Tanrıkulu: Ekonomideki yangın söndürülmeli
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu; “Müstafi hükûmet saray politikalarının dışına çıkamamakta, olan bu arada ülkemize, vatandaşımıza, ekonomimize olmaktadır” diyerek, Milliyetçi Hareket Partisi olarak…
Tanrıkulu; “Son 1,5 ayda ülkeyi yönettikleri görüntüsü verenlerin basiretsizliği yüzünden terör olaylarında 57 güvenlik görevlimiz şehit olmuştur. Tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet, geride kalan yakınlarına sabırlar diliyoruz. Artan terörün sorumluları; açılım denen bölünme sürecini milletimizin tüm tepkilerine rağmen ısrarla yıllardır sürdürenlerdir. Bu millî duygulardan yoksunların yürüttüğü çözülme süreci Türkiye’yi terörün kucağına itmiştir.Devlet Doğu ve Güneydoğu’da güvenlik ve kontrolü kaybetmiş, adeta Anayasa askıya alınmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin terörün çözümü noktasında savunduğu ilkeleri ve haklılığını bugünlerde kabul etmek zorunda kalanlar, önce geçmişin ve bugünlerin hesabını milletimize vermelidir.
Çünkü terör Türkiye’yi acımasızca vurmakta, Türk milletine ağır bir fatura çıkarmaktadır. Bu itibarla seçimlerin yenilenmesi hususu mutlaka gözden geçirilmeli, ilaveten Türkiye sağlıklı ve istikrarlı güvenlik şartlarına kavuşturulmalıdır.
Diğer yandan Anayasamız’ın 122’nci maddesi ülkemiz de şiddet ve dehşet manzaralarının cereyan ettiği il ve ilçeleri kapsayacak şekilde devreye sokulmalıdır.
AKP 7 Haziran 2015’te milletimizin verdiği oylarla işaret ettiği koalisyon hükûmetini sarayın gölgesinde kalarak kurmayı becerememiştir. Partimizin Türkiye’de aklıselim sahibi hiçbir vatandaşımızın karşı çıkmayacağı dört şartını (Anayasa'nın ilk dört maddesinin değiştirilemeyeceği, çözüm sürecinin sona erdirilmesi, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyasının tekrar açılmasını, Anayasal yetki ve sorumluluklarını inat ve ısrarla çiğneyen Cumhurbaşkanı’nın Anayasal sınırlarına dönmesi) kabul edemeyen zihniyet, diğer taraftan ekonomiyi de geri plâna atmaya devam etmektedir. Onlar koltuk sevdası peşindeyken, ülkemiz ve ekonomimiz alevler içinde her geçen gün adım adım bir meçhule doğru sürüklenmekte, olan sade vatandaşımıza olmaktadır.
AKP’nin isteksiz hükûmet kurabilme senaryosu çerçevesinde Partimizle görüştüğü gün Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’nın manipülasyonun âlâsı sayılacak bir açıklamasıylaönce 2,84 TL’ye inen dolar, gerçek durumun anlaşılmasıyla gün içinde 2,87’ye yükselmiştir. Borsa endeksi de 76,573’ten 3 dakika içinde 77,542’ye fırlamıştır. Birileri borsada yüzde 1,26, dolar kurunda ise yüzde 1’lik haksız menfaat edinmiştir. Borsa İstanbul ve döviz piyasasında kimlerin haksız kazanç sağladığı halen kamuoyuyla paylaşılmamıştır.
Bir zamanlar “bu ülkede asgari ücretle geçinilir” diyen Bakan, Memur sendikaları ile yürütülen toplu sözleşme görüşmelerinde çalışanlarımızı tam bir hayal kırıklığına uğratmaktan da geri kalmamıştır. Bugün asgari ücretle çalışanların hayat mücadelesini görmezden gelenler, ortalama devlet memuru maaşının (2407 TL) Türkiye Kamu-Sen’in yaptığı dört kişilik bir ailenin asgari geçim endeksi tutarının (4284 TL) ancak % 56’sını karşıladığı gerçeğini de gizlemek-tedirler.
Çalışan 13/3 derecedeki bir memur Temmuz maaşı (2356 TL) ile 875 dolar (kur:2,66 TL) alabilirken 1 ay sonra 793 dolar (kur:2,97 TL); asgari ücretle çalışanımız (1000 TL) 1 ay önce maaşıyla 371 dolar alabilirken şu an 337 dolar alabilmektedir. Memurumuzun rekor düzeyde artan dolar karşısında 1 aylık kaybı (82 dolar) 244 TL iken, asgari ücretli çalışanımızın kaybı (34 dolar) 101 TL’dir. Bu 1 aylık ekonomik kayıp ülkemizde her kesime farklı boyutlarda yansımaktadır.
