Sanata adanmış bir hayat: Zekeriya Hocalar...
Bu yıl 20. Yılını kutlayan Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun kuruluşundan beri başında bulunan Genel Sanat Yönetmeni Zekeriya Hocalar’la Karşıyaka’da tiyatronun dününü, bugününü ve geleceğini konuştuk.
Zekeriya Hocalar hayatını sanata adamış bir insan. Kendisiyle konuştuğunuzda tiyatroya adeta aşık olduğunu gözlerinden anlıyorsunuz. Ziya Gökalp Kültür Merkezi’ndeki mütevazi odasında, Karşıyaka tiyatrosunun dünü ve bugününe dair bir çok anı göze çarpıyor. Ödüller, kostümler ve daha birçok şey. Hocalar, hayatın her alanında tiyatroyla iç içe olan bir insan. Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun bu günlere gelmesinin en büyük mimarı olduğunu söylesek çok da yanılmış olmayız. Hayatının 40 yılını tiyatroya, 20 yılını da Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’na vermiş bu özel insanla samimi bir röportaj gerçekleştirdik.
-Öncelikle okuyucularımızın sizi daha yakından tanıması için biraz kendinizden bahseder misiniz?
Ben Zekeriya Hocalar. 1955 Prizren Kosova doğumluyum. Tiyatroya başlamadan önce müzik yaparak sanat hayatına başladım. Sesimin iyi olduğu söyleniyordu. Müzikle çeşitli festivallere katılıp beste ve icra konusunda dereceler kazandım. 1977 yılında Prizren Türk Tiyatrosu’nu yeniden hayata döndürme projesi kapsamında ben de çalışmalarımı orada sürdürmeye başladım. 4 yıl boyunca burada oyunculuk yaptım. Sahneye koyduğumuz oyunlarla Yugoslavya’nın en önemli festivallerinde ödüller aldık. Amatör olarak belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra profesyonelliği hedefledim ve Üsküp Türk Tiyatrosunun açtığı sınavı kazanarak 1980 yılında bu tiyatro bünyesinde çalışmaya başladım. 1990 yılına kadar Üsküp’te profesyonel anlamda oyunculuk yaptım. Dünya standartlarında salonu olan ve repertuarını üst seviyede tutan bir tiyatro. Dünyanın çeşitli ülkelerinden yönetmenler gelerek oyunlarını sahneye koyuyor. Orada çok değerli yönetmenlerle çalışmak benim için önemli bir tecrübe oldu. Bugüne kadar 70 kadar oyunda rol aldım. 1990 yılında Üsküp’ten İstanbul’a göç ettik. O dönemin devlet tiyatrosu genel müdürü beni devlet tiyatrolarına oyuncu olarak almak istedi fakat ne yazık ki yabancı uyruklu olduğum için bu imkanlar oluşmadı. Tiyatrodan kopmamak adına Pendik’te Çocuklarla Çocuk tiyatrosunu kurdum. Özel bir tiyatro ama ticari amaçlı değil, çocukları çok sevdiğim için bunu yaptık. 1993 yılında İstanbul’da Gökkuşağı Tiyatrosu’nu oluşturduk. Kendi oğlum da bu tiyatronun kadrosundaydı. Burada çocuklara temel tiyatro eğitimi verdikten sonra bir oyun sahneye koyduk. Çok beğenildi. İstanbul’un çeşitli sahnelerinde bu oyunu sergiledik. Bu güzel çalışmaları fark eden Bosna-Sancak Derneği yöneticileri oradaki gençleri ve çocukları tiyatro şemsiyesi altında bir araya getirmek için harekete geçtiler. O dernek bünyesinde de Balkan Sanat Tiyatrosunu kurduk. Burada da sahneye koyduğumuz oyunlarla çeşitli festivallerde yer aldık. 1995 yılında “Hasan Ağa’nın Karısı” oyunuyla Karşıyaka Belediyesi’nin konuğu olduk. Oyun çok beğenildi ve o dönemin Belediye Başkanı Kemal Baysak Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nda yönetmen olarak çalışmamı önerdi. Ben de Karşıyaka’yı beğenerek ve hedeflerimizin büyük olacağını düşünerek o teklifi kabul ettim. Bir nevi İstanbul’dan Karşıyaka’ya transfer oldum.
-Ve uzun bir serüvenin ilk adımını atmış oldunuz...
