TÜRKİYE HEM ZENGİN HEM FAKİR

Alternatif enerji zengini Türkiye'nin potansiyelini kullanamadığı rakamlarla gözler önüne serildi.

Karşıyaka Haber

Soma’daki maden faciasının ardından uzmanlar, alternatif enerji zengini Türkiye’nin potansiyelini kullanamadığını rakamlarıyla ortaya koydu.

2018 yılına kadar kömür madenlerinin kapatılacağı açıklanan Almanya gibi gelişmiş ülkelerin günümüzde yenilenebilir enerji kullanımına yöneldiğini belirten enerji uzmanları, Türkiye’nin yılda harcanan elektriğin en az iki mislini rüzgardan elde etme potansiyeline sahip olduğunu ifade etti.

CARİ AÇIĞIN YÜZDE 71’İ ENERJİDEN

Türkiye’nin cari açığının yüzde 71’inin enerji ithalatından kaynaklandığını belirten Yaşar Üniversitesi Alternatif Enerji Kaynakları Teknolojisi Programı akademisyenleri, yenilenebilir enerji potansiyeli ve enerji üretim tesislerinin işletme maliyetleri hakkında şu bilgileri verdi:

“Türkiye’nin 2012 sonu rakamlarına göre cari açığının yüzde 71’i enerji ithalatından kaynaklanıyor. Mevcut hidrolik enerji potansiyelinin yaklaşık yüzde 40’ı, rüzgar enerjisi potansiyelinin yaklaşık yüzde 3’ü, jeotermal enerji potansiyelinin de yaklaşık yüzde 3’ü kullanılmakta. Asıl enerji potansiyeline sahip olduğumuz güneşte ise yeni yeni yatırımlar yapılmaya başlandı. Bu nedenlerle Enerji Ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, 2023 yılına kadar elektrik arzındaki alternatif enerji payını yüzde 30’un üzerine çıkararak cari açığı kapatmayı hedefliyor. Türkiye’nin yenilenebilir enerji potansiyeli, mevcut yenilenebilir enerji kurulu gücü değerleri ve mevcut kömürle çalışan termik santrallerinin düşük enerji verimleri gözönüne alındığında, orta ve uzun vadede enerji yatırımları içerisinde yenilenebilir enerji kaynaklarına ayrılan payın ve yenilenebilir enerji üzerine yapılacak ar-ge çalışmaları için verilecek teşviklerin artırılması gerektiği görülmektedir.”

TAŞ KÖMÜRÜ VE LİNYİT ÇEVREYİ DE KİRLETİYOR

Taş kömürü ve linyitin elektrik üretiminde yoğun olarak kullanılmasından dolayı hava kirliliğinde yaşanan büyük artışa da dikkat çeken akademisyenler, “Türkiye’deki sera gazı emisyonlarının en önemli kaynağı enerji sektörüdür. Toplam sera gazı emisyonlarının yaklaşık üçte biri elektrik üretimi kaynaklı. Taş kömürü ve linyitin elektrik üretiminde yoğun olarak kullanılması nedeniyle ülkemizde karbondioksit emisyonlarında büyük artış görülmekte. Bu nedenle de yenilenebilir enerjini kullanımı önem taşımakta. Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı’nca hazırlanan bir raporda, elektrik üretiminden kaynaklanan karbondioksit emisyonlarının hesaplandığı bir çalışma esas alınarak, 2020 yılında fosil kaynak tüketiminin azaltılıp yenilenebilir enerji kaynakları kullanımının yaygınlaştırılmasıyla karbondioksit emisyonlarının 240 milyon tondan, yaklaşık 180 milyon tona düşebileceği hesaplandı.” şeklinde bilgi verdi.

'RÜZGARLA İKİ KATINI ÜRETEBİLİRİZ'

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) kaynaklarına göre Türkiye, yılda harcadığı elektriğin en az iki mislini rüzgardan elde etme potansiyeline sahip ancak bunun yüzde 3’ü değerlendirilmekte. 500 kilowatlık bir rüzgar pervanesi kuruluş masrafları dahil 600 bin dolarken nükleer bir santralin kurulması için gerekli masraflar ise ortalama 2,2 milyar dolar civarında. Yine Bozcaada’da bulunan rüzgar türbinlerinde 1 kilowat/saat kapasite maliyeti bin dolarke, bir hidroelektrik santrali için bu rakam 2 bin ile 4 bin dolar arasını bulmakta. Ayrıca rüzgar türbinleri, fosil yakıt santrallerine kıyasla işletme maliyetinin sıfır olması açısından daha ekonomik bir üretim yapmakta.

GÜNEŞİN BÜYÜK GÜCÜ

Güneş enerjisi modüllerinin küçük ölçekli üretimlerde kurulum maliyeti 6 bin ile 7 bin 500 euro dolaylarında. Bu sistemden kesintisiz 20 yıl enerji elde edileceği gözönüne alınırsa maliyetlerin büyük olmadığı görülüyor. Ayrıca güneş enerjisi santralleri, günde 1 kilowat enerji üreten bir santralin beş katı potansiyele sahip.