Karşıyaka Kaymakam Yücel farklı bir kent yöneticisi. Milletin hizmetkârıyım, okul müdürlerine telefon numarasını verip, telefonum 24 saat açık, yeter ki çocuklarımıza, gençlerimize hizmet edelim, geleceğe hazırlayalım sözleri çok ama çok anlamlıydı benim için. Bu “milletin hizmetkârına” hizmet etmeyi görev bildim. Kaymakamlığın kapısı herkese açık olduğunu gördüm. Herkes ile herkesim ile barışık, sorunları dinleyen ve o sorunları çözen bir yönetici. Makamına kabul ettiklerinin hep yanında oturur. Masasında misafir ağırladığını görmedim. Mutlaka bir ikramda bulunur. Uğurlarken de protokol kapısından uğurlar.
Çorum’da ayakkabıcı ustası bir babanın oğlu olarak dünyaya gelen Sadettin Yücel, iyi ki tanımışım dediğim ender insanlardan. Bir de okuyucularımız tanısın dedik. Usta Gazeteci Avni Erboy ile birlikte kapısını çaldık, sizin için soruları sorduk.
Bize zaman ayırdığınız için teşekkürler Sayın Yücel.
Herkesin bir yaşam öyküsü vardır. Sizin yaşam öykünüz nasıl?
Ben esnaf çocuğuyum, babam ayakkabıcıydı. Dükkânımız öyle büyük değildi, dışarıdan eleman çalıştırma gibi bir durumumuz yoktu. O nedenle evin oğlu dükkânın kimi işlerine yardımcı olmak zorundadır. Ben de ilkokula başlamadan önce 1969 yılında dükkânın banka, belediye, vergi dairesi vb. yerlerdeki işlerini takip etmeye başladım.
Kaç yaşında çalışmaya başladınız?
6 yaşında. İlkokula başlamadan, okuma yazma öğrenmeden dükkânın işlerine yardım etmeye başladım. Bu denli erken yaşta çalışmaya başlayan siz, ister istemez başta kamu olmak üzere, kuruluşlar ve kurumlarla muhatap olmaya başlarsınız ve genellikle o küçük yaşlarda büyük adamlarla muhatap olursunuz, büyük adam muamelesi görürsünüz. O küçük yaşta pek çok kuruluşta arzu etmediğim muhataplıklarla karşı karşıya kaldım. Ve ben bunu halen daha hak etmediğimi düşünüyorum. Ama bizim insanımızın belki geleneksel, belki yeterince eğitim almamış olmasından dolayı düşüncesizce hareketleri, belki harcıâlem anlayışının bir uzantısı, belki benim çocukça davranışlarım… Yani bilemem tabi, ben de kendimi sütten çıkmış ak kaşık gibi değerlendirmeyeyim ama sonuçta çocuktum. Benim o günkü dünyamda hak etmediğim ve arzu etmediğim davranışlarla karşı karşıya kalmam beni arayışlara soktu. Dedim ki “Yani ben bunu hak edecek bir davranış yapmadım.” Bankaya gidiyorum, ‘şu tarihte şu kişiye ait senet var mı’ diye sorduğumda bana sert bir şekilde “Bekle!” derlerdi. Bunu usulünce söyleseler ne olurdu sanki? “Bekle yavrum” veya “Hemen bakayım evladım” deseler ne olurdu ki yani… Vergi dairesine gidiyorsun ki benim babam vergisini defaten ödetirdi. Babama “Babacım bunu niye hemen ödüyoruz? Bak taksit imkânı var.” dediğimde, “Bak oğlum biz küçük esnafız. Bu para bizim derdimize bir çare olmaz. Belki devletin bir yarasına merhem olabilir. O yüzden imkânımız varken yatıralım. Hem biz uğraşmayalım, hem devletin işine yarasın.” Aslında babamın derdi çocuğuna, yani bana bir şeyler anlatmakmış, ben şimdi daha iyi anlıyorum. Biz böyle yetiştirildik. Devlete para öderken bile taksitle değil, defaten öderiz, imkânımız varsa. Devlet hepimizin devletidir. Devletin parası olacak ki çark dönsün, hizmet devam etsin.