O günden bugüne aradan tam 20 yıl geçti. Bu yıl Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun 20.yılı kutlanıyor. Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’na geldiğimde bu sahnelerimiz yoktu. Provalarımızı Bostanlı Güzel Sanatlar Parkı’nda ağaçların altında yapardık. Şartlar pek elverişli değildi. Yaz bitip havalar soğumaya başlayınca Güzel Sanatlar Parkı’nda bulunan resim atölyesini ressamlarla paylaşırdık. O daracık alanda zor olsa da biz bütün zorlukları aşarak çalışmalarımızı sürdürdük. O dönemde oyunlarımızı da Nikah Sarayı’nda oynardık. Kulisi yok, çıkışları yok. Görsel anlamda mükemmel bir salon olsa da sonuçta bir tiyatro sahnesi değil. Işık sistemi bile yok. Karşıyaka denilince şu an bir Avrupa kenti düşünülüyor ama biz 1996 yılında geldiğimizde bir tiyatro binası bile yoktu. Bu gerçekten çok acı verici bir durum aslında. Oynadığımız ilk oyun çocuklara yönelikti. Çocukları hep önemsedim. Onlar geleceğin seyircileri, geleceğin oyuncuları. Sadece oyuncu olarak da değil, çocukken drama eğitimiyle yoğurulan çocuklar ilerleyen yıllarda bunun artılarını hayatın her alanında deneyimliyor. Bu sebeple ben her zaman çocuklara çok önem verdim ve çocuklarla çocuk tiyatrosu yapmayı hedefledim. Biz, tam bir profesyonel tiyatro disipliniyle çalıştık her zaman. Hastayım, gelemem, yapamam diye bir şey yok. Perde asla kapanmaz. Burada çocukları da hep bu disiplinle eğitmeye çalıştım. Ortaya çok da başarılı işler çıkardık.
Bu başarılı işler sonucunda o dönem Belediye Başkanımız olan Kemal Baysak Ziya Gökalp Kültür Merkezi’nin inşa edilmesini sağladı. Şu anda Bayraklı tarafında kalan Yamanlar’daki 3500 kişilik amfi tiyatro da o dönemde yapıldı. Başkanımız o yöreye de sanatın ulaşmasını arzuluyordu. Yine Bayraklı tarafına Nafiz Gürman Kültür Merkezi yapıldı ve kültür merkezlerimiz çoğalmaya başladı.
Daha sonra Şebnem Tabak Belediye Başkanı oldu. O dönemde de Kemal Baysak döneminde başlatılan bazı projeler devam ettirildi. Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nin çalışmaları başladı. Şebnem Tabak başkanımızdan sonra Cevat Durak başkanımız geldi. O da sanata çok önem verdi diğer başkanlarımız gibi ve sanat merkezlerimiz artmaya devam etti. Cevat başkanımızın döneminde Bülent Ecevit Kültür Merkezi tamamlandı, Atakent’te Opera ve Tiyatro sahnesi inşaa edildi, Suat Taşer Açıkhava Tiyatrosu yenilendi, Şemikler’de Ahmet Piriştina Kültür Merkezi hizmete açıldı. Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun varlığı, bu kültür merkezlerinin çoğalmasına sebep oldu. Her ne kadar zaman zaman eksiklikler olsa da, geldiğim yıldan bu yana görev yapan tüm Belediye Başkanlarımıza ve Kültür Müdürlerimize çok teşekkür ediyorum sanata yaptıkları katkılardan dolayı.
-Yakın dönemde aldığınız ödüller var. Onlardan da bahsedelim isterseniz...
