Ülkemizde sık görülen kronik kalp-damar hastalıklarının en başında hipertansiyon ve koroner arter hastalıkları geliyor. Kronik kalp damar hastalığı, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi hastalıkları olan kişilerin Covid-19 hastalığına yakalanmamak için çok daha dikkatli olmaları gerekiyor.
60 yaş üzerinde her üç kişiden ikisinde tansiyon yüksekliği görülüyor
Kronik kalp damar rahatsızlıklarının; koroner kalp hastalıkları, beyin-damar hastalıkları, hipertansiyon, periferik arter hastalığı, kalp yetersizliği, romatizmal kalp hastalıkları, doğuştan kalp hastalıkları ve kalp kası hastalıklarından oluştuğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol şunları söyledi: “Erişkin nüfusumuzun %31'i hipertansiyon hastasıdır, yaş ilerlemesi ile birlikte hipertansiyon görülme oranı daha da artmaktadır. 60 yaş üzerinde her üç kişiden ikisinin tansiyon yüksekliği mevcuttur. Koroner arter hastalıkları da 40'lı yaşlardan sonra artmaya başlamaktadır, kalbi besleyen atar damarlarda daralma ve tıkanma olmasına bağlı meydana gelmektedir. Kronik kalp hastaları her dönem olduğu gibi COVID-19 salgını döneminde de düzenli olarak ilaç almak ve diyet uygulanmak zorundadır. Kronik kalp hastalarının tedavilerini aksatmamaları gerektir, ilaçları aksatmak mevcut hastalığın daha kötüleşmesine neden olabilir.''
COVID-19, kalp-damar hastalarında çok daha ağır seyrediyor
COVID-19' a yakalanma riski açısından herkesin aynı riske sahip olduğunu söyleyen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol sözlerine şöyle devam etti: “Korunmaya mutlaka dikkat etmeliyiz, maske takılması, sosyal mesafenin korunması, kişisel hijyene dikkat herkes için geçerli. Kalp hastalarını farklı kılan bu hastalığa yakalanıldığında kalp-damar hastalarında hastalık çok daha ağır seyrediyor, yoğun bakım ihtiyacı daha fazla oluyor, maalesef ölüm oranları da zeminde kronik kalp hastalığı olanlarda normal kişilere göre oldukça daha yüksek, o nedenle kronik kalp damar hastalığı, hipertansiyon, şeker hastalığı gibi hastalıkları olan kişilerin hastalığa yakalanmamak için çok daha dikkatli olmaları gerekir. Tabi sadece hastanın dikkati yetmez tüm aile bireylerinin, yakınlarının, bu hasta ile ilişkisi olan tüm bireylerin dikkatli olması gerekiyor.”
Hastanın klinik durumunda ciddi bir değişiklik veya kalp krizi gibi bir şüphe varsa dikkat
Çok özel bir dönemden geçtiğimizi, hekimlerin normalde telefon ile iletişim yerine hastayla yüz yüze iletişimi tercih ettiğini ancak salgın döneminde sürecin değiştiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, şunları söyledi: “Bu dönemde kronik kalp hastalarının basit şikâyetler, ilaç yazdırmak, tansiyon ölçtürmek veya rutin kontroller için hastaneye gelmelerini; sokağa çıkma, temas ve koronavirüs kapma riskinden korunmak için istemiyoruz. Raporlu hastaların ilaca erişimi Sağlık Bakanlığımızın almış olduğu çok yerinde bir karar ile çözüldü. Bu kronik hastaların ilaç raporları uzatıldı, dolayısıyla hastaneye ve hekime gelmeden hastalarımız ilaçlarını alabiliyorlar. Hastalarımız ilaçlarının temininde sorun yaşarlarsa öncelikle kendilerini takip eden hekimlerine telefon ile uzaktan ulaşmalarını öneriyoruz. Hasta yakınları da ilaçların temini ve kullanım takibinde hastalarına destek olabilirler. Yine basit şikâyetlerde öncelikle telefonla veya telekonferans ile hekime ulaşılması uzaktan halledilebilecek bir durumsa hastaneye gelinmeden çözülmesini öneriyoruz. Ancak hastanın klinik durumunda ciddi bir değişiklik oldu ise veya kalp krizi gibi acil bir durum şüphesi varsa tedavi çok hayati önem taşıdığından COVID-19 korkusu ile hastaneye gelmeme veya gecikme de olmamalıdır.
