Karşıyaka Belediyesi Ahmet Piriştina Kültür Merkezi'nde düzenledikleri panelin ilk konuşmacısı Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Zafer Akçığ; depremin ne olduğu, nasıl meydana geldiği, İzmir’in Depremselliği. aktif fay hatları, mevcut zemin yapısı, depremin zeminde yaratacağı deformasyon gibi konularda detaylı bir sunum yaptı.
Yerinde altında olup bitenlerin konuşulmasından sonra, ikinci olarak söz alan İZ-AFED (İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği) Kurucu Başkanı ve Afet Bilinci Eğitmeni Servet Ertaş "depremin bir doğa olayı olduğunu, dünya var oldukça da yerin altında depremlerin olmaya devam edeceğini söyledi. Burada esas mesele, bizler yerin üstünde ne yapacağız ve depremi afete dönüştürmeden, hasar ve zararını en aza nasıl indireceğiz?" dedi.
Ertaş sunum ve anlatımına şöyle devam etti: "30 Ekim 2020 Depremi sürecinde aktif görev alan afet yönetimi emekçileri olarak bir araya gelip, 17 Kasım 2020 tarihinde Derneğimizi kurduk. Afet yönetimi sürecinin multidisipliner (çok meslekli, çok yönlü ve çok paydaşlı) bir alan olması gerçeğinden hareketle; birçok meslek grubundan insanın bilgi, deneyim ve yeteneklerini İZ-AFED Derneği bünyesinde bir araya getirdik. Derneğimiz bünyesinde AFAD Arama kurtarma çalışanları, itfaiye çalışanları, çevre mühendisleri, inşaat ve jeoloji mühendisleri, endüstri mühendisi, elektrik mühendisi, iş güvenliği uzmanları, afet yönetimi-sivil savunma uzmanı, afet hukukçuları, sağlıkçı, sosyal çalışmacı, psikolojik danışman, öğretmen ve afet bilinci eğitmenleri gibi pek çok meslekten profesyonel ile birlikte çevre, iklim ve afetler üzerine bugüne kadar birçok farkındalık etkinliği yaptık. Üyelerimizden ve hitap ettiğimiz çevreden gelen talep ve öneriler doğrultusunda, paydaş STK’larla ortaklaşarak, bu etkinlikleri ihtiyaca binaen düzenlemeye devam edeceğiz.
Kentimizi afetlere karşı dirençli kılmak için yaptığımız çalışmalar dahilinde İzmir Kent Konseyi bünyesinde Bütünleşik Afet Yönetimi Çalışma Grubunu 2021 yılında kurduk. İzmir yerelinde faaliyet yürüten meslek odaları, bilim insanları ve paydaş STK’lar ile ortaklaşa panel, sempozyum, seminer, eğitim vb. gibi bir çok farkındalık etkinliği düzenledik. Ayrıca Çevre-İklim ve Afet Yönetimi grubunun aktif üyesiyiz.
Bilimsel bir gerçektir ki; deprem bir doğa olayı olup, onu afete dönüştüren yer üstündeki insan yapımı binalar ve yine insanlarca alınmayan önlemlerdir. Bu da “deprem afetinin sadece yer bilimi ile açıklanmasının yeterli olmayacağını” diğer bilim ve meslek alanlarının da çok önemli olduğunu göstermektedir. Doğa olayı olan depremin, afete dönüşmesi sürecinde birçok faktör ve aktör belirleyicidir. Afet yönetiminin multidisipliner bir alan olması, buradan gelir. Yani yerin altı kadar, yerin üstündeki yapılaşma, inşaat, mimarı, imar planları, şehir plancılığı, yapı denetimi, afet mevzuatı, afet yönetimi (risk ve müdahale yönetimi) arama kurtarma, afet ön iyileştirmesi, barınma, beslenme, sağlık, güvenlik, haberleşme, ulaştırma, alt yapının onarımı, hasar tespit, enkaz kaldırma, çevresel sorunlar, ikincil afetler, psikososyal desteğe değin, pek çok konu yadsınamaz değerde önemlidir.