Netice itibariyle o çocuk çağımda gördüğüm muameleler, beni bir arayışa itti. Ve arayış neticesinde de vali olunması gerektiğini öğrendim. Peki, vali nasıl olunur diye sorduğumda önce kaymakam olmam gerektiğini söylediler. Peki, kaymakam kimdir, görevi nedir hiç bilmem. Ben şehirde büyüdüm. Şehir çocuğu valiyi, belediye başkanını bilir ama kaymakamı bilmez. O zaman sorduğumda bana kaymakamı şöyle tarif ettiler: “Ankara’ya giderken Sungurlu diye bir ilçemiz var ya, işte oranın valisi…” Ben de “İyi tamam kaymakam olurum o zaman.” dedim. Üçüncü aşamada kaymakam nasıl olunacak diye sorduğumda, siyasal bilgiler okumam gerektiğini öğrendim. Ortaokul 3. sınıfta, Mart ya da Nisan ayında ben kaymakam olmaya karar verdim. 1982’de Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü kazandım.
Kaymakamlık görevinizin yanında Üniversitelerde ders verdiğinizi, yazdığınız kitapların olduğunu da biliyoruz. Bunlardan biraz söz edermisiniz?
1987’de Çorum Kaymakam Adayı olarak aynı Valilikte göreve başladım. Daha sonra yabancı dil öğrenmek ve uygulamaları yerinde görmek için bir yıl süre ile İngiltere’ye gittim. Dönüşümde Muğla Yatağan ve Ula İlçesi Kaymakam Vekilliği görevlerinde bulunduktan sonra 75. dönem kaymakamlık kursuna katıldım. 1990 yılında kaymakamlık kursunu bitirdikten sonra Eskişehir- Mihalıççık, Burdur-Altınyayla, Muş-Varto, Sivas- Gürün, Antalya-Gazipaşa, Samsun-Havza, Tokat- Turhal, İstanbul -Beşiktaş ilçelerinde kaymakamlık görevlerini yerine getirdim. Bu bahsettiğim görevlere ek olarak akademik alanda da çalışmalar yaptım. 19 Mayıs Üniversitesi Havza MYO’da 2000-2003 yılları arasında Kamu Yönetimi dersleri okuttum. Yine bu dönemde aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk İnkılap Tarihi alanında yüksek lisans yaparak “Birinci TBMM’de Dâhiliye Vekâleti” tez çalışması ile söz konusu alanda “Bilim Uzmanı” unvanı aldım. 2005-2008 yılları arasında Turhal Kaymakamı iken Gazi Osman Paşa Üniversitesi Turhal MYO ve Turhal Sağlık MYO’da İnsan Hakları derslerine girdim.
Mustafa Kemal Paşa’nın Havza Günlüğü ve Pontusçu Rum Çetelerinin Havza yöresindeki faaliyetlerini konu alan “İlk Kıvılcım” adlı bir kitabım yayımlanmıştır. Ayrıca Komisyonla hazırlanıp yayımlanmış “ Gürün “ ve “ Havza “ adlı kitaplarım mevcuttur.
Sizin döneminizde Karşıyaka’da Gıda Tarım Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün kurulmasını çok önemsiyoruz. Başta okul kantinlerinin, esnafın sağlıklı ürünler satması çok önemli. Denetimler sürekli olacak mı?
Elbette. Özellikle Tarım müdürlüğümüz aracılığıyla yapılan denetimler hem sürekli hem de etkin bir biçimde devam ediyor ve edecek de. Kantinler ayrıca başka birimlerimiz tarafından da denetlenmekte, satılan ve tüketilen gıdaların gerek temizlik gerekse mevzuata uygunluğu güncel tutulmaktadır.
Karşıyaka için ne gibi projeleriniz var?
İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) Okul Öncesi ve Mesleki Eğitim Mali Destek Programı kapsamında çıktığı teklif çağrısında “Her Çocuk Farklı, Her Çocuk Eşit” projemiz desteğe hak kazandı.
Önceliğimiz özellikle eğitim alanında Karşıyaka’mızın var olan başarı seviyesine yeni yükseklikler kazandırmak; bunun için hem altyapı hem de üstyapı mevcudumuz devamlı gözden geçirilerek ilave gayret ve katkılar en hızlı bir şekilde verilmeye çalışılmaktadır. Bu konuda ilçedeki tüm anaokullarına yönelik İZKA Projemiz halen uygulamada olup 660.000 TL lik bu yatırımın ilçemizin başarı seviyesine önümüzdeki dönemlerde ne denli önemli katkılar yaptığı görülecektir.
Öğretmenlik ve bir o kadar muhabirlik yaşamımda ilk kez bir kaymakamın okul müdürlerine telefon numarasını verdiğini sizde gördüm. Telefonunuzu neden paylaşma gereğini duydunuz?
Bu benim öteden beri uyguladığım bir yaklaşım. Zira çağımız pek çok özelliğinin yanı sıra aynı zamanda iletişim ve bilinçli ve kontrollü hız çağı. Bu anlamda iletişim eksikliğine ve yavaşlığına tahammül marjımız yok. Belki de telafi ve ikame edilemeyen tek değer zaman unsurudur.
Vatandaşla iletişiminiz nasıl, esnaf ziyaretleri yapıyor musunuz?
Devamlı yapıyorum bunu. Kaymakamlıkta çok randevulu çalışmayız, insanlar istedikleri zaman gelirler. Özellikle kaymakamlık konumu devlet idari teşkilatlanmasında sinir ucu durumundadır. Vatandaşımız her konuda Kaymakamlığımızdan dilek ve talepte bulunabilir. Mesai saatleri dışında kamuoyumuzun da bildiği gibi bu süreç telefon irtibatıyla sürdürülmektedir. BU arada Karşıyaka’mızda güçlü ve yoğun bir STK yapılanması vardır. Onlarla da gerek etkinlikleri gerekse toplantılar aracılığıyla istikrarlı bir iletişim bağımız mevcuttur.
Vatandaş genellikle hangi isteklerde bulunuyor?
Yani geniş bir yelpazeden istek var. Bazen belediyenin alanına giren konularda, bazen sosyal faaliyetlerde, bazen kimi dairelerle ilgili... Bunlar doğrudan yapılabiliyorsa doğrudan, değilse ilgili kurumlara, ya yazılı ya da şifahî olarak iletilmesini sağlıyoruz. Bir şekilde vatandaşımıza yardımcı oluyoruz. Çünkü burası gerek hukuken gerekse fiilen vatandaşların muhatabı olan bir yer. O derece ki bazen diğer ilçelerden gelindiği oluyor.
Sizin yardımseverliğinizden çok söz ediliyor.
Buna yardımseverlik dememek lazım. Bizim kapımız pek çok meslektaşımız ve pek çok kamu yöneticisi gibi açık. Olabildiği ölçüde ya doğrudan ya da dolaylı yoldan yardımcı olmak bizim hem idari hem insanı görevimiz.
İzmir büyük bir kent. Büyük kentte insanların hayatlarını kolaylaştırmak lazım. Zaten büyük kentin tabiatından kaynaklanan zorluklar var, pratik çözümler üretmek bizim görevimiz.
Sizin öğle yemeği yemediğini biliyoruz. Mesai kavramınızı merak ediyoruz?
Yaptığım işin hakkını vermek, gereğini yapmak benim şiarlarımdan bir tanesidir. Programlarım daha ziyade Karşıyaka Kaymakamlığı ile alakalı, özel hayatımı ikinci plana koyuyorum. Mülki amirin mesaisi olmaz. Haftanın 7 günü görev başındayız.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!