Kağıt üstünde geçtiğimiz sezon küme düşen takımın başında O gözükse de, Karşıyakalıların kalbinde bu konuda en suçsuz insan Soner Tolungüç… Bir sezonda kendisinden önce 4 teknik direktör değiştirmiş, milyonlar harcayarak 30’dan fazla futbolcu transfer etmiş ve buna rağmen bir türlü istediğini bulamamış Karşıyaka’nın son haftalardaki umudunun adı… “Batan gemiden kaçmak” deyiminin aksine, o gemiyi tekrar yüzdürmek için hiç düşünmeden dümene geçen Tolungüç, kulüpteki ilk günlerinden bugüne kadar olan macerasının detaylarını, takımın durumunu ve gelecek hedeflerini Karşıyaka Haber’e anlattı…
-Geçen sezon Karşıyaka çok büyük bir havayla, şampiyonluk hedefiyle başladığı ligi çok büyük bir hüsranla bitirdi. 2 farklı yönetim, sizden önce 4 teknik adam, 30’dan fazla transfer, harcanan milyonlar… Hiçbiri takımın düşüşüne engel olamadı. Siz takımın başına geldiğinizde de camiada birçok insan umudunu kaybetmişti, takım dibe demir atmış durumdaydı. Kimse takımı düşüren hoca olmak istemez. Kimse düşen takımda yönetici, oyuncu olmak istemez. Ama siz buna rağmen göreve gelirken tereddüt etmediniz. Neredeyse düşmesi garanti bir takımın başına gelmeyi kabul ettiniz. O dönem nasıl duygularla bu görevi kabul ettiniz? Çekinceleriniz olmadı mı?
Her şeyden önce kendimi buraya ait hissettiğim için, o güvenle geldim. Tanıdığım bir camiaydı. Taraftar profiliyle olsun, kulüp yapısıyla olsun, Karşıyaka’nın bir spor kulübü olduğuna inandığım için geldim. Her takımda inişler çıkışlar olur. Kulüpler zaman zaman ekonomik nedenlerle de bir takım inişler çıkışlar yaşayabilir ama bu Karşıyaka’nın düzelmeyeceği, doğru işler yapılamayacağı anlamına gelmez. Mutlaka bu kulübü sevenler, bu kulübe emeği geçenler, herkes bir gün elini taşın altına koyacaktır. Ben de bu duygular içerisinde geldim. Son 8 haftalık periyotta bir reaksiyon gösterebilir miyiz? Futbolda bir şeyleri yaratabilir miyiz? Sonuçta bir oyuncu grubuyla çalışıyorsunuz, bu oyuncuları tekrar sahaya döndürebilir miyiz? Bununla ilgili çalışmalarım ve umutlarım vardı. Zaten umudum olmasa gelmezdim. Ben öncelikle kendime inandığım için, bilgime, birikimime, tecrübeme inandığım için geldim ama olmadı. Tabii ki şartlar, zaman, kayıplar bizleri bu yöne doğru çekti.
Ama ondan sonra bu kulübün daha büyük handikaplar içerisinde kalacağını gözlemledim. Göreve gelen yeni bir yönetim kurulumuz ve başkanımız var. Ben hep şunu söylüyorum; Karşıyaka’da kim olursa olsun bu görevi yapabilecek, başkanlık yapabilecek, kulübe fayda sağlayacak herkese çok saygımız var. Karınca kararınca ne fayda sağlanabiliyorsa… Ama her şeyden önce Karşıyaka’nın bu kulübe sahip çıkması lazım… Bulunduğumuz dönemde de belki de çok umutsuz gözüken, hedefi olmayan, toparlanma sürecinde gözüken, ekonomik olarak da sıkıntıları olan bir döneme denk geldik. Ben bu ortamda da bırakıp gitmek istemedim. Bir bağ da oluştu. Hem camiayla hem de bir futbol adamı olarak. Ben tekrardan bu şartlarda neler yapabileceğimle ilgili, nasıl problem çözebileceğimizle ilgili düşünerek hem kendimi geliştirmek hem de kulübe fayda sağlamak adına devam ettim. Hiçbir takım birbirine göre “kötü takım” değildir. Herkesin bir ayakkabısı, forması, takımı sahaya çıkar. Ama o takımın sahaya çıkması, kötü mücadele etmesi anlamına gelmez. Herkes bir şekilde sonuca odaklı oynar ama bu tür mücadele edenlerin şansı yoktur diye düşünüyorum. Biz de bu anlayışla bir takım yaratmak durumundayız. Zaman zaman eksiklerimiz olacak, sıkıntılarımız olacak ama kötü mücadele etmeyeceğiz.