6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinin ilk gününden itibaren bütün TV kanallarında, meşhur yer bilimciler, gerek deprem bölgesinin, gerekse ülkenin tamamının fay hatlarını saatlerce ve günlerce anlattılar. Yer bilimcilerin yanı sıra arama kurtarma ekip liderlerine varana değin pek çok kişi televizyonlara, canlı yayınlara çıkıp konuştu. Sanrım bu algıdan dolayı olsa gerek, afet yönetiminin sadece yer bilimi ile arama kurtarmadan ibaret olduğu yönünde büyük bir yanılgı oluştu.
Oysa afet yönetimi; afetlerin öncesi, sonrası ve esnası ile birlikte, risk yönetimiyle, kriz yönetimiyle, müdahale kapasitesiyle çok yönlü, çok paydaşlı, çok meslekli, çok aşamalı komplike bir alandır. Her bir aşama, her bir çalışma, her bir aktör, her bir meslek gurubu bu çarkın bir dişlisi gibidir. Afeti yönetmek ise bilimsel, gerçekçi ve uygulanabilir afet yönetimi planlarıyla ve bu planları anlamış, özümsemiş eğitimli ve nitelikli kadrolarla mümkündür.
İZ-AFED Derneği olarak biz de; bu bilimsel gerçeğin ışığında, faaliyetlerimizi çok yönlü, çok meslekli, çok paydaşlı olarak sürdürüyoruz Kentimizi afetlere karşı dirençli kılmak için, bu sürece katkı sunuyoruz. Derneğimiz; alanında deneyimli ve nitelikli ekibi ile İl, İlçe, Mahalle ve Bina Ölçeğinde Afet ve Acil Durum (Risk ve Kriz) Yönetim Planları yapmaktadır. Bu doğrultuda ‘afetlere hazırlıklı/dirençli bir kent için, biz varız’ diyor, yerel yönetimlerle birlikte çalışmayı öneriyoruz. Toplum tabanlı, katılımcı, şeffaf, her halükarda kamu yararını ve ekolojik dengeyi gözeten, aklı ve bilimi esas alan rasyonel bir afet yönetimi pek ala mümkündür diyoruz."
Panelin üçüncü konuşmacısı olan ASUD Derneği Başkan Yardımcısı Selda Altıntop ise, deprem afetinden sonra ortaya çıkan çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açan ikincil afetlere dikkat çeken bir sunum yaptı. Altıntop “Asbest solunma ve akciğerlere yerleşmesiyle, akciğer ve solunum yolları hastalıklarıyla ve kanserle karşı karşıya getiriyor. Türkiye'de 2010 yılına kadar binalarda birçok malzemede kullanıldığını biliyoruz. Binaların aniden hızlı bir şekilde yıkılması, ortaya yüklü miktarda toz çıkardı. Enkazlarda çalışanlar, operatörler, görevliler var. Bölgedeki kişilerin etkin bir şekilde korunması yok. Normal maskelerin kullanılmasından daha öte mutlaka toza karşı bizi koruyan FFP-3 tipi koruyuculuğu yüksek derecelendirilmiş maskeler kullanılmalı” dedi.
İzmir’in Seferihisar ilçesi açıklarında 30 Ekim 2020’de gerçekleşen depremin ardından hasarlı binaların yıkımında ilgili Yönetmeliğe uyulmadığı, gerekli çevre ve halk sağlığı önlemi alınmadan kara düzen ve paldır küldür yıkımlar yapıldığı, bu konuda denetim yetkisi olan ilçe belediyelerin ise hiçbir denetim ve müdahalede bulunmadığı ortalık toz içinde yıkım yapılıyor. Oysa bu konuda çıkarılan “‘Binaların Yıkılması Hakkında Yönetmelik` binalarda bulunan, insan ve çevre sağlığı açısından son derece tehlikeli olan asbest maddesi hakkında düzenlemeleri içeriyor. Yönetmeliğin Genel İlkeler başlıklı 5. Maddesi 7. Fıkrası uyarınca; ‘Yapılardaki, asbest ve benzeri tehlikeli kimyasal içeren imalatlar sökülüp uzaklaştırılmadan ve Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliğine göre seçici yıkım yapılmadan ana yıkıma geçilemez’ hükmü içeriyor. Ancak denetim olmadığı için uygulanmıyor. Tam bir başı boşluk ve kuralsızlık var. Milyonlarca İzmirli kanser tehlikesi ile karşı karşıya.." diye kaygılarını dile getirdi.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!