İnanç Koç: Bu sene çıta bir adım yükseldi ve hedef Play-Off finali oynamak
Pınar Karşıyaka'nın kaptanı İnanç Koç "Bu sene çıta bir adım yükseldi ve hedef Play-Off finali oynamak" dedi.
İnanç Koç için basketbol tutkusu çocukluk yıllarından başladı ve profesyonel kariyerine 1997-98 sezonunda zamanın Tuborg Pilsener takımıyla başladı. Bu yıllarda sergilediği oyun stili ile kısa sürede dikkatli üzerine çekti 2001 yılında Ahmet Kandemir yönetimindeki Beşiktaş’a transfer oldu. 2003-2004 Sezonuna Türk Telekom BK formasıyla başlarken sezonu Pınar Karşıyaka formasıyla sonlandırdı ve bu İnanç Koç’un Pınar Karşıyaka forması ile başlayan macerasının başlangıcı oldu. Burada 4 sene geçiren İnanç Koç, 2007-08 sezonu için Banvit BK ile anlaştı. Sonraki sezonlarda Mersin Büyükşehir Belediyespor ve Tofaş forması giyen İnanç Koç 2013-14 sezonuyla birlikte kaptanı olacağı Pınar Karşıyaka’ya geri döndü. Ufuk Sarıca yönetimindeki oluşturulan takımda kaptan olarak en önemli rollerden birine sahip olan İnanç Koç geçen sene elde edilen Türkiye Kupası Şampiyonluğunun da öne çıkan oyuncularından biri oldu. Doğduğu günden bugüne kadar takımın içerisinde olan ve bu atmosferin havasını alan oğlu Ali’yi de profesyonellik yolunda ilk adım olan basketbol kursuna yazdırdı. Ali'de babası gibi profesyonel basketbolculuk kariyerini sürdürür mü bunu zaman gösterecek fakat basketbolun onun gelişimindeki önemini İnanç Koç'dan dinleyin. Kaptan bu yoğun dönemde bizlere vakit ayırarak tüm basketbolseverlerin merak ettiği sorularını içtenlikle yanıtladı.
Kaptan Merhaba. Öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğin için çok teşekkürler. Profesyonel olarak uzun yıllardır parkedesin, kaptan olarak yer almanın zorlukları neler?
Kaptan olmak zorluktan ziyade farklı bir sorumluluk yüklüyor. Bu görev bana kulüp yönetimi ve koç tarafından verildi. Ne kadar manevi gibi görünsede ister istemez arada oyuncular, teknik kadro ve idare ile köprü görevi görüyorsunuz. Bu görevi laikiyle yapmaya çalışıyorum. İster istemez yıpratıcı olabiliyor ve omuzlarıma sorumluluk yükleyici yanları var. Bu görevden kaçmak olmayacağı için bende elimden geldiği kadar bunu laikiyle yapmaya, daha keyifli bir hale getirmeye ve kolaylaştırmaya çalışıyorum. Oyuncu arkadaşlarım da bu konuda oldukça yardımcı oluyorlar.
Oğlunuz Ali’de basketbola başladı. Örnek aldığı başarılı babası var ve bu konuda oldukça şanslı olduğunu düşünüyoruz. Sizin örnek aldığınız veya oyununu en çok takdir ettiğiniz hangi oyuncu oldu?
Bizim yetiştirildiğimiz zamanda çok fazla oyuncu vardı şimdi de çok fazla oyuncu var. Önümüzde çok rol modeller vardı ve bir kişiyle kısıtlamak diğerlerine haksızlık olur. Belli prensipleri , çalışma arzusunu ve içinizdeki basketbol aşkını devam ettirirseniz başarıyı yakalayabilirsiniz. Ben bunun Ali içinde geçerli olduğunu düşünüyorum ve ona da bunları söylüyorum. Tabi ki örnek olarak önünde babası var ama Ali salonda büyüdü. Küçüklüğünden beri salondaki herkesle ve diğer oyuncularla iletişim halinde. Salonda ve maçlarda farklı şeyler gözlemleyip öğreniyor. Ben ona herkesten en iyi şeylerini gözlemleyip öğrenmesini tavsiye ediyorum. Bence başarı herkesten iyi bir şey öğrenerek geliyor.
