Yaşam kalitesini artırmak için teknoloji yeterli değil
Yaşam ve çevre kalitesini artırmak için teknolojik imkânların tek başına yeterli olmadığını vurgulayan İzmir Üniversitesi akademisyenleri Prof. Dr. Deniz Orhun ve Prof. Dr. Emrah Orhun, insanların sürdürülebilir bir çevre için…
Kentlerde giderek artan nüfus, çevresel sorun ve ihtiyaçları da beraberinde getiriyor. Yaşam ve çevre kalitesinde ortaya çıkan olumsuz gidişat, teknolojik imkânlara olan yönelimi ve beklentiyi yükseltiyor. İzmir Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Deniz Orhun ve Mühendislik Fakültesi Yazılım Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emrah Orhun, yaşanabilir bir çevre ve yaşam kalitesini artırmada teknoloji ve sürdürülebilirliğin etkilerini değerlendirdi. Dünya ve Türkiye’nin sürdürülemeyen gelişme süreçleri içerisinde olduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Emrah Orhun, bu durum sonucunda hava ve su gibi temel kaynaklarda kirlilik yaşandığını dile getirdi. Sürdürülemeyen çevresel koşulları iyileştirmede teknolojinin rolünün fazla büyütüldüğünü söyleyen Emrah Orhun, “Yaşam kalitesi aslında çevre kalitesi demektir. Çevre kalitesi için de, sürdürülebilir bir gelişme içinde olup olmadığımız konusu önem taşıyor. ‘Akıllı kent olduk, her şeyi çözdük’ diye düşünmemeliyiz. Örneğin; akıllı sinyalizasyon olabilir ama akıllı sinyalizasyon akıllı trafik ve ulaşım sistemini yaratmıyor. İşin içinde yine insan faktörü var ve insan faktörü bir sistemi etkisizleştirebilir” dedi.
Teknolojiyi kurtarıcı olarak görmeyin
Kentlerin ve çevre koşullarının insanların gereksinimleri sonucunda oluştuğunu ifade eden Prof. Dr. Deniz Orhun ise teknolojinin bir hedef değil araç olduğunun altını çizdi. Teknolojinin bir kurtarıcı olarak görülmemesi gerektiğini belirten Deniz Orhun, “Kentlerde yaşayan nüfus köylerde yaşayan nüfusu geçti. Bu nedenle de kentlerde nüfustan kaynaklanan büyük bir baskı söz konusu. Bu gibi kriz durumlarında teknoloji çok önem kazanabiliyor, aynı şu an içinde yaşadığımız zaman dilimi gibi. O yüzden günümüzde sadece teknolojiden bahseder olduk” diye konuştu.
Teknolojiyi yararlı hale getiremiyoruz
Teknolojik imkânların toplumda farkındalık yaratabilecek şekilde kullanılamadığına değinen ve sürdürülebilir bir çevre bilinci geliştirilmesinin önemine vurgu yapan Emrah Orhun, “Hava kirliliği konusunda teknoloji sayesinde ölçümler yapılıyor. Devlet kurumları hava kirliliği ve hava kalitesi verilerini topluyor ve web sitelerinde bunları yayınlıyor. Ancak bunlar insanların baktığı zaman yaşam biçimlerinde değişiklik yapması gerektiğini anlayacağı şekilde yansıtılmıyor. Teknoloji var, ölçüm de yapıyoruz ama onu yararlı hale dönüştürme de etkisiz kalıyoruz” açıklamasında bulundu.
Sürdürülebilirliği sürdürülebilir kılmak önemli
Sürdürülebilir bir çevre ve yaşam kalitesini artırmak için insanların yaşam biçimlerini değiştirmesi gerektiğini savunan Deniz Orhun, üniversitelerin kendi bünyelerinde oluşturacakları sürdürülebilirlik ofisleri ile bu hareketin içerisinde yer alması gerektiğini söyledi. Eğitimde gerçekleştirilecek bir takım değişikliklerle öğrencilerin sürdürülebilirlik anlamında bilinçlendirilebileceğini de sözlerine ekleyen Deniz Orhun şöyle konuştu: “Bu iş için mimarlık çok uygun bir alan çünkü sürdürülebilirliğin; ekolojik, sosyal ve ekonomik olmak üzere üç tane ayağı var. Ekolojik ve sosyal ayaklar, mimarlığı birebir doğrudan ilgilendiriyor. Bir projenin ne kadar yeşil olduğunu ölçmek mümkün. Eğer öğrenciye sürdürülebilirliği kriter olarak vermezseniz bunu düşünmez. Yaratıcılık, çarpıcılık gibi başka kriterler bunun önüne geçer. Oysa sürdürülebilirlik de önemli kriterlerden bir tanesidir.”
İzmir Kalkınma Ajansı tarafından desteklenen ‘Yaşayan Laboratuvar Olarak Kent’ projesinde Mimarlık ve Mühendislik dersleri kapsamında sürdürülebilirliği ön plana çıkaran projelerin üzerinde çalışıldığını ve böylece öğrencilerde çevre bilincinin gelişmesine katkı verildiğini belirten Deniz Orhun, bu çabalara devam edilmesi ve kurumsallaştırılması gerektiğini vurguladı.