İzmir Kent Konseyi, Çevre Sorunları ve Sağlığı Çalışma Grubu’nun organize ettiği Kentsel Dönüşümde Tehlikeli Maddeler ve Asbest konulu brifing düzenledi. Swissotel Büyük Efes’te gerçekleşen brifinge Asbest Uzmanı Ferudun Demirel ve Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alp Ergör konuşmacı olarak katılırken İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, İzmir İl Halk Sağlığı Müdürlüğü, Çevre Mühendisleri Odası, İnşaat Mühendisleri Odası, Mimarlar Odası, İzmir Kent Konseyi yürütme kurulu üyeleri ve ilçe kent konseylerinin temsilcileri de hazır bulundu. Brifingde konuşmacılar tarafından kentsel alanlarda yıkılan binalardan açığa çıkan zararlı maddelerin etkileri hakkında bilgilendirme yapılırken yerel yönetimler, merkezi idare ve kamuoyuna halk sağlığı ve yasal mevzuatın uygulanmasına yönelik çok önemli uyarılarda bulunuldu.
‘Takipçisi olacağız’
Brifingin açılışında konuşan İzmir Kent Konseyi Başkanı Çağrı Gruşçu, halk sağlığını tehdit eden tehlikeli atıkların karşısında mücadele edeceklerini dile getirirken tüm kurumlara çok önemli görevler düştüğünü belirtti. Gruşçu “Asbest gibi bir madde binaların yıkımı esnasında halk sağlığını ciddi anlamda tahrip ediyor. Bu yüzden bu zararlı maddenin öncelikle ayrıştırılması gerekiyor. Bu konuda hazırlanmış ve uygulamayı bekleyen yasal mevzuatlar var. İstanbul’da bazı belediyelerce uygulanan bu yasal mevzuatların kentsel dönüşüm politikasını uygulayan İzmir’de de uygulanması gerekiyor. İnanıyorum ki, İzmir’in yerel yönetimleri ve merkezi idare temsilcileri kendilerine ve kalitelerine yakışan kararlar alarak halk sağlığını hiçe saymayacaklardır. Biz de bu sürecin takipçisi olacağız.” ifadelerini kullandı.
‘Sonucu ölümdür’
Brifingde ilk bilgilendirmeyi yapan Asbest Uzmanı Ferudun Demirel, asbestin ayrıştırılması ve halk sağlığına olumsuz etkilerine yönelik çok önemli noktalara değindi. Demirel, asbestin ayrıştırılmaması ve havaya karışmasının sonucu olarak akciğer kanserine varabilecek etkilerin görüldüğünü ifade etti. Gemi sökümü ve kentsel dönüşüm sürecinde binaların yıkımında görülen asbestin halk sağlığını ciddi anlamda tehdit ettiğini belirten Demirel, “Asbestin yıkım veya söküm işlemleri öncesinde uzman ekipler tarafından sökülmesi gerekir. Ancak asbest kontrolsüz ve denetimsiz sökülmemelidir. Asbest solunduğu zaman sonucu ölümdür. Bu nedenle halkı tehdit eden bu çevresel etmenin yerel yönetimlerce gerekli koşullarda binalardan sökümü sağlanmalıdır.” diye konuştu.
Sorumluları için cezası ağır
Asbestin sökümüyle ilgili mevzuatın uygulanması için yerel yönetimlere görev düştüğünü belirten Demirel “Yasal mevzuat açık. Yıkım öncesinde asbestin güvenle sökülmesi gerekir. Asbestin sökümüyle ilgili uygulama kararını belediye meclisinin almış olması gerekiyor. Uygulanmadığı takdirde sorumluları için Türk Ceza Kanunu’nda üç yıldan altı yıla kadar hapis cezaları mevcut. Bu bir halk sağlığı sorunudur. O yüzden biz insanların kanser olmalarına engel olacak mıyız, olmayacak mıyız? Buna karar vermeliyiz. İzni belediyeler veriyor ve yetki de belediyelerde. O yüzden yerel yönetimlerin bu konuda sorumluluk üstlenmesi gerekiyor.” şeklinde konuştu.
‘Ankara’daki süreç yönetimi çok kötü’
Dokuz Eylül Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Alp Ergör ise, Uluslararası Kanser Enstitüsü tarafından asbestin ‘kanser yapıcılar’ arasında sınıflandığını belirterek çarpıcı açıklamalarda bulundu. Ergör; “Asbestin sökümü sırasında halk sağlığını ve güvenliğini gözeterek çok iyi bir süreç yönetimi uygulanması gerekir. Ancak Türkiye’de kötü örnekler var. Bir belediye başkanı olarak ‘asbest yayılmasın diye binayı yıktık’ gibi abes ve bilime dayalı olmayan açıklamaların yapılması büyük talihsizliktir. Yıkım sonrası ortama yayılan asbest ölümcüldür. Ankara’da bu konuda yaşananlar çok kötü bir süreç yönetimidir ve toplumun bunun hesabını sorması gerekir.” ifadelerini kullandı.
Ergör kurumsal ve sektörel işbirliğinin bu konuda çok önemli olduğunu söyleyerek “Toplumu duyarlılaştırmak ve farkındalığı artırmamız lazım. Yaşadığımız binalar kentsel dönüşüme girecekse bu sorumluluğu orada yaşayanlar olarak almalıyız. Düğün gelirini sermaye olarak yatırıp kısa yoldan rant elde etmeye çalışan insan bu işi yapmamalı. Bu topluma hastalık olarak belki bugün değil ama yirmi yıl sonra dönecektir.” diye konuştu.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!