Çocuklarını basketbola göndermeyi düşünen veya yeni göndermeye başlayan ailelere bu yolda ne gibi önerileriniz olur? Neden basketbol seçsinler? Bir çocuk, kız olsun erkek olsun, basketboldan nasıl faydalanabilir?
Öncelikle çocukların sosyalleşmesi, takımdaşlığı öğrenmesi, hayatı öğrenmesi için muhakkiki yakınlarında bulunan böyle bir basketbol ile ilgili oluşuma göndermelerini tavsiye ederim. Ne olursa olsun şimdiki zamanda imkanlar ve seçenekler çok fazla. Artık servisle gidilebiliyor, salonlar yepyeni, antrenörler, formalar, toplar her şey çok farklı ve artık çok fazla imkan var. Bunun üzerine basketbol gibi insan gelişimine ve sosyalleşmede çok büyük aracı olabilecek bir spor dalından mutlaka yararlanmalılar. Çocuklarının ileride basketbolcu olması çok önemli değil ama hayatı öğrenmek ve paylaşım konusunda kendilerini geliştirme fırsatı vermek için çocuklarını basketbola yönlendirmelerini tavsiye ederim. Ben çevremde bulunan herkesi olabildiğince basketbola yönlendirmeye çalışıyorum ve iyide yaptığımı düşünüyorum.
Bu sene Play-Off’un adaylarından biri olarak gözüküyorsunuz. Sizce şansınız ne? Geçen sene Türkiye Kupası’nda yaşadığınız şampiyonluk bu sene Play-Off’lar da yaşanır mı?
Bu sene planlar kurulurken hep geçen sezonun üzerine bir şeyler eklemek istedik ve koyulan hedeflerde bu yöndeydi. Geçen sezona baktığınız zaman oynamış olduğumuz bir Play-Off Yarı Finali var. Bu sene çıta bir adım yükseldi ve hedef Play-Off finali oynamak. Biz şu anda avantajlı durumda görünüyoruz. Eğer geri kalan periyotta istediğimiz sonuçları elde edersek Play-Off’lara iyi bir noktadan girip Play-Off Finali oynamak en büyük arzumuz.
Taraftarlarınızın ve rakip taraftarların dikkatini çeken en önemli olgulardan biri sahaya çıktığınız anda tüm oyuncuların bir bütün olduğunun herkes tarafından hissedilmesi. Bu takım olgusunun yakalanmasındaki en önemli etken ne oldu?
Buna bir tane etken sayamayız bir sürü etken mevcut. Koçun bize yaklaşımı, koyduğu kurallar, bu kuralları uygulamada benim yaptıklarım, oyuncuların iyi niyetleri, oyuncuların düzgün insan olmaları, yönetimin bize verdiği katkı ve taraftarların bize verdiği destek. En büyüğünden en küçüğüne bu oluşumda herkesin katkısı var ama tabi kapılar kapandığında soyunma odasında 13 oyuncu kalıyoruz, koçing staff ile 15-16 kişi oluyoruz. Koç bu 15-16 kişilik gruba “Çekirdek Aile” diyor. Bu çekirdek ailede herkes iyi niyetle yaklaştığı ve işini sahiplendiği için böyle bir oluşum ortaya çıktı. Gerçekten birlikte oynamaktan zevk alıyoruz ve mutlu oluyoruz. Birimizin iyi oynaması ve başarılı olmasından mutlu oluyoruz. Böyle olunca da uzun zamandır süre gelen başarının geldiğini düşünüyorum. Bu konuda iyi bir örnek teşkil ettiğimizi düşünüyoruz.
