Türkiye'de ilk olan "iBG-izmir" açıldı
Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde 150 milyon TL’lik bir yatırımla kurulan Türkiye’nin ilk ve tek Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü/Uygulama ve Araştırma Merkezi "iBG-izmir", “Yaşam İçin Yaşam Bilimleri” temalı etkinliklerle açıldı.
Merkezin açılışında konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, biyoteknolojinin günümüzde küresel ölçekteki sorunlarla mücadelede anahtar niteliğinde olduğunu ifade ederek, “2014 yılında 4.7 milyar dolar ilaç ithal eden Türkiye her 1 kg biyoteknik ilaca ortalama 1 milyon dolar ödemiştir. Şu anda Türkiye’de tüketilen her kutu ilacın yüzde 73.5’i yerli üretim ile karşılanıyor. Ancak ithal edilen ürünlerin yüksek katma değerli olması bu sektörde geçen yıl yaklaşık 4 milyar dolar ticaret açığına sebep oldu. Bu veriler ilaç sektöründe yerli üretimin ne kadar hassas olduğunu ortaya koyuyor” dedi.
“iBG-izmir” Müdürü Prof. Dr. Mehmet Öztürk de, Türkiye’nin her yıl 15 milyar dolar mekanik ilaç harcaması olduğunu belirterek, “Biyoteknolojik ilaçlar her yıl yüzde 20 artarak piyasaya giriyor. Artık Türkiye’nin bu ilaçlarda dışa bağımlı olmaması gerekiyor. Merkezimizde bu ilaçları üretmek için çalışacağız. Merkezimiz ayrıca kök hücre tedavisi, Akdeniz anemisi ve talasemi gibi hastalıklar için hayati önem taşıyor. Kan ve deri hücrelerinden kök hücre üretip, karaciğer nakli yapıp, gen bozukluklarını düzeltebilecek hale getirmeyi hedefliyoruz” dedi.
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün ise, projenin Cumhuriyet tarihinin en büyük projesi olduğunu kaydederek, “Biyomedikal konusunda Ankara beyin, İstanbul akciğer, İzmir ise karaciğer. Hücreleri yenileyen İzmir olacak” diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı desteğiyle Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk ve tek Uluslararası Biyotıp ve Genom Enstitüsü “iBG-izmir”, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, İzmir Valisi Mustafa Toprak, Nobel ödülü sahibi Sir Tim Hunt’ın yanı sıra çok sayıda yerli ve yabancı bilim insanının katılımıyla açıldı.
Türkiye’nin en önemli yatırımlarından birisi olan ve 150 milyon TL’ye mal olan merkezin açılışında konuşan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, son günlerde yaşanan terör saldırılarına değindi. Millet olarak birlik ve beraberlik içinde olunması gereken bir dönemden geçildiğine işaret eden Işık, “Bütün milletimizi sağduyulu davranmaya ve şiddetin her türlüsünden uzak durmaya davet ediyorum. Bugün İzmir’e 150 milyon değerinde bir yatırımı kazandırıyoruz. Bu tesisin değeri bizim için rakamlardan çok öte bir anlam taşıyor. Bu binada 32 bağımsız araştırma laboratuvarı, 24 hücre kültür laboratuvarı ve 30 genel kullanım laboratuvarı bulunuyor. Biyoteknolojik ilaçlar, hücre tedavileri, yenileyici (rejeneratif) tıp, nadir hastalıkların ve nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisi gibi çok çeşitli alanlarda önemli çalışmalar yapılacak. İzmir’in hedefi 2023 yılında Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki en üst düzey biyomedikal innovasyon merkezlerinden biri olmak. Bu merkezin her gün çıtasını yükseltip hedefine ulaşacağına tüm kalbimle inanıyorum. Burada dışardan ithal etmek zorunda kaldığımız ilaçları kendimiz geliştirme imkanı bulacağız. Merkezde dünya çapında ses getirecek özgün çalışmalar yapılacak. Türkiye’de bütün kritik sektörlerde bu tip tesislerin hayata geçmesi için her türlü desteği vermeye hazır olduğumuzu vurgulamak isterim” dedi.
“Türkiye her 1 kg biyoteknolojik ilaca ortalama 1 milyon dolar ödedi”
Türkiye’nin yeni bir atılım yapabilmesinin bilim ve teknoloji alanında yapacağı sıçramalarla mümkün olacağını kaydeden Işık, biyoteknolojinin günümüzde küresel ölçekteki sorunlarla mücadelede anahtar niteliğinde olduğunu ifade etti. ABD’nin 2011 yılında biyoteknoloji alanında 18 milyar dolar yatırım yaptığını belirten Işık sözlerini şöyle sürdürdü:
“2012 yılında 304 milyar dolar olan küresel biyoteknoloji pazarının 2017’de 468 milyar dolara çıkacağı öngörülüyor. Ülkemizde ise, 2014 yılı için biyoteknolojik ilaçların pazar büyüklüğü 2.6 milyar TL’ye ulaştı. Türkiye yükte hafif pahada ağır ürünler üretmek zorundadır. 2014 yılında 4.7 milyar dolar ilaç ithal eden Türkiye her 1 kg biyoteknolojik ilaca ortalam 1 milyon dolar ödemiştir. Şu anda Türkiye’de tüketilen her kutu ilacın yüzde 73.5’i yerli üretim ile karşılanıyor. Ancak ithal edilen ürünlerin yüksek katma değerli olması bu sektörde geçen yıl yaklaşık 4 milyar dolar ticaret açığına sebep oldu. Bu veriler ilaç sektöründe yerli üretimin ne kadar hassas olduğunu ortaya koyuyor. Bu konuda biz de 2015 – 2018 stratejik belgesi ve planını hazırladık ve bu konuda elimizden ne gelirse yapmaya hazırız.”
