Oturum başkanlığını Dokuz Eylül Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müzecilik Bölüm Başkanı ve Soli Pompeiopolis Kazı Başkanı Prof. Dr.Remzi Yağcı’nın yaptığı panele Anadolu Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Çatalhöyük Kazı Başkanı Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü, Tarih Öncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Canhasan Höyükleri Kazı Başkanı Doç.Dr.Adnan Baysal ve Ege Üniversitesi Çeşme Turizm Fakültesi Turizm Rehberliği Bölüm Başkanı konuşmacı olarak katıldı. Panele, üniversitelerin tarih ve arkeoloji bölümü öğretim üyeleri ve öğrencileri ile tarih ve arkeolojiye ilgi duyanlar katıldı.
Çatalhöyük projesinin üçüncü dönem kazı başkanlığını yürüten Doç. Dr. Ali Umut Türkcan, 1958’den başlayarak 2020’lere kadar olan araştırma tarihçesi, dönemi içinde Dünya Kültür Tarihi ve Arkeoloji Alanındaki yeri ve bıraktığı izleri aktardığı konuşmasında, 2002 yılında başlayan projelerle 2012 yılına kadar uzanan Dünya Kültür Mirası olma sürecini de anlattı. 1993’den başlayan Çatalhöyük araştırma sürecini detaylarıyla anlatan Türkcan, bugünkü Alan Yönetimi çalışmaları ve yeni açılan Kuzey Teras alanı ile Polonyalı ekip iş birliğinde yürütülen Doğu Alan çalışmalarını da aktardı. Çatalhöyük’te “kadın” imgesinin yoğun ve vurgulu kullanıldığını aktaran Ali Umut Türkcan, bu bulguların Çatalhöyük’te ana erkil toplum yapısı ve eşitlikçi toplum yapısına işaret ettiğinin de altını çizdi. Konuşmasında Çatalhöyük’te zanaatkarlığın üst seviyede olduğunu ve el işçiliğiyle yapılan ürünlerin ticaretinin yapıldığını aktaran Türkcan: “Çatalhöyük’te hane halkları üzerinde gelişen bir toplum yapısı görülüyor. Konut yapısının farklılık gösterdiği Çatalhöyük’te her ev kendi özerkliğini korumuş. Tarım alanında da oldukça gelişmiş bir yapıları var. Arpa, buğday, nohut, bezelye gibi ürünlerin yetiştirildiğini ve yoğun olarak tüketildiğini görüyoruz. 2021 yılında Çatalhöyük’te çok sayıda renk boyaya rastladık. Yapısal anlamda bakarsak çok sağlam yapıların inşa edildiğini söyleyebiliriz” dedi.
Doç.Dr.Adnan Baysal ise konuşmasında şunları söyledi: “Çatalhöyük araştırmaları 1960’lı yılların başında adeta bir reaksiyonun sonucu olarak karşımıza çıkar. Mellaart ve French bölgede Neolitik döneme ait kalıntı olmayacağı inancını kırarak kazı çalışmalarına başlar, Canhasan ve Çatalhöyük gibi Anadolu arkeolojisi ve Yakındoğu için önemli iki arkeolojik sit alanını kendine has kültür ve özellikleriyle günümüze miras bırakır. Çatalhöyük, daha şanslı olarak 25 yıl süren kazılarıyla dünya kültür mirasına girmiştir. Canhasan ise hem Yakındoğu ve Anadolu arkeolojisinin tekno-kültürel açıdan bir köprü olabilme ve aynı zamanda Çatalhöyük kültür, sanat ve sembolik dünyasının doğuş noktası olma potansiyeline sahiptir. Çok kısa süre kazılan Canhasan, sonrasında 50 yıldan fazla bir sessizliğe gömülmüştür. Günümüzde Canhasan höyükleri üzerindeki kazıları başlatarak bilimsel anlamdaki sorulara, özellikle orta Anadolu arkeolojisindeki sanat, kültür ve sembolizm dünyasının orijinini bulmaya yönelik sorulara yanıt bulunacağı ve Karaman İli’nin yerel kalkınmasında önemli ve aktif rol oynayacağı, eğitim, öğretim ve kültürel alanlardaki gelişime katkı sağlayacağı çok açıktır”.
Uzun yıllar Çatalhöyük kazılarında görev alan Doç. Dr. Serap Özdöz Kutlu, "İnanç Turizmi ve Çatalhöyük" konulu bir sunum yaparak Çatalhöyük gibi prehistorik merkezlerin kültürleri ile dinsel inançlarının içe içe geçtiği ve birbirlerini şekillendirdiğini, söz konusu dönemlerde dünyevi ve uhrevi ayrımının ve yaşayanlar ile ölüler dünyasının birbirinden keskin bir biçimde ayrılmadığını vurguladı. Türkiye'deki İnanç Turizmi kapsamında İbrahimi dinler dışındaki dinlerin yani prehistorik inançların da yeni birer "ürün" olarak yer alması gerektiğini belirten Serap Özdül Kutlu, Türkiye turizmi içinde Çatalhöyük'le ilgili istatistiki verileri sergileyerek Konya'daki inanç merkezlerinden ziyaretçi sayısı 3 milyonu aşan Mevlana Müzesi ve yine 6 yüzbine yakın ziyaretçisiyle Türkiye genelinde en çok ziyaret edilen Göbeklitepe'yi Çatalhöyük ile karşılaştırdı. Ören yerinin kültür ve inanç turizmi kapsamı içinde daha fazla yer alması gerektiğini ifade eden Serap Özdöl Kutlu ayrıca Çatalhöyük dinsel inançlarıyla ilgili ana tanrıça tasvirleri, boğa sembolleri, zengin hediyeleri ile ev içi taban altı gömütleri ve atalarının mezarları üzerine inşa edilen evler ve uygulanan ayinlerden söz etti ve Prehistorik inançları anlamaya ve anlatmaya çalışırken, bilim insanları ve farklı bilim dalları arasında ortak bir dil kullanma ihtiyacını da vurguladı.
Panelin sonunda, Yaşar Eğitim ve Kültür Vakfı Müdürü Sema Kemahlı, oturum başkanı ve panelistlere, konuşmalarında geçmişe dair sundukları bilgilerle geleceğimize ışık tuttukları için teşekkür ederek günün anısına plaket takdim etti.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!