-Aslında geçen sezon da bu söylediklerinizin izlerini gördük. Belki puan olarak istediğinizi alamadınız ve çabalarınız ligde kalmaya yetmedi ama siz geldikten sonra takımda bir kıpırdanma oldu. O kötü mücadele dönemi bitti. Futbolcularda sezon başından beri ilk defa o hırsı, o mücadeleyi görmüştük. Hatta kimsenin unutamayacağını düşündüğüm 32. Haftada oynanan Yeni Malatyaspor maçı var. Çok dramatik bir maçtı ama orada sizin hırsınızın futbolculara yansımış halini gördük. Siz geçen sezon takıma geldiğinizde ilk olarak neyi değiştirdiniz? İlk gördüğünüz eksik neydi?
Ben karakterimi yansıtmaya çalıştım. Tabii ki herkesin aynı düşünme şansı yok. Hepimiz çok ayrı karakterlerde insanlarız. Bazı insanlar hırslıdır, hırsından ağlar. Bazı insanlar da sakindir. Ben oyunsal olarak kaybetmeyi çok seven bir insan değilim. Ben arkadaşımla tavla bile oynasam kazanmak isterim, hırslı bir şekilde oynarım. Karakterimin bu yönde olduğunu oyunculara hissettirmeye, antrenmanlarda buna göre çalışmaya ve mutlak surette başarmak için, kazanmak için neler yapılması gerektiğini göstermeye çalıştım. Hep bunların üzerinde durduk. Dolayısıyla, isimler ya da şartlar ne olursa olsun tekrar söylüyorum ki, bir takım kötü mücadele edemez. Rakibinden az koşamaz. Kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde yenilirsin diye çok güzel bir söz var. Bu kaybetme duygusunu sindirmiş oyuncular her zaman kaybedecektir. Ama vazgeçmediğini gösteren oyuncular elbet kazanacaktır.
-Yavaş yavaş yeni sezona gelelim. Maalesef yine sıkıntılarla başladı. Transfer yasağı da bunlardan birisi… Kampa gelen yeni transferler oldu ve hepsi geri gitmek zorunda kaldı. O dönemde sizin gidebileceğinize dair söylentiler de oldu. Siz bırakmayı hiç düşündünüz mü?
Bir kulübün ayakta kalabilmesi için, şartlar ne olursa olsun en azından bir şeylerin belirlenmesi gerekir. Ama biz şartların böyle olduğunu da biliyorduk. Açılır, açılmaz önemli değil. Ama elimizdeki mevcut oyuncularla bu ligi 34 hafta götürmek çok zor olurdu. Fiziksel ve müsabaka anlamında da düşünürseniz, alınacak kartlar, cezalar, sakatlıklar, genç hakemlerimizin tutumu… Siz de biliyorsunuz Karşıyaka’nın yıldızı parlaktır. Herkesin gözü Karşıyaka’dadır. Bu görüntü içerisinde dezavantajlarımız vardı. Kadro derinliğimiz yoktu. Bu şartlarda çok hayalcilik olurdu. Ligi götürmek mümkün değildi. Bütün bir sezonu 19 kişiyle, tek kaleciyle götürmek macera olurdu ve böyle bir şeyin sonunu da düşünemiyordum. Futbolcularla ilgili değil ama kadro derinliği ile ilgili transferin açılmaması bizim için handikaptı.