“Paris’in doğusu ile Hindistan’ın batısı arasında bir merkez”
“iBG-izmir”in başında bulunan dünyanın sayılı genetik uzmanlarından Prof. Dr. Mehmet Öztürk ise, Paris’in doğusu ile Hindistan’ın batısı arasında birçok mesajı taşıyan bir merkez olmak istediklerini belirterek, “Böyle bir merkezi kurmak; Türkiye ve Ortadoğu ölçeğinde değil, dünya ölçeğinde de zor bir iştir, biz başardık. 22 bin metrekareyi aşan alanda, 13 hizmet birimimizle, ileri teknoloji gerektiren analizlerin yapılacağı imkana sahibiz. 27 akademik ekiple birlikte inovasyon için 7 öncelikli alan belirledik. Bunlar, hedefe özgü ve biyoteknolojik ilaçlar, hücre tedavileri, immunoterapi, nörolojik hastalıkların tanı ve tedavisi, nadir hastalıkların tanı ve tedavisi, tıbbi tanı ve medikal mikroaygıtlar ve hastalık modellerinden oluşuyor” dedi.
“Türkiye kendi ilacını üretecek, kök hücre tedavisiyle hastalıklara çare arayacak”
Türkiye’nin her yıl 15 milyar dolarlık mekanik ilaç harcaması olduğunu ve biyoteknolojik ilaçların her yıl yüzde 20 artarak piyasaya girdiğini kaydeden Öztürk, “Artık Türkiye’nin bu ilaçlarda dışa bağımlı olmaması gerekiyor. Merkezimizde bu ilaçları üretmek için çalışacağız. Bu sayede İzmir’e yeni istihdam alanları sağlayacağımıza inanıyoruz. Akraba evliliğinden kaynaklanan metabolik hastalıklar en fazla Türkiye, İsrail ve Arabistan gibi ülkelerde görülüyor. Kök hücre tedavisi, metobolik hastalıklar için hayati önem taşıyor. Kan ve deri hücrelerinden kök hücre üretip, karaciğer nakli yapıp, gen bozukluklarını düzeltebilecek hale getirmeyi hedefliyoruz. 3 yıl içinde karaciğer hücrelerini fareler üzerinde deneyebilecek hale geleceğiz. Son 3 yıldır kanser tedavilerinde önemli heyecanlar yaşanıyor. İmmunoterapi tedavisi ile kanserli hücreleri yenmek için çalışmalar yürütüyoruz” diye konuştu.
“Ankara beyin, İstanbul akciğer, İzmir karaciğer”
Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün ise, projenin Cumhuriyet tarihinin en büyük projelerinden biri olduğunu söyledi. Dünyanın sayılı biyotıp ve genom merkezlerinden biri haline gelmeyi hedeflediklerini belirten Füzun, “Tıp alanında Türkiye, Doğu Avrupa, Orta Doğu ve Doğu Asya'nın en büyük tıp araştırma merkezini kurmaktan mutluluk duyuyoruz. Batı dünyasının yıllardır yaptığı ve Türkiye'nin geç kaldığı tıp araştırmalarını bu merkezde gerçekleştirecek. Hedefimiz Avrupa’nın en iyi 10 merkezinden biri olmak. Bu merkezimiz, Sağlık Teknoparkımız ve Bio İzmir Projemizle İzmir’i sağlıkta inovasyon üssü haline getireceğiz. Biyomedikal konusunda Ankara beyin, İstanbul akciğer, İzmir ise karaciğer. Hücreleri yenileyen İzmir olacak” şeklinde konuştu.
iBG-izmir Hakkında
T.C. Kalkınma Bakanlığı ve diğer kaynaklardan sağlanan 150 milyon TL’lik yatırım desteğiyle Dokuz Eylül Üniversitesi bünyesinde kurulan Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası biyotıp ve genom merkezi “iBG-izmir”, toplam 23.700 m2 alanda hizmet verecek. Türkiye'nin en büyük ve en gelişmiş araştırma merkezi iBG-izmir’de Türkiye'de ilk kez kullanılan gelişmiş cihazlar, tedavi amaçlı hücre ve ilaç üretim alanları, biyobanka ve genom analiz bölümleri bulunuyor. Merkezde yaşam bilimcilerin ve uzman tıp doktorlarının önderliğinde 500 kişilik bir bilimsel ve teknik kadro, sağlık alanında keşiflerin ve yaratıcı uygulamaların gerçekleşmesine katkı sağlayacak.