Madde kullanım yaşı ne kadar düşükse bağımlılık o kadar kuvvetli
İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burcu Serim Demirgören, son günlerde özellikle sentetik uyuşturucu Bonzai ile ailelerin korkulu…
Türkiye’ye 2010 yılında giren ve her gün bir başka gencin geçirdiği kriz ya da ölüm ile gündemdeki yerini koruyan sentetik uyuşturucu Bonzai ile aileler için madde bağımlılığı bir kâbus haline geldi. Araştırmalara göre madde kullanımı ve bağımlılığının 10 yaşlar seviyesine inmesi, risk grubunun genişlemesi açısından da büyük bir tehlike oluşturuyor. Madde bağımlılığı konusunda ailelerin çocuklarını iyi gözlemlemesi gerektiğini belirten İzmir Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Burcu Serim Demirgören, önemli uyarılarda bulundu.
Erken başlayanlarda bağımlılık daha şiddetli
Araştırmaların, ergenlik ve erken yetişkinlik dönemindeki bireylerin madde bağımlılığına daha yatkın olduğunu gösterdiğini belirten Demirgören, madde kullanımına ne kadar erken başlanırsa bağımlılığın o kadar şiddetli olduğunu söyledi. Bağımlılığın, “durmadan kullanmak değil, kullanmaya başlayınca duramamak” olduğunu dile getiren Yrd. Doç. Dr. Demirgören, “Araştırma sonuçları, madde kullanımına başlamada en önemli etmenin ‘merak’ olduğunu göstermektedir. Ergenlik döneminde dürtüsellik, heyecan arama, risk alma davranışları çok daha sık görülmekte, bu nedenle madde deneme açısından en riskli dönem ergenlik dönemi olmaktadır. Ayrıca madde kullanımı gençler arasında moda şeklinde yayılmakta, bu nedenle uyuşturucu satıcıları tarafından yeni maddeler türetilerek bu akım sürekli canlı tutulmaktadır” dedi.
Duygusal değişikliklere dikkat
Madde kullanan gençlerde, çevre ve arkadaş değişikliği, kimi zaman neşeli, sakin; kimi zaman öfkeli, saldırgan olma gibi duygudurum değişiklikleri, aile ilişkilerini azaltma, evde daha az bulunma, ev içinde yalnız kalmayı tercih etme, aşırı para harcama, kendine bakımının azalması, okul başarısında düşme, giderek okula, spora, hobilerine karşı ilgisini kaybetme, yalan söyleme, okuldan kaçma gibi davranış değişikliklerinin gözlenebileceğine dikkat çeken Demirgören, “Ayrıca uyku bozukluğu, dalgınlık, halsizlik, yorgunluk ve isteksizlik, beslenme bozukluğu ve kilo kaybı, gözlerde kanlanma, göz bebeklerinde daralma ya da genişleme, konuşma güçlüğü, sarhoşluk hali, ciltte leke, yara ve enjeksiyon izleri gibi fiziksel belirtiler de gözlenebilir” diye ekledi.
Profesyonel yardım alınmalı
Anne-babaların, çocuklarının madde kullandığını öğrendiklerinde büyük bir hayal kırıklığı, üzüntü, utanç, suçluluk, korku ve öfke duyduklarının gözlemlendiğini belirten Demirgören, çocuk ve ergen psikiyatri uzmanından profesyonel yardım alınmasının çok önemli olduğunu söyledi. “Gençler genellikle ilk konuşmada madde kullandıklarını inkâr ederler” diyen Demirgören, “Böyle bir durumda üzerine gitmek yerine izlemeye devam etmek, uygun bir ortam ve zamanı kollayarak tekrar konuşmak gerekmektedir. Amacın yargılamak, etiketlemek, suçlamak değil, destek olmak olduğu özellikle belirtilmelidir” dedi.
Herkes sorumluluk duymalı
Kimlik oluşturma, bağımsız bir birey olarak kendini ortaya koyma gibi pek çok gelişimsel görevi engelleyen madde bağımlılığı konusunda sadece ailelerin değil okul yetkilileri ve güvenlik güçlerinin de sorumlulukları olduğunu vurgulayan Yrd. Doç. Dr. Demirgören sözlerini şöyle sürdürdü:
“Okullarda madde kullanımının zararlarının anlatıldığı eğitimler düzenlemek, yazılı ve görsel medya aracılığıyla maddeyi denemeden önce çocuğu bilinçlendirmek ilk koruyucu yöntem olmalıdır. Ayrıca ebeveynlerin çocuklarıyla aralarında karşılıklı güven ilişkisi kurması, arkadaşlarıyla tanışması, çocuğunun boş zamanlarını nasıl değerlendirdiğiyle ilgili bilgi sahibi olması gerekmektedir.”