Mutlu Altuğ: “Her değişim sancılı olur”
Karşıyaka Spor Kulübü Başkanı Mutlu Altuğ, yönetim hedeflerini Karşıyaka Haber’e anlattı.
Karşıyaka Spor Kulübü’nün en sıkıntılı dönemlerinden birisinde göreve soyunan Mutlu Altuğ, futboldan basketbola, mali durumdan tesislere kadar tüm merak edilenleri Karşıyaka Haber’e anlattı.
Kulübün çok zor bir döneminde, belki de tarihinde ilk defa başkan bulamadığı bir dönemde yönetim olarak elinizi taşın altına koydunuz. Kulüp tarihindeki en zor görevlerden birini üstlendiniz. Nasıl duygular içerisinde bu göreve soyundunuz?
Kulübümüze sahip çıkmak, kayyuma kalmasını önlemek için aday olduk. Bilinmesi gerekir ki eğer biz olmasaydık, arkadaşlarım olmasaydı şu anda bu kulüp kayyumdaydı. Değerlendirmelere buradan başlamak gerekir. Sonra da bu kulübün zaten yıkılmış bir bina olduğunu düşünüyoruz. Geçmişi çok sorgulamaya gerek yok, geçmişte olan olmuş ama şu anda yıkılmış bir bina var. Buna ne kadar iyi temel atarsak, üstüne çıkacağımız yeni binanın o kadar iyi olacağını düşünüyoruz.
Biz geldiğimiz andan itibaren gündemde transfer yasağı var. Sanki transfer yasağı kalkarsa her şey güllük gülistanlık olacak, kulüp kurtulacak gibi bir algı var. Biz bunun doğru olmadığını baştan beri söylemeye çalışıyoruz. Bir çok kez ifade etmeye çalıştım. Tabii ki transfer yasağını kaldırmaya çalışacağız ama biz transfer yasağını kaldırıp, yıldız oyuncular alıp, tekrar aynı hayalle bir anda yukarılara çıkartacağız diye bir şey söylemedik. Bizim kurduğumuz planlar, kulübün geleceğini kurtarmak adına yapılan planlar. Bunun içinde de tesisleşme, özümüze dönme, kulübe sürdürülebilir kaynaklar yaratma ve artık Karşıyaka Spor Kulübü’nün kurumsal kimliğini oluşturarak kurumsal kimliği yürütme gibi amaçlarımız var. Ama seçildiğimiz günden öyle bir algı oldu ki, sanki biz transfer yasağını kaldırmaya geldik. Böyle bir şey yok. Tabii ki transfer yasağını kaldırmak önceliklerimizden birisi ama ben birkaç kez bazı yerlerde dile getirdim; tüm gücümüzle uğraşıyoruz kaldırmak için, inşallah da kaldıracağız ama kaldırırsak kulübün kurtuluşu değil, kaldırmazsak da sonu değil. Bunun üzerinden olursa olur, olmazsa olmaz gibi kolaycılık algısı yaratıldı. Öyle bir şey yok. Burada yapılması gereken şey basit, bu transfer yasağı kalksa bile 3 yıllık bir planlama içerisinde buraya transferler yapılacak ve bu transferler kulübü 3 sene taşıyabilecek oyunculardan oluşacak. 3 sene içerisinde tesisleşme olsun, stat olsun bu şekilde kulübün geleceğini kurtarmaya çalışacağız. İnsanlarda şöyle bir algı oluşmuş; Karşıyaka Spor Kulübü’nün eli her zaman insanların cebinde... Her zaman gidilmiş insanlardan para istenmiş. O algıyı da kulübe gelir kazandıracak projeler yapıp yok etmek istiyoruz. Bizim yönetime gelmekteki amacımız bu zaten. Zor durumda olan bir kulübü yeniden hayata döndürmek. Burada temelleri sağlam atarak, önümüzdeki dönemlerde bu gibi sıkıntıların tekrar yaşanmamasını sağlamak adına yönetime geldik.
Aslında kulübün durumu herkesin malumu, ama siz göreve geldikten sonra tüm zorluklara rağmen zaman zaman ağır kalmakla eleştirildiniz. Bu eleştirilere ne diyeceksiniz?