-Yasak kalkmayınca eski futbolculara yönelmek durumunda kalındı fakat bu oyuncuların hepsi de geçen sezon küme düşen kadroda yer alıyordu doğal olarak. O dönemde taraftarla bazı oyuncular arasında sıkıntılar da olmuştu. Bazı oyunculara karşı hala bir güvensizlik olduğunu da görebiliyoruz. Geçen sezon Can’ın ıslıklanması olayı olmuştu, Behram yediği hatalı goller sebebiyle taraftarın bir kısmı tarafından takımın düşmesinde bir faktör olarak görülmüştü. Siz yine de bu futbolcuları kadroya dahil ettiniz. Sizce bu futbolcularla camia arasında bir güven problemi yaşanır mı?
Bu oyuncuların hepsi kendilerini ispat etmiş oyuncular. Başka kulüplerde de, Karşıyaka’da hizmet ederken de başarılı olmuş insanlar. Oyunculuk kariyeri açısından ya da oyunsal anlamda kötü diyemeyiz. O günkü şartlarda psikolojik sorunlar, takımın içerisinde bulunduğu durum, ortam, takımın sevk ve idare bölümü hepsi bir arada etkendir. Oyuncu dediğim gibi kötü oynayamaz ancak kötü mücadele edebilir. O yüzden buraya geldiğimizde ben bu arkadaşları tanıdım. Karakterlerine, adamlıklarına, oyunculuklarına hepsine kefilim. Ben buraya geldiğimde son 8 haftada alınabilecek puanlarla ilgili arkadaşlarımızla görüş alışverişinde bulunurken bu işe inananlarla yola devam edeceğimi söylemiştim. Bu arkadaşlarımla son 8 haftalık periyodu götürdüğümüzde hakikaten iyi iş çıkarttığımızı, en azından kulübümüze, giydiğimiz formaya saygı duyduğumuzu gösterdik. Bu arkadaşlar tekrardan elini taşın koyarak, fedakarlık yaparak bizlerle birlikte olmuştur. Şu anda 24 futbolcu ve 3 kaleciyle gayet normal bir kadro derinliği oluşturduk. Biz artık bu geç gelen arkadaşların bir an önce form tutmasını, bu lige adaptasyonumuzun sağlanmasını ve önümüzdeki süreci en iyi şekilde puan ve puanlarla kapatmayı hedefliyoruz.
-Gençlerin durumu nasıl? Bizler de yakından takip ediyor, antrenmanları, hazırlık maçlarını izliyoruz ama siz sürekli onlarla birliktesiniz. Onlardaki gelişimi en yakından görebilecek olan kişi sizsiniz. Hazırlık döneminde gençlerle oynanan 3 hazırlık maçında da galibiyet yok. Bu tablo camiaya çok umut vermedi. Aslında onlar için bir değerlendirmede bulunmak için erken de olduğunu düşünüyorum. Kiralık olarak başka takımlarda oynamışlıkları var ama birbirlerine yeni yeni adapte oluyorlar ve tecrübesizler, çok gençler. Onlarla ilgili gözlemleriniz neler?
Çok iyi bir tespitte bulundunuz. 95 ve 97 doğumlu oyuncularımız ağırlıkta ve çok ağır çalıştık. Yaklaşık 40 gündür bu genç arkadaşlarla çalışıyoruz. Kolay değil, onlar da bir sorumluluğun altına girdiler. Şimdiye kadar olmayan, belki de o değeri kendinde görmeyen oyuncuları bu çatının altında topladık. Onlara güvendiğimizi, bu formanın onların olduğunu, bu kulübün onların olduğunu, onların takımın gerçek sahibi olduğunu söyledik. Çok ağır çalıştık gerçekten. Oynadığımız takımlara karşı alınan sonuçlardan çok ben oyun anlamında gelişim görmek istedim. Zaman zaman hatalarımız oldu. Yapmak istediklerimiz, yapamadıklarımız oldu. Notlarımız var. Bunların geliştirilmesi üzerinde duruyoruz. Ama söylüyorum ki 6-7 tane isim Karşıyaka’nın geleceğine dair çok umut veren, iyi bir durumda. Her şey iyi olacak. Sezon başında planlamada transfer açılsaydı bile, benim burada son 8 haftadaki tespitlerim doğrultusunda altyapıdan almış oyuncular yine takımda kalacaktı. Gençlerimizin büyük bölümü takımda kalacak ve yine bu çocuklar formasını giyecekti. Biz olaya böyle baktık. Tecrübeli ve genç oyuncularımızı iyi bir şekilde harmanlarsak, birlikte oynamayı aşılarsak çok iyi bir takım ortaya çıkacağını söyleyebilirim.