Koç Ufuk Sarıca’ya da değinecek olursak, kaptan olarak koça en yakın oyunculardan birisiniz. Koç hakkında neler söylemek istersiniz?
Her zaman söylerim, koçun oyunculuğunu seyrediyordum, devamında ligde karşılıklı oynayabildik ve sonra antrenörüm oldu. Ben koçu önceki soruda bahsettiğiniz benim için rol modellerden birisi olarak söyleyebilirim. Bizim çocukluğumuzda ortada bir Avrupa başarısı vardı ve bu zamanın Efes Pilsen’inin başarısıydı. Bu başarının çok önemli aktörlerinden biri Ufuk abiydi. Benim için onun takımında kaptanlık yapmak çok büyük bir onur.Oyunculuktan gelmenin avantajlarını çok iyi kullanıyor. Benimle olan ilişkisinde, takımla olan ilişkilerinde olsun inanılmaz o avantajı kullanıyor. Bu kaptan olarak benim de işimi kolaylaştırıyor. Onun koyduğu kuralları uygulamakta zorluk yaşamıyorum. Buralardan geçtiği için ne zaman ne yapılabileceğini çok iyi biliyor ve her zaman yardımcı oluyor. Bizde karşı taraftan onun iyi niyetini hiçbir zaman suiistimal etmediğimiz için bu güvenle birlikte başarıda geliyor.
Parkelerde oyuncu olarak edindiğin bu engin tecrübeyi teknik heyette de aktarmak gibi hedeflerin var mı?
Ne olursa olsun küçüklükten başlayarak 20-25 seneden bahsediyoruz. En iyi iş bildiğimiz iştir. Belli bir geçmiş ve tecrübe var. Mutlaka basketbolun içinde kalmak istiyorum. A, b, c planlarım var ama o anki şartlar, durum ve oluşum neyi gösterir şu anda aktif olarak oynadığım için çok fazla kafa yormuyorum ama kendime yatırım yapıyorum. Şu anda benim için en büyük şey oyunculuk. Oyunculuk bittikten sonraki planlar kafamda hazır ama o anki şartlar ne olur ne getirir bilemiyorum. Mutlaka basketbolun içinde olmak ve hizmete devam etmek istiyorum.
Türkiye Basketbol Ligi’nde değişen kurallar ile birlikte bu seneyi mücadele düzeyi ve rakipler olarak nasıl değerlendiriyorsun?
İnanılmaz bir sezon geçiyor. Diğer takımlardaki arkadaşlarımızla da konuştuğumuzda hepimiz bu düşüncedeyiz. İlk başta bakıldığında Türk oyuncular için biraz dezavantaj gibi görünüyor ama sezon sonu yaklaştıkça rotasyonlarda Türk oyuncuların önemi ortaya çıktı. Puan tablosuna baktığımızda Türk oyunculara daha fazla süre veren takımların üst sıralarda yer aldığını görüyoruz. 5-6 yabancı getirip takım kurulmuyor, başarılı bir takım oluşturmak bu kadar kolay değil.
Tercihini Türk oyunculardan yana kullanan takımları üst sıralarda yer aldığını görüyoruz ama şunu da görebiliyoruz lig sonuncusu lideri kendi evinde yenebiliyor veya ikinci sırada yer alan takımlar orta sıralardaki bir takıma 20 sayı ile yenilebiliyor. Lig basketbolseverler için çok keyifli geçiyor fakat takımlar için o kadar keyifli geçmiyor (Gülüyor). Her hafta ayrı bir stres çünkü kolay maç denen olgu kalktı. Bu hafta kolay geçer olgusu bitti. Bunun Türkiye Basketbol Federasyonu’nun organizasyondaki etkenleri ne kadar ileri götürdüğünün göstergesi olarak düşünüyorum. Bu başarı aynı zamanda seyircisi sayısı ve reytinglere de yansıyor. Basketbolun gelişimi ve bu yukarı gidişi Türkiye’de 1. Spor olmaya kadar gider.