Ben ağır kaldığımızı hiç sanmıyorum. Tam tersine 25 yıldır yapılmayan şeyleri 25 günde yaptığımızı düşünüyorum. Federasyonundan bakanlığına, milletvekillerinden belediye başkanına kadar her yere girdik çıktık. Her yerde kulübün kurtulma reçetelerini sunduk. Birçok kesimden de olumlu geri dönüşler aldık. Tabii bir anda yılların yüküyle bu hale gelmiş kulübü, 1 haftada kurtarabileceğini söylemek hayalcilik olur. Hepsi yaratılan bu algıdan oluyor. Şimdi 3 milyon lira yatırılmış, 5-6 tane oyuncu alınmış olsaydı herhalde bunlar hiç konuşulmayacaktı. Karşıyaka’da her şey transfer yasağına bağlanmış durumda. Evet, transfer yasağı önemli, bunu kimse inkar etmiyor ama transfer yasağından daha önemli şeyler var bu kulüpte.
Mesela 80 dönümlük Örnekköy arazisinde sözünü aldığımız tesisler var. Bunun yanında Foça’da sözünü aldığımız 40 dönümlük tesisler var. Stadın bir an önce faliyete geçmesi ve kulübe bir şekilde sürdürülebilir kaynaklar yaratılması öncelikli planımız. Zaten şu birkaç hafta içerisinde transfer yasağını kaldırarak transferleri bitirip, futbol takımını antrenmanlar için sahaya sürdüğümüzde tüm konsantrasyonumuz bunda olacak. Şu an transfer yasağını kaldırıp 1 senelik bir plan içerisinde gidersek sonumuz şimdikinden daha hazin olur. 1 sene sonra burada 3 milyonu değil, 13 milyonu konuşuyor oluruz. Biz onu istemiyoruz. 3 senelik bir kadro kurup, herkesin de bunun bilincinde olmasını istiyoruz. Bu takım iddiasız bir takım olmayacak ama kesinlikle de şampiyonluk ve bir üst lige çıkma şartımız da olmayacak. Biz, Karşıyaka’ya yakışan, dinamik, genç, aç oyunculardan kurulu bir kadro oluşturacağız.
Göreve geldiğinizden beri sürekli kısa, orta ve uzun vadeli planlardan bahsediyorsunuz. Ben biraz bu planları açalım istiyorum. Detayları sizden öğrenebilir miyiz?
Kısa vadeli planlarımız ilk önce futbol takımında şu anda elimizde olan 19 futbolcunun eksik kalan yönlerini transferle takviye edip –parantez açarak söylüyorum; genç, gelecek vaadeden oyuncuların yanına birkaç tane abilik yapacak oyuncular bularak- 3 senelik bir kadro kurmak öncelikli planımız. Bu basketbol için de geçerli. Artık biraz daha özümüze dönüp, basketbolda da alt yapımıza önem vererek yürümek, bu şekilde kadrolar kurmak kısa vadeli hedeflerimiz. Bunları gerçekleştirdikten sonra orta vadede Karşıyaka’nın tesisleşmesiyle ilgili projeler üretmek; ki bu projelerin bazılarının startını vermiş durumdayız... Bu arada stadımızı da bir an önce Yalı’ya yapıp Karşıyaka’nın hizmetine sunmak ve taraftarımızı kendi semtinde maç izleme hayaline kavuşturmak orta vadeli planımız. Bu tesislerin tamamlanması, 80 dönümlük 40 dönümlük arazilere kamp merkezinden okuluna, spor akademilerinden üniversitelerine kadar bir eğitim ve spor yerleşkesi kurmak da orta vadeden sonra uzun vadeli amaçlarımız arasında. Yine orta vadeli planlarımız arasına kulübe kurumsal bir kimlik getirmeyi ekleyebiliriz. Zedelenmiş kulüp imajını ortadan kaldırmak... Bu da nasıl olacak? Kurduğumuz takımlarda, taahhütlerimizi zamanında yerine getirip başarıyı bu şekilde yakalamayı düşünüyoruz. Tesisleşme ve statla beraber yine orta vadede bu borç yapısından kurtularak kulübün küllerinden doğmasını sağlamak istiyoruz. Uzun vadede kamp merkezi olsun, okullar olsun bu çeşit imkanları Karşıyaka’ya kazandırarak kendi altyapı eğitimimizi verebilecek sistemler yaratmak ve kendi oyuncularımızla Süper Lig’de mücadele etmek isteklerimiz aramızda. Ama öze dönmek, en önemli proje.