13 yıldır Türkiye’de işçi, memur ve emekli gibi tüm sabit gelirlilerin alım gücü sürekli zayıflamaktadır. Aldıkları ücret artışına temel teşkil eden enflasyon oranı ile yaşadıkları ve katlandıkları enflasyon oranının birbirinden farklı olması bu kesimlerin geçim mücadelesini daha da zorlaştırmıştır.
Bu 13 yıllık dönemde Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı tüketici fiyat artışları (TÜFE) gerçek yaşamdaki fiyat artışlarının gerisinde kalmış, özellikle gıdada market fiyatları vatandaşımızın belini bükmüştür.
TÜİK’in son açıkladığı Hanehalkı Tüketim Harcamaları Araştırması 2014 yılı sonuçlarına göre Türkiye'nin en yoksul yüzde 20'lik bölümünün 2013 yılına göre tüketim harcamalarından aldığı pay 2014’te gerilemiştir.
Türkiye Araştırmaları Enstitüsü’nün (ResearchInstitute on Turkey-RIT) Türkiye’deki gelir dağılımı araştırması sonuçlarına göre; Türkiye’nin en zengin yüzde 1’lik kesiminin serveti 13 yılda yüzde 38 artarken, geri kalan yüzde 99’luk kesimin serveti azalmış durumdadır.
Ortadaki başarısız ekonomik yönetimin neden olduğu kötü sonuçlar sadece çalışanlarımızın gelirleriyle de sınırlı değildir.
Bugün dolar iki aylık bir süre zarfında gün içinde yüzde 12,7 artışla 3,00 TL’ye, 7 Haziran’da yüzde 9,90 olan faiz ise 1,21 puan artışla yüzde 11,11’e çıkmıştır.Türkiye ekonomisinin dış dünyadaki risk algısını ortaya koyan CDS risk primleriŞubat 2015 başındaki 188 seviyelerinden, yüzde 49 artışla 20 Ağustos 2015 tarihinde 280’e yükselmiştir.
Resmî işsiz sayısı Mayıs’ta geçen yılın aynı ayına göre 238 bin kişi artarak 2 milyon 789 bin kişiye ulaşarak 2012 Mayıs dönemine göre yaklaşık yüzde 40 artmıştır. Resmî işsiz sayısına, umudu olmadığı için ve işe başlamaya hazır olduğu halde bu nedenle işsiz sayılmayanlar da (umutsuzlar ve diğer) eklendiğinde geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 15,7, işsiz sayısı ise 5 milyon 56 bin kişidir.
Özel sektörün kısa vadeli dış borçlarının TL karşılığı yılın ikinci çeyreği ile birinci çeyreği arasında 40 milyar TL artarak, 378 milyar TL’ye çıkmış, ülkemizin turizm gelirlerinde yüzde 14’lere varan düşüş yaşanmıştır.
Ülkemize 2014 yılının ilk 6 ayında 20 milyar dolarlık sıcak para girişi olurken,2015'in ilk 6 ayında sadece 9,5 milyar dolarlık giriş olmuştur. Net rezervlerini 31,8 milyar dolara gerileten Merkez Bankası’nın zamansız politikaları nedeniyle brüt döviz rezervlerimiz her geçen gün erimektedir. Bu bağlamda 8.8.2014’te 133,5 milyar dolarlık brüt rezervimiz, 7.8.2015 tarihinde 120,4 milyar dolara gerilemiştir. Bir yıldaki azalış 13,1 milyar dolardır.
Piyasanın nabzı diyebileceğimiz protestolu senet tutarları ise; 2014 ilk 6 ay döneminde 3,6 milyar TL’den yüzde 20 artışla 2015 aynı dönemde 4,3 milyar TL’ye yükselmiştir.
Yılın ilk yarısı itibariyle 2014 yılının aynı dönemine göre ihracatımızınyüzde 8,2, dış ticaret hacmimizin ise yüzde 9,8 oranında azalmasına seyirci kalarak, bugünlerde kur artışı için “spekülatif” kelimesinin ardına sığınan“ihtiyaçtan yalı sahibi” olanların ise artık dış ticaretimizden bihaber oldukları ayyuka çıkmıştır.
Dünyadaki ekonomik gelişmeler (Çin, FED, AB vb.) Türkiye’nin lehine olmayıp yeni bir kriz belirtileri ortaya çıkmışken, Türk ekonomisinin sahipsiz kalması giderek direncinin düşmesine neden olmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimiz adına talep ettiğimiz; adil hukuk sistemi, hesap verme, ülkenin huzur ve güvenini sağlamanın yanısıra, ekonomimizin de istikrara kavuşmasını istiyoruz. Bunun sağlanabilmesi için her daim ekonomimizin tüm unsurlarının yanında olarak, haklı taleplerinin gerçekleşmesi adına mücadelemizi sürdüreceğiz.
Her zaman söylediğimiz üzere; Milliyetçi Hareket Partisi “Önce Ülkem ve Milletim sonra Partim ve Ben” şiârından asla vazgeçmeyecektir.”