İlk olarak geçmişe, çocukluğuna giden McCollum, ailesinin durumunu anlattı ve basketbol yolculuğunun başlangıcına değindi: “Spor kültürü olan bir aileden geliyorum. Annem de babam da basketbol oynamış. İkisinin de ebeveynleri gençken vefat etmiş: annemin annesi, babamın babası. Normalden erken büyümek zorunda kalmışlar. Bu yüzden bizim hayallerimizin yarıda kalmasına sebep olacak ya da hayatta kalmak için çabalamamızı gerektirecek baskı ve stresin üzerimizde olmamasından emin olmak istemişler. Bizi hayallerimizi gerçekleştirebilecek konuma getirmişler.”
“Basketbolu ilk kez eğlenceli olduğu için oynadım. Çok da keyif almıştım. Büyüdükçe bir kaçış noktası arar oldum. Yaşadığımız şehirde dikkat dağıtıcı çok unsur olduğu için ailemiz hep bizi meşgul tutmaya çalışırdı. Meşgul bir çocuğun başını belaya sokması için zamanı daha az olur. Zaman geçtikçe ekonomik mevzuları, parayı anlamaya başladım. Üniversitenin çok pahalı olduğunu biliyordum. Bu yüzden ailemin yükünü azaltmak için burs kazanmak istiyordum.
Uzun süre oynayınca ve yetenekli olduğunuzu görünce hedefleriniz yükselmeye başlıyor. Liseye geldiğimde çalışmaya devam ettiğim senaryoda profesyonel basketbolcu olma şansım olduğunu anlamıştım. Pek çok insan hayatını basketboldan kazanma fırsatını bulamıyor. Ben de derslerimi iyi tutup basketbola muhtaç kalmamak istedim fakat her ihtimale karşı çalışmaya devam ettim. İşte buradayız.”
Ardından McCollum, eşi ve kardeşi CJ McCollum ile arasındaki bağa değindi: “Hayatta iki yakın arkadaşınız olur, değil mi? Benim eşim ve kardeşim var. Sürekli iletişim halindeyiz. Birbirimizi daha iyi olmaya itiyoruz, motive ediyoruz. Yakın olmasının yanında yürüdüğünüz yolu, fedakarlıklarınızı ve yaşadığınız her şeyi anlayan insanların yanınızda olması hep iyidir. Bu paha biçilemez. Büyük kardeşken küçük kardeşinizin yükselişini görmek sizi de gururlandırır. Doğruyu yaptığınızı gösterir. Benim hedefim her zaman bildiğim her şeyi öğretmek, iyi bir insan, benden daha iyi bir basketbolcu olmasını sağlamak oldu. Benden daha iyi bir basketbolcu, insanlık konusunda çalışmalarımız devam ediyor (gülüyor). Onunla gurur duyuyorum, çok seviyorum.”
36 yaşındaki oyuncu 2010’ların başından beri Avrupa’da forma giyiyor. Yolu pek çok durağa uğrayan McCollum, kendisi için bu yolculuğu, inişleri ve çıkışları anlattı: “Çok inişli çıkışlı oldu. Avrupa’da özellikle NBA’den değil de düşük seviye bir kolejden geliyorsanız her şeyi kanıtlamak zorundasınız. Her şey için tırnaklarınızla kazıyorsunuz. Pek çok genç oyuncu için bu caydırıcı olabiliyor. Basketbola çok şey verdiğinizi düşünüyorsunuz, kariyerinizin başlarında size karşılığı çok az oluyor. Fakat çalışmaya devam edip bağlı kalırsanız, sadece basketbola değil oyunun tarzına da ilgi duyarsanız, bulunduğunuz yerin kültürünü kabullenirseniz deneyiminiz en üst seviyeye çıkıyor. Uyum sağladınızda, memleketinizden uzak kalmaya alıştığınızda, ‘buradayım, şartlar farklı ama bir şans vereceğim’ moduna girip işinize odaklandığınızda karşılığı alıyorsunuz. Benim için de ilk zamanlar zorlayıcıydı. Fırsatlar azdı. Fakat kendimi kanıtladıkça, savaşmaya devam ettikçe istediğim işleri elde etmeye, hayal ettiğim kariyeri yaşamaya, istediğim takımlarda istediğim rolleri almaya başladım. Çalışarak oldu. Çok zaman aldı. Her şeyimi verdim. Şu anda hız trenin yavaşça aşağı indiği bölümdeyim. Zirvemi yaşadım, keyifliydi. Hala yüksek seviyede oynuyorum. Hala oyundan keyif alıyorum fakat artık 36 yaşına geldim. Artık sadece son yolculuğumun tadını çıkarıyorum. Günün sonunda basketboldan düşündüğümün fazlasını aldım. Bu yüzden minnettarım. Üniversitemin parasını ödedim, aileme göz kulak oldum, çok fazla arkadaşlık geldi geçti… Dünyayı görme şansı elde ettim. Bunların hepsi büyük nimet.”