Geçtiğimiz yıllara baktığımızda genel olarak Karşıyaka’nın bütün başarılarını alt yapıdan sporcularının ağırlıklı olduğu takımlarla kazandığını görüyoruz. Ama son yıllarda, belki de 40 milyonluk borcun oluşmasında en büyük etken de bu, Karşıyaka’nın bir sistem problemi var. Futbolda altyapı neredeyse tamamen kaybedildi. Sürekli büyük paralar ödenerek transfer edilen futbolcular var ve sonra bu futbolcular paraları ödenmediği için kaçarak gidiyor. Bir bonservis geliri de elde edilemiyor. Ödenemeyen o maaşların yükü de kulübün üzerinde kalmaya devam ediyor. Siz biraz bunu da değiştirmekten bahsediyorsunuz anladığım kadarıyla...
Aslında ilk söylenmesi gereken şey şu; günlük düşünmekten vazgeçip, kulübün geleceğini düşünmemiz lazım. Bize burada bazı ödeme emirleri geliyor. Futbolculara olsun, voleybolculara olsun. Kısa vadeli olarak bunları öteleyip omzunuzdan atma şansınız var. Belirli harçlar var, bunları yatırıp, aslında kesin olan bir alacağı inkar edip, sadece vakit kazanmak için 1 buçuk 2 sene öteleyebiliyorsunuz. Ama bu size değişik maliyetler yüklüyor. Bu borç zaten böyle oluşmuş. Borcun oluşmasının 3 ana nedeni var. Birisi söylediğin gibi yanlış transferler, yanlış seçimler, yönetimsel hatalar. İkincisi günü düşünerek, “Bir buçuk sene sonra ne olursa olsun, günü kurtarayım, bugün gelmesin” mantığıyla hep bir takım günlük politikalar izlemek. Üçüncüsü de branşlaşma adı altında birtakım faaliyetler yürütüp ana yükü kulübün üzerinde tutmak.
Bunu da kısaca şöyle açıklayayım; Bizde şu an kaç tane faal branş var? Ana branşlar futbol, basketbol, voleybol, tenis ve yelken. Bu branşların kendi kadroları var. Kendi kadroları içinde oyuncuları var, teknik kadroları var, çalışanları var, altyapıları var. Tabloya dışarıdan baktığınız zaman bu şubeler diyor ki; “Biz kendi yağımızda kavruluyoruz. Maaşlarımızı ödüyoruz. Kulübe yük olmuyoruz”. Aslında böyle bir şey yok. Basketbol şubeden örnek vereyim; geçen senenin bütçesi 20 milyondan fazla, oyuncu bütçesi 16-17 milyon, sponsordan gelen bir para var, yaratılan kaynaklar var ve bu kaynaklarla eksi 2 milyon civarında devrediliyor. Aslında o eksi 2 değil eksi 10. Neden diyeceksiniz? Burada yasal sorumluluklar var. Oyuncu kontratlarından doğan SGK, muhtasar vb. giderler var. Yani işin özeti, yemek yeniyor, çöp ana binaya atılıyor ve sevimli bir tablo çizilip “biz kendi yağımızla kavruluyoruz” algısı oluşturuluyor. Şu anda kulüpte sporcular dahil 180 civarı personel var. Bunların yasal gerekliliklerini bir toplarsanız, zaten bu borcun çok büyük bir kısmını görüyorsunuz. Çok basit bir örnek verdim, hepimiz işyeri çalıştırıyoruz. Basketbolda 16 milyon liradan hesaplasanız, devlete olan vergisi muhtasar bedelleri %30 civarındadır, 16 milyonun da %30’u yaklaşık 5 milyon lira para yapar.
Kulübe gelen ciddi kaynaklar da var bu arada. Naklen yayın gelirleri gibi ama biz onların hiçbirini maalesef göremiyoruz. Sadece imzalıyoruz ve bir takım icra borçlarına gidiyor. Bu sezon onlar da kaybediliyor. Ayağımızı yorganımıza göre uzatacağız. Herkesin ilk önce kabul etmesi gereken bir şey var; biz iflas etmiş bir kuruma sahip çıktık. Kayyuma kalsaydı, kayyuma kaldığı anda bizim basketbolumuz da gidecekti, sponsor çekilecekti. Orada bir sürü karanlık senaryo vardı. Onun için sadece bu transfer yasağına takılıp bazı şeyleri forse etmektense bence destek olmak lazım. Biz hayalci davranmamaya, hayal satmamaya çalışıyoruz.