Bugüne kadar 50’ye yakın oyun sahneye koyduk. 2000’e yakın öğrenci eğitim aldı. Oyunlarımız tam bir sezon boyunca aksatmadan oynanıyor ve seyirciler tarafından çok büyük ilgi görüyor. Yurt çapında çeşitli festivallere katıldık. Yurt dışına bazı turnelerimiz oldu. Son dönemde biraz daha fark edildik. İzmir’de Haldun Dormen’in yönettiği Sahne Tozu Tiyatrosu var. Birkaç yıldır Bedia Muvahit adı altında İzmir’de var olan tiyatroların çalışmalarını değerlendiriyor. 2 yıldan bu yana bizleri de takip ediyorlar. Aslında bizi geç bile fark ettiler. Ahududu oyunuyla geçen yıl 7 dalda aday gösterildik. Komedi dalında oyuncumuz Atilla Acar, en iyi erkek komedi oyuncusu ödülüne layık görüldü. Rakiplerimiz hep belirli bütçeleri olan profesyonel tiyatrolardı. Bizim oyuncularımızın hepsi gönüllü. Bizim Devlet Tiyatrosundaki oyuncularla bile yarışacak seviyeye gelmemiz büyük bir başarı. Bu yıl da “Oyunun Oyunu” adlı oyunumuzla 7 dalda adaydık. En iyi prodüksiyon ve en iyi dekor tasarımı ödülünü aldık. Direkler Arası Seyirci ödülleri var. İzmir çapında seyircilerin görüşüyle değerlendirme yapılıyor. Orada da 4 dalda ödül aldık. En iyi dekor tasarımında Günür Orhun, en iyi bayan komedi dalında oyuncularımız Aksu Akpınar ve Gamze Vardar ödül aldı. En iyi yönetmen ödülü de bana verildi. Yaptığımız doğru çalışmaların neticesini bir şekilde alıyoruz. Birileri tarafından değer görmek bizi de mutlu ve motive ediyor.
-Belediye Tiyatrosunun nereden nerelere geldiğini anlattınız. Peki bu süreçte halkın ilgisinde bir artış gördünüz mü? Karşıyaka halkı tiyatroyu sahipleniyor mu? Sanata ilgisi nasıl?
İnanın ki biz kendi seyircimizi var ettik. Geldiğimiz dönemde dediğim gibi Nikah Sarayı’nda oynuyorduk. Ulaşımın çok kolay olduğu bir nokta olduğu için ilk andan itibaren fazlasıyla seyircimiz oldu fakat Ziya Gökalp’e dönünce insanların buraya alışması çok zor oldu. Şimdi bile İzmir’de Ziya Gökalp Kültür Merkezi’nin nerede olduğunu bilmeyen pek çok insan vardır. Ama biz titiz çalışmalarımızla, sahneye koyduğumuz başarılı oyunlarla kendi seyircimizi yarattık. Her zaman seyircimiz tıka basa salonu doldurarak oyunlarımızı izliyor. Bu oyunlarımızın ücretsiz olmasından kaynaklanmıyor. Oyunlarımızın nitelikli ve kaliteli olmasıyla kendi seyircimizi oluşturduk ve bu konuda çok mutluyuz.
Böyle bir seyirci var mıydı? Daha önce tiyatroya gitmişler miydi? Çoğu da gitmeyenlerden oluşan kesimdi. Tiyatroyu çok iyi bilen bir seyirci kitlesi var ama onlar genelde Devlet Tiyatrolarını takip ediyor. Zaman içerisinde Karşıyaka Belediye Tiyatrosu’nun varlığını hissederek bu kitle de bize dönmeye başladı. Suat Taşer Açık Hava Tiyatrosu’na İstanbul’dan gelen popüler yüzleri görmeye giden bir kitle de var. Yine de şunu gururla söylemek isterim ki bizim sıfırdan yarattığımız bir seyirci kitlemiz var. Onları tiyatroya alıştırdık, tiyatronun ne olduğunu, nasıl izlenmesi gerektiğini öğrettik. Bu yüzden mutluyuz bu konuda.
-Tiyatro bünyesinde kurslar da açıyorsunuz. Bu kurslara ilgi nasıl?
Çok fazla. Mesela bu sezon 374 başvuru oldu. Başvuranların hepsiyle çalışma şansımız olmadığı için eleme usülüyle alıyoruz. Biraz oyunculuk için iyi bir hamur mu diye bakmaya çalışıyoruz. Çok büyük bir sınav değil. Sonuçta işe almıyoruz, çalıştırıp maaş vermeyeceğiz ama oyunculuğa biraz yatkın olmasını istiyoruz. Daha sonra biz o hamuru yoğurmaya çalışıyoruz. İlgi çok büyük ve ben de başvuranlara kıyamıyorum. Elemelerde 110 kişi seçtim. İki ayrı grupla, üç ay boyunca, hafta içi 4 gün A’dan Z’ye temel oyunculuk eğitimi vererek onları sahnede oynayabilecek hale getiriyoruz. Her şey bitiyor mu? Tabii ki asla. 3 ayda oyuncu oldum denmez. Ama oynayabilecek seviyeye geliyorlar. Sonrası onlara kalıyor. Kendilerini geliştirmeleri gerekiyor. O konuda da biz onlara gereken desteği sağlamaya çalışıyoruz.
