 Eylül’de, Nif’te Belkahve’de buluşuruz.”
Ve Mustafa Kemal Paşa’mız verdiği sözü yerine getirip, 9 Eylül’de tam saatinde randevu yerine gelmişti. Ancak burada randevu verenler yoktu.
Çünkü, kahraman ordumuz kendisine verilen emri yerine getirmiş ve İzmir’e girmiş, Akdeniz sahillerine inmişti.
İzmir, bir gün önce 8 Eylül’de işgal orduları tarafından terk edilmişti.
İzmir sokaklarında ise kaçmaya fırsat bulamayan, Türkleri tam üç sene, üç ay, üç hafta, üç gün boyunca hor gören, aşağılayan, periyodik şekilde zulümlerini gün be gün artıran, kaçmaya fırsat bulamayan düşman döküntülerinden başka kimse kalmamıştı.
Halk her dakika, her saniye kurtarıcı ordunun gelmesini sabırsızlıkla bekliyor, bütün kalpler heyecanla çarpıyordu.
SON “TUZAK” KURBANLARI
Ordunun öncüleri, Bornova’dan geleceklerdi. Limandaki itilaf donanmaları toplarını Bornova istikametine çevirmişlerdi.
Bir yandan Bornova’ya doğru ilerleyen Mürsel Paşa komutasındaki süvari alayımız, diğer yandan Ahmet Zeki Paşa komutasında ilerleyen süvarilerimiz, alay kumandan muavini Yüzbaşı Şerafettin bey müfrezesi olmak üzere kısa bir çarpışmadan sonra Bornova’ya girdi.
Güzel Bornova’mız bayraklarla donatılmıştı. Her taraftan sevinç taşıyordu. Bornova’ya girildikten sonra İzmir’e iki adımlık yer kalmış demekti.
Yüzbaşı Şerafettin, bir an evvel muzaffer bayrağımızı İzmir’e götürmek ve ilk defa şehre girme şerefini almak sabırsızlığı içinde atını ve müfrezesini sürdü.
Halkapınar’da “Tuzakoğlu” fabrikasında düşman son tuzağını kurmuştu.
Kahramanlarımızın üzerine buradan sıkılan kahpe kurşunlar, İzmir kapısında ordumuzun dört baba yiğidini kurban etti…
Halkapınar’daki abide bu dört aziz şehidimizin hatırasını daima taşıyacaktır…
9 EYLÜL’DE GÜNEŞ DOĞDU İZMİR’DE
Kahraman Yüzbaşımız Şerafettin, küçük müfrezesiyle, atlarının nallarından kıvılcımlar saça saça bir kasırga gibi esiyordu.
Kordon’da müstevli ordunun döküntüleri, emperyalist devletlerin perakende askerleri, Yüzbaşı Şerafettin’in müfrezesinin geçişinin heybetinden kendilerini denize atıyorlardı.
Pasaport önüne gelindiğinde, binlerce bombaya göğsünü germiş askerimize bomba ile karşılık veriliyordu.
Bu bombalardan birisinde yüzünden yaralanan Yüzbaşı Şerafettin, yanaklarından sızan kanları, ter siler gibi mendiline siliyor ve heyecanla Hükümet Konağı’na bir an evvel varmak için sabırsızlanıyordu…
Nihayet İzmir’in bağrında zehirli bir hançer gibi duran yabancı bayrak yerine, şerefli bayrağımız yükseliyordu.
KARŞIYAKA SPOR KULÜBÜ, İZMİR’DE İŞGALE DİRENMİŞTİR!
15 Mayıs 1919’da başlayan Yunan işgali nihayet son bulmuştu. Öğleden sonra saat 15.00’da 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa şehre gelerek karargâhını kurdu ve şehrin idaresini devraldı.
Kaf Sin Kaf kurucuları da, emperyalistlerin kurguladığı bu işgal senaryosuna, her an her dakika karşı çıkmış, tüm gücüyle mücadele etmiştir.
9 Eylül 1922'de Yunan işgali altındaki İzmir'i düşmandan kurtaran Atatürk'le birlikte 40 kişilik kurmay heyeti, komutanlarımız ve isimsiz 15.000 süvari askerimize minnet duyuyoruz.
Bu süvarilerimizden birisi de, yıllarca İngilizler tarafından esir tutulan, Karşıyaka Spor Kulübü kurucularından, Kadızade Zühtü Işıl’ımızdır.
Bir diğeri, Akhisar’da savaşırken, ayağına şarapnel parçası gelerek yaralanan ve Gazi olma şerefine erişen, İstiklal Madalyası sahibi kurucularından Mustafa Cemal Ahmed Umar’ımızdır.
Yavuz Zırhlısı ile işgal devletlerine ait tayyareleri bombalayarak def eden, kurucularından Kenan Or’umuzdur.
Ali Fikri Altay, Süreyya İplikçi ve daha bir çok kurucumuz bu yolda zulme uğramış, ancak asla bu haksızlığı kabul etmemişlerdir.
Bizler de tıpkı Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün buyurdukları gibi şunu söylüyor ve asla bu zulmü unutmuyoruz.
“Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır.”
Nice 100 yıllara Güzel İzmir, Güzel Karşıyaka.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!