-Peki önümüzdeki sezon nasıl bir Karşıyaka izleyeceğiz? Oyun felsefenizin temelinde ne olacak? Daha ofansif bir oyun mu tercih edeceksiniz yoksa daha defansif mi?
Bu ligin profili çok değişik. Ki bu takım çok uzun zamandır o ligde oynamıyor. Geçişler kolay değil. Bir adaptasyon süreci olacaktır. O yüzden öncelikle bu ligin profiline adapte olma sürecindeyiz. Onun için 2. Lig ve 3. Lig takımlarıyla müsabaka yapmaya çalışıyoruz. Çünkü birbirlerine çok benziyor. Mücadele gücü yüksek, oynatmama üzerine kurulu, daha çok fiziksel gücün ortaya çıktığı, takım halinde savunma anlayışı içerisinde oynanan bir lig. O yüzden biz de hem fiziksel hem kuvvet olarak ayakta kalabilen, çatışmayı bilen, sıcak teması iyi yapabilen, kuvvetli bir takım yaratmaya çalışıyoruz. Bu lig çok zor bir lig…
-Transfer yasağının kalkmaması yalnızca transferler anlamında da etkilemedi sizi. Federasyonun kuralları var ve eski oyunculara olan bu borçlardan dolayı Karşıyaka lige çok büyük ihtimalle -3 puan ile başlayacak. Bu da size bir handikap yaratacak. Önümüzdeki sezon lig şansınızı nasıl görüyorsunuz? Hedefiniz nedir?
Hedefimiz tekrardan yapılanma. Söylediğim gibi altyapıdan gelen oyuncularımızla da, tecrübeli oyuncularımızla da yeniden yapılanma çalışmaları yaptık. Tabii ki Karşıyaka her zaman iddialı, hedefleri olan bir kulüp… Ama biz bugünkü şartların getirmiş olduğu ağır yükün altında daha fazla ezilmesini, daha fazla problemlerin büyümesini istemiyoruz… Bu bağlamda ilk sene adaptasyon dönemini atlatmayı ve hedeflerimizi sonra koymayı istiyoruz. Öncelikle takımın bu lige iyi adapte olması gerekiyor. Şampiyonluklar mutluluk kadar mutsuzluğu da üzerinde taşır. Başarı ile başarısızlık kardeştir. Bu bir geçiş dönemidir. Bu ekonomik zorluklar içerisinde tekrardan bir şeylere başlamak, kulübün ileriki yıllarını kaybetmeden hareket etmek lazım. Biz de hedef olarak bu sene ligde kalmak ve gidebildiğimiz yere kadar gitmek istiyoruz. Ligin içerisinde hedefler belirlenecektir. Biz bu doğrultuda hareket edeceğiz. Çok iddialı, çok keskin hedeflerimiz yok. Karşıyaka’nın kendini ait hissetmesi gereken stadının olmasını istiyoruz. Ondan sonra ekonomik şartların ve takımın hedefinin belirlenmesiyle ilgili çalışmalar yapılmasını istiyoruz.
-Son olarak camiaya bir mesajınız olur mu?
Camia her zaman bizim arkamızda, biliyoruz. Çok seveni, taraftarı olan bir kulüp… Asla vazgeçmeyeceklerini biliyoruz. Biz de vazgeçmedik, onun için buradayız. El ele bu süreci en iyi şekilde atlatacağımıza inanıyorum. Her inişin bir çıkışı vardır. Onlar bizi desteklesinler. Ne kadar çok sevgi, ilgi olursa, yaptığımız işten o kadar keyif alır ve büyütürüz.
Salahattin Oytun İdel / Karşıyaka Haber - ÖZEL
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!