Delican yaptığı açıklamada; CHP'nin ve yerel idarenin yıllardır olduğu gibi İzmir'in bu sorununda da günah keçisi aradığına dikkat çekerek; "Gündemi saptırıyorlar, mazeretlere sığınıyorlar, bir sorumluluklarını daha üstlerinden atma peşindeler. Benim samimiyetle ve gayet örtülü bir şekilde çözüm aramamı ekmeklerine sürecekleri yağ olarak göreceklerine, ikinci haftasına giren greve son vermek için çalışsınlar" diye konuştu.
İşte AK Parti İzmir İl Başkanı Bülent Delican'ın sürece yönelik ve kendisi hakkında söylenenlere verdiği 5 maddelik yanıt:
1) Günah keçisi aramaktan, mazeret üretmekten usanmadılar
ÇED'den Çöpe ve pazaryerine; İzmir'de kendi becerileri ile çözemedikleri her sorunda günah keçisi aramaktan usanmadılar. Mazeret üretmekten bıkmadılar. Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım'ın ve bakanlarımızın çözüm ve destekleri ortada. Ama ne zaman bir krizle karşı karşıya kalsalar kötü adam karakteri yaratmak işlerine geldi, bizi hedef gösterdiler. Şimdi de; İZBAN krizinde bunu yapıyorlar. Süresiz greve göz yumup, uzlaşı ve çözümden kaçan onlar. Günah keçisi arayarak, işin içinden sıyrılmaya çalışan yine onlar. İzmir bunu çok yaşadı, artık karnı tok.
2) Bir CHP klasiği yaşanıyor
AK Parti; 15 yıldır işinin başında, iktidarı süresince yatırımlarla başarılarla yol alıyor. İzmir için de gereğini yapıyor, yapacaktır da. Her fırsatta, AK Parti iktidarını hedef yapmak yerine; doğru hesap yapıp, doğru iletişim kursunlar. Kalemiz dedikleri İzmir'de taşeronu bitirmekle övünüp; tarafı olduğunuz bir toplu sözleşmeyi yapamayacaksınız, yapamadığınız gibi, bu konuda çözüm aramaya çalışanları da sabote edeceksiniz. ' Vay Bülent Delican nasıl taraflarla görüşür, neyin peşinde ' diyeceksiniz. Yok öyle yağma. Tam anlamıyla bir CHP klasiği yaşanıyor ve yine İzmir kaybediyor. Halkın algısı ve ayarlarıyla oynamak yerine, işçilerle ve şirket ortaklarıyla diyalog kurmayı denesinler. Çözüm arasınlar. Yaşanan kaybı taraflarla paylaşmak, ikna etmek ve sorunu çözmek bu kadar mı zor? Ama tabi, bu niyet meselesi!
3) Sayın Güven'e tavsiyem...
CHP İl Başkanı Asuman Ali Güven diyor ki; " İZBAN devletle ortak bir şirket ve ağırlık onlarda. Delican'ın siyasi rant beklentisi var. AK Parti isteseydi bu grev olmazdı". Öncelikle, CHP'li mevkidaşımla aramızdaki en büyük fark şudur; ben İzmir'i kitleyen, milyonlarca insanın çilesine dönüşen bir krizi çözmek için taraflar arasında mekik dokurken; kendileri Sayın Kocaoğlu'nun alışık olduğu siyasetçi tipine uygun şekilde oturduğu yerden ahkam kesmişlerdir.
Hatta; hükümetin grevi OHAL kapsamında engelleyebileceğini ima ederek, tarihsel süreçle hep yanlarında olduklarını iddia ettikleri emekçi-işçi sınıfıyla ne denli ayrı düştüklerini ortaya koymuşlardır. Üstelik, benim samimiyetle yaptığım ikili görüşmelerin çok ötesinde; İZBAN krizi üzerinden düpedüz siyaset yapmıştır. Sayın Güven'e tavsiyem; İzmir'in son dönemde tartıştığı projelerden biri olan Kültürpark’ta yaptığı gibi, taraflarla görüşmeden, zihninde bir fikir oluşmadan kamuoyuna herhangi bir görüş beyan etmemesidir.
4) Mesele, Aziz Bey meselesi değildir.
İZBAN; farklı partilerden oluşan merkezi idare ile yerel yönetimin birlikte hayata geçirdiği ve Avrupa'dan uzlaşma ve birlikte iş yapabilme kültürünün geliştirilmesi noktasında ödül almış bir projedir. Ve günde ortalama 300 bini aşkın İzmirliyi taşıyan bir ulaşım modelidir. Bugün karşı karşıya kalınan krizin de tek sorumlusu Sayın Aziz Kocaoğlu değildir. Ne ben ne de partimizin başka bir yetkilisinin bu yönde bir iması olmamıştır.
Hal böyleyken; İZBAN krizindeki üç ayaktan biri olan Kocaoğlu'nun sorunun çözümü için istediğim randevu talebini ve aynı amaçla gerçekleştirdiğim sendika ziyaretini bu denli çarpıtarak ve büyüterek kamuoyuna lanse etmesini anlamakta zorlanıyorum. Bugüne dek İZBAN krizinin bu noktaya gelişinde doğrudan eleştirmediğimiz Kocaoğlu, bu süreçte diyalogdan kaçarak, çözüm çabalarımızı sabote ederek, krizin halen sürmesi ve büyümesinin birinci sorumlusu haline gelmiştir. Unutmadığımız ve unutulmaması gereken şudur ki, İzmir'in CHP'li Başkanı diyalog ve hoşgörü ikliminden ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, mesele; Aziz Kocaoğlu ya da TCDD meselesi değil; topyekun, büyük bir trafik açmazına mahkum edilen 'İzmir meselesi'dir.
5) Ben hala aynı yerdeyim...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu; yaptığımız telefon görüşmesini saptırarak deşifre edip sabote etmeseydi, ben bu krizde İzmir halkı adına, herhangi bir siyasi niyet gütmeksizin, 'kahramanlık derdi olmayan' sıradan bir 'arabulucu' olmaya razıydım. Söyledikleri gibi; İzmir'i karıştıran değil, yatıştıran olmak istemiştim. Bugün hala; aynı noktadayım ve politik bir malzemeye dönüştürülmek istenen bu krizde çözümün diyalog ve hoşgörü olduğuna inanmaya devam ediyorum.
Sayın Başkan Aziz Kocaoğlu her ne kadar bize rol biçmeye çalışsa da; 15 yıldır bu ülkeyi başarıyla yöneten bir partinin İl başkanı olarak; tüm İzmir'i ilgilendiren her sorunda koltuğumdan kalkıp sorunun taraflarıyla görüşerek, çözüm için çalışacağımın bilinmesini istiyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!