Başka bir örnek; 10 aydır para almayan personel. Hepimiz iş yapıyoruz, işçi çalıştırıyoruz. 10 ay bir insan neden para almadan çalışır? Onu da geçtim neden 11. ayda yeni gelen yönetim aleyhine haberler yaptırır? “Personel maaş bekliyor” diye haberler çıkıyor. Ben de soruyorum; 10 aydır aklın neredeydi de 11. ay bir şeyler oldu? Neden burada eski yönetime tarihin rekor bütçeleri girip çıkarken, harcamalar yapılırken, onlara “bizim paramız nerede?” diye sormadın da, yeni gelen yönetime, bu kulüpteki enkazı kaldırmaya gelen yönetimin üstüne daha fazla bir yük bindirmeye çalışıyorsun? Ben şunu anlayamıyorum; “10 ay maaş almadım”... 1 ay maaş almayabilirsin, 2. ay maaş almayabilirsin, 3. ay “Kusura bakmayın” dersin gidersin. Ama “10 ay maaş almadım” dediğin zaman ben bunun başka bir yönü olduğunu düşünüyorum. Bu kadar süre Karşıyaka sevgisiyle çalıştıysan da, 11. ayda da bekleyeceksin. Burada tabii ki personelin hakkını yemek ya da parasını ödememek gibi bir şey yok. Ama kulübün durumu ortada. Çok daha değişik öncelikler, yapılması gereken işler var. Tabii ki biz elimizden geldiğince bu hafta bayram öncesi personelimize de birer maaş yatıracağız. Ama geçmişten gelen maaşların kimse kusuruna bakmayacak ben hiçbir söz veremem. Onu bir önceki yönetim ayrılmadan önce, hatta paralarını alıp temliklerinden düşmeden önce sormaları gerektiğini düşünüyorum. Geçen sene bu kulübe tarihinin rekor bütçesi geldi. Bu rekor bütçeyle bırakılan tablo da ortada. Keşke o zaman bu yönetim ayrılmadan “Bizim maaşlarımız lütfen” diye o haberleri o zaman yaptırsalardı. Benim taahhüt edebileceğim tek şey, 21 Mayıs’tan itibaren olan maaşların ödeneceği yönünde olabilir. Geriye dönük alacaklara bir şekilde girersek, onun bir çıkışı da yok. O zaman ikilikler çıkmaya başlar.
Biraz basketboldan bahsedelim... Orada taraftarın tepkisini çeken 2 gelişme oldu. Biri bütçenin düşmesi, diğeri de Ufuk Hoca’nın ayrılışı... Bu konularda neler söylemek istersiniz?
Şimdi bütçenin düşmesi sponsorla ilgili bir şey. Ben olayı şöyle değerlendiriyorum; Bir bütçe niye düşer? Demek ki sponsorun beklediği geri dönüşü alamamış demektir. Ya da başka rahatsızlıklar vardır. Ben dönem dönem basketbolun direkt başında olduğum için şöyle örnekler vereyim; 2007-2008 sezonunda bütçe 1 milyon 250 bin liraydı. 2012-2013 sezonunda 4 buçuk milyon liraydı. Baktığımızda geçen sene 24 milyonlara tekabül eden bütçeler var. Karşıyaka az bütçeyle, çok iş yapmaya alışmış bir takım. Çok bütçeyle az iş yaptığınız zaman şemsiye tersine dönüyor. Geçen seneye baktığımızda Euroleauge’le başlayan, ardından EuroCup, onun ardından Türkiye Kupası’nda bir yere gelememe ve son haftalarda play-off’a gelip ilk turda elenme gibi bir durum var. Sponsor da olayı bu şekilde görüp bütçeyi azalttı. Buna bizim ekleyebileceğimiz artı bütçeler de belli. Ama ben bu şekilde de başarılı olabileceğimize inanıyorum. Bazı bünyeler vardır, çok parayla bazı şeyleri başaramazlar ama az parayla çok şeyi başarabilirler. Ben Karşıyaka’nın da, özellikle Karşıyaka basketbolunun da bu şekilde az bütçelerle iyi işler yapabileceğine inanıyorum. Sponsor aslında geçen seneye kıyasla bütçeyi düşürdü. Önceki senelere kıyasla yine iyi bir bütçesi var Karşıyaka’nın. Ana sponsoru dışında da sponsor kaynakları var. Onu da eklediğimizde, basketbol ligindeki orta seviyedeki bütçelerde gözükür. Ama bizim buradaki basketbol kültürümüz, salon kültürümüz ve taraftar kültürümüzle o açığı kapatabileceğimizi düşünüyorum. Beni basketboldaki bütçe daralması çok da endişelendirmiyor açıkçası. Biz her zaman ucuz ve kaliteli oyuncuları bulmayı başardık, bu sene de başarırız. Zaten 600-700 bin dolarlık oyuncular bizim bünyemize iyi gelmiyor. Bize daha aç oyuncular lazım. Onun için basketboldaki küçülmeyle ilgili çok endişem yok ve en azından bu seneden daha iyi olacağını söyleyebilirim. Euroleauge oynayamayacağız ama lig olsun, Türkiye Kupası olsun en iyi şekilde mücadele edebileceğimizi düşünüyorum.
