Hüner, 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, Birleşmiş Milletler’in (BM) 27 yıl önce 3 Mayıs’ı Dünya Basın Özgürlüğü kabul ettiğini hatırlattı.
Gazetecilerin döneminin tanığı olduğunu, tarihe not düştüklerini belirten Hüner, şunları kaydetti: ‘’Gazetecilik halkın haber alma, bilgilenme hakkına hizmet eden bir meslektir. Gazetecilik yapmanın ‘suç’, iktidarın hoşuna gitmeyen haberlerin ‘terör’ muamelesi gördüğü günümüzde, basın özgürlüğünden söz edilemez. Özgürlükler, günümüzde demokrasinin standardını belirlemektedir. Özgürlük, esas olarak ve sadece gazeteciler için elzem değil. Gazeteciler, toplumun nispeten küçük bir parçasıdır. Düşünce, ifade ve basın özgürlüğü aslında toplum için, tek tek ve topluca tüm yurttaşlar için hayati bir hak ve özgürlüktür. Basın, demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı erklerinin, kuvvetler ayrılığı- denetleme mekanizmasından sonra dördüncü kuvvet olarak bilinirdi.’’
Hüner, Türkiye’de örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmamasının ve medyada sendikal örgütsüzlüğün basının temel sorunları arasında bulunduğunu dile getirdi.
Hüner sözlerini şöyle sürdürdü: ''Medya mülkiyeti, yandaş medya, havuz medyası, ihale karşılığı medya patronluğu gibi konuların derhal ele alınıp çözülmesi, yurttaşların da anayasal hakkı olan bilgiye doğru ulaşmasını sağlayacaktır. Basın sektöründe çalışanların sendika çatısı altında örgütlenmesi kendilerine iş güvencesi, yurttaşa da ‘doğru tarafsız habere’ ulaşmayı getirecektir. Türkiye’de son dönemde, bir çok gazeteci, iş güvencesinden ve iş güvenliğinden yoksun şartlarda, sosyal güvenlikten, toplu sözleşme hakkından, yıpranma hakkından mahrum bir şekilde sendikasız veya yetkisiz sendikaların elinde ekmek kavgasını sürdürmektedir.’'
Hüner, gazetecilerin mağdur milyonların sesi olurken kendi sesini ise maalesef duyuramadığını ifade ederek sözlerini şöyle bitirdi:
"Basını baskı altına alan düzenlemeler ile gazetelerin haber merkezleri havuz sistemi ile küçültülerek işsiz gazeteci sayısını arttırmıştır, bu durumu son yıllarda kaygıyla izliyoruz. Basın çalışanlarının sosyal güvencelerinin iyileştirildiği, baskı ve sansürün olmadığı, tek görevi haber alma ve kamuoyunu bilgilendirme olan gazetecilerin gazetede patronlarının insafına terk edilmediği bir gelecek umut ediyorum. Yerel medya ise uzun süredir devam eden ekonomik krizde yaşam savaşı vermekte. Anadolu medyası, halkın habere ulaşabilmesi için sergilediği çabalarında, devlet ilanlarının da adaletsiz dağıtılması ile çaresizliği yaşıyor. Gazetecilerin yazdıklarından dolayı tutuklanmadığı, özgür yayın yapan gazetelerin, tv'lerin, radyoların, internet sitelerinin kapanmadığı, yayın durdurma, ilan kesilme cezalarının son bulduğu 3 Mayıs'larda Özgür Basını Günü kutlanabilir. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nü bugün, buruk bile kutlayamıyoruz...''
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!