Hastada ani başlayan, 5 dakikayı geçen göğüste şiddetli sıkıştırıcı veya yırtılır tarzda göğüs ağrısı, ani gelişen nefes darlığı, morarma, düz yatamama, ani gelişen şuur bulanıklığı, ellerde kollarda kuvvet kaybı vb. durumlarda hiç beklenmeden 112 Acil Çağrı Merkezi aranarak süratli bir şekilde hastaneye transferi sağlanmalıdır. Maalesef bu COVID-19 döneminde gözlemimiz kalp krizi hastalarının hastalık kaparım korkusu ile hastaneye başvurmadıkları veya çok geç başvurduklarını gözlemliyoruz.”
Kronik kalp hastalığı olan hastalar evlerinde mevcut ilaçlarını düzenli almaya devam etmeli
Kronik kalp hastalarının düzenli olarak ilaç almak ve diyet uygulanmak zorunda olduğunu önemle vurgulayan Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol sözlerine şöyle devam etti: “Kronik kalp hastalarının tedavilerini aksatmaları onların kliniğini bozabilir, hastalık tekrar alevlenip, şiddetlenebilir, tekrar hastaneye yatışlar gerekebilir. O nedenle kronik kalp hastalığı olan hastalar evlerinde mevcut ilaçlarını düzenli almaya devam etmeli, verilen diyetlerini de asla aksatmamalıdırlar. Mümkün olduğunca ev içinde egzersizler yapılmalı, kilo alınmamasına da dikkat edilmelidir.”
İşin püf noktası korunma
Her birey için olduğu gibi kronik kalp rahatsızlıkları olan hastalar için de COVID salgını döneminde püf noktasının korunma olduğunun altını çizen Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol: “Kurallara uyacağız, sokağa çıkma yasaklarına riayet edeceğiz, maske takacağız, sosyal mesafeyi koruyacağız, ellerimizi sık sık yıkayacağız, ellerimizi ağzımıza, gözümüze getirmeyeceğiz. Burada sadece bizim dikkatimiz yetmez, tüm toplumun uyması gerekli. Maalesef maske kullanımında çok yanlışlar yapılıyor, sokaklarda görüyoruz, insanların maskesi var sadece ağzında burnu dışarda, bazen boynunda ağız burun açık geziyorlar, bu kişileri de uyarmamız toplum bilinci ve korunma açısından son derece önemli.”
Bu dönemde hastalarda gelişecek herhangi bir komplikasyonda hasta ve yakınlarına tavsiyeler de sunan Prof. Dr. Erol sözlerine şunları ekledi: “Mutlaka hekimle temasa geçmeli, gerekirse hastaneye hekime gelinmeli. Evet, COVID-19 döneminde hastaneye gereksiz gelmeyelim, teması ve bulaş riskini azaltalım diyoruz ancak bunu yaparken gerçekten hastaneye gelmesi gereken hastalarında gecikmemesi gerekiyor. O aradaki denge çok iyi ayarlanmalı. Sağlık Bakanlığımızın, bilim kurulunun önerilerine harfiyen uyalım, COVID-19 dönemini en ucuz bir şekilde en kısa sürede atlatalım. Unutmayalım mücadele tüm toplum uyduğu sürece başarıya ulaşır, sadece sağlık personelinin gayreti ile olacak bir şey değil, toplumun her bir bireyinin korunma ve bulaş zincirinin kırılmasında bireysel ve toplumsal sorumluluğu mevcuttur.”
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!