Ufuk Sarıca Karşıyaka’ya büyük hizmetleri dokunmuş, çok büyük başarılara imza atmış, Karşıyaka’yla, Karşıyaka taraftarıyla bütünleşmiş gerçekten çok başarılı bir koç. Ben ilk Ufuk Sarıca’yı buraya getirdiğimde şöyle bir demecim olmuştu; “Karşıyaka’nın da Ufuk Sarıca’ya çok ihtiyacı var, Ufuk Sarıca’nın da Karşıyaka’ya çok ihtiyacı var, onun için bu doku tutacak” demiştim. Gerçekten tuttu. İlk seneden itibaren hep üstüne koyarak gitti ve çok büyük başarılar kazandırdı. Ama geçen sene yapılan bir kontrat var, 600 bin dolarlık bir kontrat. Karşıyaka Spor Kulübü’nün, bu kontratı bu bütçeyle karşılaması zordu. Aynı şekilde takım için ayrılan bütçeyle de hocanın kalması zordu. Biz kendisiyle devam edebilmek adına bütçeyi sunup görüşlerini aldık ama iki taraflı uyuşma olmayınca sonuçta bir ayrılık olması gerekti. Bu ayrılıkta da karşı tarafla iyi niyetle bir anlaşma yapıldı. 100 bin dolar niye verdiğimizi sorgulayabilirsiniz ama bunun tersinde de hiçbir şey yapmasa bile 600 bin dolar ödemek durumunda kalacaktık. Sonuçta her şeyin bir başı ve sonu oluyor. Bence Karşıyaka ve Ufuk Sarıca için son değil. Her zaman yine birlikte olma şansı var. Sonuçta iki tarafın da etik şekilde davrandığı bir ayrılık süreci oldu. Kendisine de bundan sonraki koçluk hayatında başarılar diliyoruz. Karşıyaka Spor Kulübü de kendisini bir yerlere getirebilecek bir isimle kısa bir süre içerisinde anlaşacaktır.
Sonuçta, Karşıyaka Spor Kulübü de Ufuk Sarıca’ya çok şey katmıştır, Ufuk Sarıca da Karşıyaka Spor Kulübü’ne çok şey kattı. Kendisi burada yükselip Milli Takım yardımcı antrenörlüğüne kadar çıktı, birçok kupa kaldırdı. Bu camia da onu çok sevdi, o da camianın bu sevgisine her zaman hizmetleriyle cevap verdi. Ama bugün mecburi bir ayrılık söz konusu olduysa, bizim birbirimizi anlayışla karşıladığımız gibi, camianın da sporun içinde böyle şeyler olduğunu kabullenerek anlayışla karşılaması gerekir. Sürekli Ufuk Sarıca’nın devam etmesini isterdik tabii ki ama maalesef böyle dönüm noktaları da oluyor.
Son olarak camiaya vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Biz burada iflas konumundaki bir müesseseye sahip çıkma adına çok zorlu bir görevi üstlendik. Burada da elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Ama konuşan kesimlerden başka bir planı olup, “Bu kurtuluşu ben daha iyi sağlarım, bu planları daha iyi uygularım” diyen varsa, buyursun gelsin konuşalım. Sonuçta burada ortak payda Karşıyaka, biz her zaman elimizden geleni yaparız. Ama şu anda bizim kurduğumuz planlar bunlar ve biz kulübün geleceğini yaratmak adına çalışıyoruz. Söylediğim gibi biz buraya sadece transfer yasağını kaldıralım, günlük düşünelim, popülist yaklaşalım bu şekilde ilerleyelim diye gelmedik. Her değişim süreci sancılı olur, bu süreç de biraz sancılı olacak ama sabretmemiz lazım. Bu sabrın sonunda da kulübü yeni temelleriyle yükselteceğimiz günler muhakkak ki kısa zaman içerisinde gelecektir.
Salahattin Oytun İdel / Karşıyaka Haber-Özel