Jeofizik Mühendisleri Odası'ndan İzmir'e zemin uyarısı
Jeofizik Mühendisleri Odası, Konak ve Karşıyaka gibi ilçelerde zeminin çok zayıf alüvyon tabakadan oluştuğunu belirterek, “6.2 - 6.6 arası deprem dahi olsa can kayıpları ciddi oranda olabilir" dedi.
İzmir'in tektonik yapısından kaynaklı İstanbul'daki kadar büyük bir depremin beklenmediğini ancak kentte riskin daha fazla olduğunu ifade eden Jeofizik Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Sinancan Öziçer, zeminin kent genelinde çok zayıf alüvyon bir tabakadan oluştuğunu kaydetti. Yapıların yaş itibariyle miadını doldurduğunu da söyleyen Öziçer, zemin etüt projelerinin öneminin her geçen gün arttığını belirtti.
"Birçok kişi İstanbul depreminden bahsediyor ancak İzmir'de meydana gelebilecek yaklaşık 6.5 büyüklüğünde bir deprem daha ciddi sıkıntılara neden olacaktır" diyen Öziçer, "Belki İzmir'in tektonik yapısından kaynaklı İstanbul depremi gibi 7'den büyük bir deprem beklenmiyor ancak risk fazla. Çünkü İzmir'in nüfus yoğunluğunun en fazla olduğu yapılaşmanın altındaki zemin çok zayıf alüvyon tabakasından ibaret. Bu zemine yapılmış yapılarımızın yaşı miadını doldurmuş durumda. Mühendislik hizmeti almamış on binlerce bina var, vatandaşlarımız unutkan ve bilinçsiz. İzmir'de 6.2-6.6 arası bir deprem meydana gelse dahi can ve mal kayıpları ciddi oranda olabilir. Bu konuda aletsel veriler ile bilimsel çalışmalar yapılarak net sayıyı verebiliriz. Ancak yapılacak en kötü senaryoya göre deprem zararını en aza indirecek bilinçlendirme ve bilimsel çalışmaların içinde olmamız gerekiyor. Geçmişte yaşadığımız acı tecrübeler gösterdi ki parsel bazında zemin etüt projelerinin önemi her geçen gün kat ve kat artmaktadır. Her belediyede denetim mekanizmalarının artması gerekirken maalesef İzmir gibi batıya açılan kapı olan şehrimizde 30 ilçe belediyenin sadece 10'unda jeofizik mühendis istihdamı mevcuttur" dedi.
İzmir'de yıkımlara neden olan 30 Ekim 2020 Sisam depremini hatırlatan Öziçer, bir deprem anında en çok hasarın meydana gelebileceği öngörülen Karşıyaka, Konak sahil kısmının haricinde iç taraflarda da hasar ve can kayıplarının oluşabileceğine dikkat çekti. Bu durumun rezonans ve ana kaya derinliğinin o bölgelerde daha derin olmasından kaynaklandığını kaydeden Öziçer, "Ana kaya derinliğini hesaplayarak saha özel ivme değerleri ile yapıların tasarlanması gerekmektedir. Bunun için de derin jeofizik yöntemler kullanılarak daha kısa sürede daha ekonomik ve daha hassas sonuçlar ile depreme dayanıklı yapı tasarımında önemli rol oynamaktayız. Jeofizik Mühendisleri Odası olarak birçok parametresi olan depreme karşı herkesi sorumluluk almaya davet ediyoruz. Karamsarlığa düşmek ve depremden korkmak yok. Deprem doğal bir afettir. Öncesini, anını ve sonrasını planlamak gerekir. Bu plan tek bir kurumun veya mecranın yapacağı plan değil, hepimizin üzerine düşecek sorumluluklarla üstesinden gelinebilecek bir durumdur" diye konuştu.
Kentsel dönüşümün İzmir'de sosyal donatıların korunarak daha da hızlandırılması gerektiğini söyleyen Öziçer, temel afet bilincinin artırılıp yapısal olmayan malzemelerin sabitlenmesi ve deprem anında doğru hareketlerle can kaybı riskinin azaltılabileceğini anlattı. 1999 depreminde yaklaşık 1000 kişinin yapısal olmayan eşyalardan dolayı hayatını kaybettiğini açıklayan Öziçer, "Yerel yönetimlerin sorumluluğu ve yapabilecekleri biraz daha fazla. Kentsel dönüşüm hızlandırılmalı. Eğitimler, kuracakları ekipler ile tatbikatlar, deprem hazırlıkları, simülasyon gösterileri ile deprem bilinci ve farkındalık düzeyini artırıcı çalışmalar yapılmalı. Sahte zemin etüt raporları son zamanlarda arttı. Bu durumu engellemek için belediyelerde jeofizik mühendislerini istihdam etmek gerekiyor. Tüm belediyeler afet sonrası toplanma alanlarını tekrar revize edip, arttırmalı. Mahalle muhtarları ile iş birliğine girilip mahalle mahalle Toplum Afet Gönüllüsü ekiplerinin oluşturulması sağlanmalıdır. AFAD çok tecrübeli ve güçlü bir arama kurtarma ekibine sahiptir. Ancak İzmir'de olabilecek ciddi bir depremde onlar da eksik kalabilir" ifadelerini kullandı.
Öziçer, "Somut veri olmamasına ve sismolojik gözlemlerin herhangi bir uyarı vermemesine rağmen, bilimsel ve mesleki araştırma kılıfı adı altında yerel yönetimlerin ve kamu idarecilerinin üzerinde baskı kurulması doğru değildir. İzmir'de maalesef, 'Ben demiştim' demek için adeta deprem olmasını uman birtakım kişiler ve kurum temsilcileri bulunuyor. Halkımızın ve yöneticilerin, ellerinde hiçbir sismolojik veri, somut ve öncü emareler bulunmayan bu kişilere itibar etmemesi gerekiyor" dedi.