Yaşın ve uzun süredir oynamanın getirdiği tecrübeyle birlikte onun rolü artık soyunma odasında da sahadaki kadar büyük. McCollum, bu konuya nasıl baktığını açıklıyor: “Yaşlandıkça dinamikleriniz değişiyor. Gençken sadece kendinize, kendi oyununuza odaklanıyorsunuz. Büyüdükçe bazı şeyleri fark etmeye başlıyorsunuz. Biri düştüyse, zorluk çekiyorsa bunu görüyorsunuz. Bazı genç oyuncularda kendinizi görüyorsunuz ve ayağa kalkmalarına yardım etmek istiyorsunuz. Veteran bir oyuncu olarak yurt dışı tecrübelerini maksimize etmek benim görevim. Bazen bana kızabiliyorlar, aynı şeyleri söylememden yorulabiliyorlar fakat bunun tek sebebi değer veriyor, içlerindeki potansiyeli görüyor olmam. Bir şey görmesem nefesimi harcamam. Veteran olarak işim gelişmene yardım etmek. Umuyorum ki büyüyüp veteran olduklarında onlar da yeni gelen oyunculara yardımcı olacak.”
Son olarak başarılı oyuncu Karşıyaka’ya, takım olmaya dair konuşuyor. Türkiye’de gördüğü sevgiden bahsederken kariyerini de burada bitirmek istediğini vurguluyor: “Her takımda yakın ilişkiler kuruyorsunuz fakat benim için en önemli şey sorumluluk bilinci. Gerçek aileler birbirlerine doğruyu da, yanlışı da, hataları da söyler. Bunlar hoşuna gitmeyebilir fakat günün sonunda yardımcı olacak ve takımı ya da aileyi daha güçlü hale getirecektir. Bizim ailemizi bu şekilde görüyorum. İniş çıkışlar olmazsa aile olmaz değil mi? Tartışmazsanız, fikir ayrılıklarınız olmazsa birini gerçekten de her şekilde sevdiğinizi söyleyemezsiniz. En önemli şey gelişmeye devam etmemiz, birlikte kalmamız. Sezon içinde hep zor zamanlar olur. Bunları başarabilirsek hedeflerimize ulaşabiliriz. Kaderimiz bizim ellerimizde. Zor olacak fakat evimizdeyiz. Evimizdeyken taraftarlarımızla birlikte herkesi yenebilecek gibi hissediyoruz. Taraftarlar çok tutkulu. Sizi gösterdikleri destek… Her maçta tribündeler. Bazen maçlar geç oluyor, maça gelmek zor oluyor. Şampiyonlar Ligi maçları 20.30’da. İnsanların okulları oluyor, hafta içi olduğu için çalışıyor. Fakat her zaman gelip bizi destekliyorlar. Zorlandığımız anlarda bile tutkuları… Galibiyetleri de mağlubiyetleri de içten hissediyorlar. Bu çok hoşuma gidiyor. Buradaki kültürden ve insanlardan keyif alıyorum. Türkiye’de insanlara sevgi gösterirseniz onlar da size gösteriyor. Benim aileme bunu yaptılar, biz de insanlara bunu yaptık. Bu durumu kucaklamaya devam ediyoruz. Burada çok mutluyuz. Öyle keyif almıştık ki eşime hep kariyerimin sonlarında geri döneceğimi söylerdim. Planım Türkiye’de emekli olmak. Kaç yıl sonra olur bilmiyorum. Günün sonunda basketbol da bir ticaret fakat planım Türkiye’de nokta koymak. Umarım Karşıyaka’da, İzmir’de olur fakat biliyorsunuz ki bazı işler beni aşıyor.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!