Şu ana kadar bizde eğitim gören 20’ye yakın öğrencimiz çeşitli konservatuarlarda oyunculuk bölümlerini kazanıp mezun oldu ve oyunculuk yapıyorlar. Bir çoğu tiyatro yapıyor, dizilerde oynayanlar var. Her ne kadar dizileri halkımız basit görse de biz gerçek oyuncuların dizilerde oynamasından yanayız. Bu kaliteyi arttıracaktır.
Onların başarısı bizi çok mutlu ediyor, biz de emeğimizin boşa gitmediğini görerek gururlanıyoruz.
-Tiyatronun kazandığı bütün başarılardan bahsettiniz. Bu başarıların sürmesi için yapılan yatırımları yeterli buluyor musunuz?
Geçmiş dönemlerden başlayarak tüm başkanlarımız bize katkılarını sundular. Şimdiki Belediye Başkanımız Hüseyin Mutlu Akpınar ve Kültür Müdürümüz Veysel Çıldır da maddi anlamda gereken desteği sunarak bize imkan yaratıyorlar. Sanattan yana her türlü katkıyı yapmaya çalışıyorlar. Ama artık 20. yılına ulaşmış bu tiyatronun profesyonelleşmesi lazım. Bunu gönülden arzuluyoruz. O zaman işlerimiz daha kolaylaşacak. Bugüne kadar bütün yük tek başıma benim omuzlarımdaydı. 19 yılın sonunda ancak bir yardımcı asistanım oldu. Türkiye şartlarında hiç aksatmadan 20 yıl boyunca bir belediye tiyatrosunun faaliyetlerini sürdürmek çok zor. Ama biz bu işi severek yapıyoruz. Şehir Tiyatrosu’na dönüşürsek herkesin kendi alanında çalışabileceği bir ortam oluşacak ve daha doğru bir işleyiş ortaya çıkacaktır. Şu an işlerin doğru gitmediğini söylemeye çalışmıyorum ama her şeyin bir araya gelmesiyle daha iyi olacaktır.
Bugüne kadar yapılamayacak kadar büyük işlere imza attık, bunu otoriteler de söylüyor. Bu artık bir amatör tiyatronun gelebileceği en üst seviyedir. Artık profesyonel bir tiyatro olmamız gerekiyor. Amatör hiç mi olmayacak? Tabii ki olacak, eğitimlerimiz sürecek. Ama profesyonel anlamda 5-10 oyuncu alırsak sadece hafta içi değil bütün hafta boyunca 3-4 oyunla seyirci karşısında olma şansı yakalarız. Bu, kentin sanatla buluşması açısından faydalı olacaktır.
-Son olarak bu sezon sahneye koyacağınız oyunlardan bahsedelim. Karşıyakalı tiyatroseverleri hangi oyunlar bekliyor?
Bu yıl elimizde olmayan sebeplerden dolayı biraz geciktik. Şu anda çocuklar için Peter Pan’ı hazırlıyoruz. 8 Kasım’da prömiyeri var. Aynı zamanda geçen yıl oynadığımız çocuk oyunumuzu da Mayıs’a kadar her Cumartesi saat 14.00’te Ahmet Piriştina Kültür Merkezi’nde sergilemeye devam edeceğiz.
Yetişkinlere yönelik de Ayak Bacak Fabrikası isimli oyunu hazırlıyoruz. O da Kasım’ın sonunda hazır olacak. Aslında biz Fosforlu Cevriye oyununu oynamak istiyorduk. Ezberler bile bitmişti, her zaman yaptığımız gibi oyunun yazarından izin almak istedik. Maalesef yazarı oynamamızı uygun görmedi. Bu yüzden çok zaman kaybettik.
Oyunlarımız Mayıs ayına kadar her haftasonu Ziya Gökalp Kültür Merkezi’nde seyircilerle buluşuyor. Bugüne kadar 600 binden fazla izleyiciyle buluştuk ve buluşmaya devam ediyoruz. Bizleri izlemek isteyen seyirciler ücretsiz davetiyelerini temin ederek salondaki yerlerini alabilirler. Biz oyunlarımıza herkesi bekliyoruz. Röportaj: Salahattin Oytun İdel / Karşıyaka Haber