Otizmli oğlu olan İzmirli gazeteci Oğuz Matoğlu yazıyor...
İzmirli gazeteci Oğuz Matoğlu'nun otizm ile ilgili duygu dolu yazısı...
FARKLI
Söylediğim tek yalan "Nasılsın?" sorusunaydı; “İyiyim!” Aslında iyi değildim. Otizmli çocuğu olan anne ve babaların hepsi gibi.
Otizmli bir çocuğun babası olmak aynı annesi olmak gibi zor, hiçbir farkı yok. İstediğimiz ne mi? İstediğimiz; “Farklı” çocuklarımızın farkında olmanız. Ebeveynler olarak yaşadığımız ağır travmaları atlatmamızda bize destek olunması ve yargılanmadan anlaşılmak. Bu pencere gerçekten çok başka, buradan gökyüzü her zaman “Farklı” görünüyor. Çok klasik olacak ama gerçekten otizmin zorluklarını yakından yaşamadan kimse tahmin bile edemez.
Otizm yelpazesinde hepimizin çocukları aslında birbirinden “Farklı”. Düştüğümüz en büyük hata aslında “Normal(!)” denilen çocukların ailelerinin düştüğü hatayla aynı. Çoğu zaman çocuklarımızı birbiriyle karşılaştırmak. Her çocuk için “Aynı” yolu denemek. (Aslında fazla yapacak bir şeyimiz de yok.) Ancak, nasıl ki her insan “Farklı” ise, bizim çocuklarımız da birbirinden “Farklı”. Eğer bu hastalık olsaydı, ne kadar otizmli birey varsa o kadar adı olurdu. Mesela; “Cem Hastalığı”, “Efe Hastalığı”, “Ayşe Hastalığı”. Belki yıllar sonra “Hastalık” olarak kabul edilecek ya da bir hastalıktan sonra ortaya çıkan bir durum. Ama şu gerçek sanırım hep kalacak: “Bu bir farklılık!..”
Sessiz İnsanların düşünen bir beyni olur, otizm genellikle sessiz konuşur.
Bu sessizlik… yani, konuşamama durumu, otizmli bireylerin büyük çoğunluğunun yaşadığı kötü durum. Kendini ifade edemememin büyük sıkıntısı ve patlamaları. Ancak, düşünen hatta çoğunlukla bizden birkaç adım önde düşünen bir beyin ve konuşan bir sessizlik. Tüm takıntıların, yaptıkları tüm “Sosyal Olmayan (!)” davranışların da ötesinde yaşadığımız en zor durumlardan biri. Öfke nöbetlerinin en başta gelen sebeplerinden maalesef.
Acıların buluşturduğu insanlar, mutlulukların buluşturduklarından daha vefalı.
Bu tespitim otizmi tanıdıktan sonra yaşadıklarımdan. Çünkü, hiçbir siyasi görüş, cinsiyet, renk, din, dil demeden buluştuğumuz bir acı var: “Otizm”… “Farklı” olan çocuklarımızla aslında “Aynıyız”. Halden anlarız. Biliriz ki şu anda bile bir yerlerde otizm nöbetleri geçiren bir çocuk ve onun annesi ya da babasının yaşadığı büyük bir sorun var. Bunu “Yargılamadan” anlayabiliriz. Eğer yakınımız daysa o yardım istemeden yardım ederiz. Açık denizlerde denizcilerin birbirlerine yardım ettiği gibi ve daha fazlası. Ama bu yetiyor mu? Yetmiyor. Çünkü, yaşadığımız sosyal çevrenin de en azından bu anlayış içinde olması gerekir. Yapacakları en büyük yardım, bürokrasiden, berber koltuğuna kadar çocuklarımıza ve anlayışlı ve sabırlı olmaları. Engel çıkarmamaları bile bizim için en büyük yardım. Bunun farkında olduğumuz için aynı acıları taşıyan insanlar olarak, mutlulukların bir araya getirdiklerinden daha vefalıyız.
Sadece bir an için çocuğunuzun otizmli olduğunu, normal bir okula gidemeyeceğini, hayatını kurmayacağını, siz olmadan yaşamının ne kadar zor geçeceğini düşünün...
Bu bir sızlanma ya da isyan değil. Bu otizmle yaşamanın zorluğunu anlamanız ve empati kurmanız için yazılmış kelimeler sadece. Bu gelecek endişesinden ne kadar kurtulduk desek te aslında o an için sadece kendimizi kandırıyoruz sanki. Çünkü gerçekten “Farklıyız!” Hayatımızdaki her şeyle hem de çok farklıyız.
Farklıyız ama YİNE DE UMUTLUYUZ …
Her şeye rağmen çocuklarımız için yine de umutluyuz. Çevremizde ne kadar çok “Umut Taciri” olsa da, bunları çoğu kez denesek de, başarısız olsak da yine de umutluyuz, aslında umutlu olmak zorundayız. Çocuklarımızın bizlere çok ihtiyacı var. Onları tam olarak anlayabilen sadece biz anne ve babalarız. Maalesef bu “Otizm” denilen “ŞEY” her neyse, hayatımızı baştan aşağı tasarlıyor ve yönlendiriyor. Her günün bir öncekinden güzel olması dileklerimle, farklılıklarımız avantajımız olsun.
Oğluma:
Oturmadığın sıralarda,
Okumadığın kitaplarda,
Yapmadığın ödevlerde,
Girmediğin sınavlarda,
Hatta alamadığın zayıf notlarda bile,
Hep hakkın kaldı.
Defterlerin boş,
Kalemlerin açılmamış,
Ayakkabıların okul yolunda eskimemiş,
Top peşinde parçalanmamış senin.
Üzgünüm...
Hayat adil davranmıyor herkese...