Hüseyin Mutlu Akpınar sessizliğini bozdu
Karşıyaka Belediye Başkanı Hüseyin Mutlu Akpınar, yeniden başkan adayı olmaması nedeniyle Karşıyakalılar'a bir açıklama yaptı.
Açıklama şöyle: "Sevgili hemşerilerim, 2014 Yerel Seçimlerinde hemşerilerimin kolay ulaşılamayacak oy tercihleriyle seçildiğim Karşıyaka Belediye Başkanlığını, 2019 Yerel Seçimleri sonrasında bir başka arkadaşıma bırakacağım. Umuyor, diliyor ve biliyorum ki, bu nöbet değişikliği yine CHP bünyesinde olacak, Karşıyaka sosyal demokrasinin kalesi olduğunu bir kere daha gösterecektir. Onurla geldiğim görevimi onurla bırakacağım. İs değil iz, laf değil iş üretmenin, kişisel ve siyasal duruşumu emeğe, hizmet ve eserlere dönüştürmüş olmanın huzuru içindeyim. Sokaktan gelmiştim, sokakta oldum ve yine başı dik bir insan olarak, bu güzel kentin sokaklarında dolaşacağım. Aldığım bayrağı yere düşürmedim, daha da yükselmiş olarak vefaya, saygıya ve geleceğe emanet edeceğim. Karşıyaka’da geride bıraktığımız beş yıl, unutulmayacak işlere atılan imzalarla yaşanmıştır. Bu işlerin önsözü, yurtseverliktir, devrimciliktir. Türkiye Cumhuriyeti değerlerini sonuna dek ve ödün vermeksizin savunmakla, bir yaşam biçimine dönüştürme çabasının inadı ve kararlılığıyla yazılmıştır. Zübeyde Hanımın Karşıyaka’sında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izinde nasıl yürünür sorusuna verilen yanıtlar, beş yılın manifestosudur. Karşıyaka’da yapılacak bir gezinti, bu manifestonun hissedilmesine yeter. Arenayı silip Mustafa Kemal Atatürk Spor Salonu, sarayı silip Zübeyde Hanım Nikâh Evi yapmak, sıradan bir ad değişikliği değildir. Bombacı Ali Çavuş’un, Mavişehir’de Çanakkale’de şehit düşmüş 15 Karşıyakalı Yiğit anıtının yanında dalgalanan bayraklar ile aziz şehitlerimizin adlarının anıtlarda, parklarda, sokaklarda yaşatılması bu manifestonun gereğidir. Zamanın ve ihmalin yıprattığı “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı”nı 45 metreye yükseltip, yüzlerce yıl yaşayacak biçimde yeniden Karşıyaka’ya armağan eden, ayakları dibindeki “Saygı Müzesi” ile anıtımızın anlamını ve değerini pekiştiren irade, işte bu manifestodan beslenmiştir. Ali Rıza Efendi Parkı, Köy Enstitüleri Parkı, Tarhana Osman’ın Heykeli, Karşıyaka’nın Efsaneleri Stadı, Muharrem Candaş Spor Salonu ile bu kentin ve bu ülkenin nice değerine saygı duruşu niteliğinde ortaya konan eserler, bu duruşun yansımasıdır. Geride bıraktığımız beş yıl, “halkçı yerel yönetim” ve “sosyal sorumluluk” adına yazılmış ve yaşanmış bir Karşıyaka Hikâyesidir. Hayatın hiçbir alanını ihmal etmeden, bir ilçe belediyesinin bilinen koşullarına rağmen yazılmıştır. Bu hikâyede “Karşıyaka’nın Filizleri-Her Apartman Bir Üniversiteli Okutuyor” adında bir eğitim fenomeni, “İsmail Hakkı Tonguç Karşıyaka Gençlik Eğitim Merkezi” adında eğitim ordusu, peş peşe açılan anaokulları ve kitaplıklar vardır. Tek başına bir yerel yönetimin yıllarca saygıyla anılmasını sağlayacak “Evrensel Çocuk Müzesi ve Eğitim Kampüsü” vardır. Yerel yönetimlerin eğitime destek çalışmalarını ortadan kaldırmaya çalışanlara, ilk önce Karşıyaka’dan itiraz etmenin ve kazanmanın onuru vardır. “Üretici Kadın Kooperatifi”, “Roman Kooperatifi”, “Fırın İşçileri Derneği” “Balköy”, “Kent Gıda Market” zinciri başta olmak üzere, emeğin ve emekçinin yanında duran, üretenle tüketeni saygıyla ve sorumlulukla buluşturan projeler, böyle bir manifestonun gölgesinde var edilmiştir. “Bina diken değil, ağaç diken olacağız”, “Doların yeşilini değil, doğanın yeşilini savunacağız” derken, yapılacak her daire için iki ağaç dikilmesini isterken, peş peşe açılan parklarla, tematik ormanlarla kişi başına düşen yeşil alan oranını yükseltmeye çalışırken, kaygımız yarınlar içindi. “Güneş Tarlası” ve kentin en geniş ve etkin “Geri Dönüşüm Merkezi” işte bu amaçla kuruldu. Geride bıraktığımız beş yıl, yaşamı her alanda kucaklayan, ihmal etmeyen, küçük dokunuşlarla büyük mutluluklara nasıl ulaşılır sorusuna yanıt veren çabalarla örüldü. “Vatan Size, Aileniz Bize Emanet” diyerek sınırdaki askerlerimize, “Bir Çocuk Bin Gülüş” diyerek ülkenin en uzak yerlerindeki yavrularımıza, Karşıyaka vefası ve sevgisiyle ulaştık. “Bilge Çınarlar Yaş Alma Merkezi”nde büyüklerimize saygımızı gösterirken, hastalarımızı çaresizliğe, evlerinden çıkamayan hemşerilerimizi umutsuzluğa terk etmedik. “Kısa Süreli Engelli Dinlenme Merkezimiz” ve 7/24 hizmetlerinde olan birimlerimizle, Karşıyaka’nın aynı zamanda bir engelli kenti olduğunu gösterdik. Can dostlarımızın üstüne titrerken, başta çocuklarımız olmak üzere doğaya, çevreye ve insana saygı farkındalığı yarattık. Bugün o nedenle Vecdi Altay Çocuk Kulübü, benzerlerine örnek olmakta, öncülük yapmaktadır. Sporun kenti olduk, akla gelebilecek her dalda çocuklarımıza, gençlerimize ve her yaştan hemşerimize koşullar, olanaklar yarattık, tesisler açtık, sayısız etkinlikler ve buluşmalar gerçekleştirdik. KAF SİN KAF bilincini, kent duyarlığı ve geleceğin şampiyonlarına duyulan sorumlulukla birleştirdik. Bu bilincin popüler ve gündelik kazanımlarla geçiştirilmesini değil, kalıcı ve sürdürülebilir olmasını amaçladık. Bireysel ve takım başarıları ile sayısız madalyalarıyla, gençlerimiz ne kadar doğru yolda olduğumuzu kanıtladı. Bu manifesto, yerel yöneticiliği rutin belediyecilik çalışmalarıyla sınırlamadı. İçine kapanmadı. Belediye binasını hemşerisine uzak, yaşama soğuk bir yer olmaktan çıkardı. Konserleriyle, sanat galerisiyle, her türlü talebi güler yüzle ve ciddiyetle değerlendiren yaklaşımıyla, bir Halkevine dönüştü. Böyle bir anlayış olmasaydı, tek başına bir yerel yönetimi ve başkanını unutulmaz kılacak “Karşıyaka Belediye Oda Orkestrası – KODA” kente, ülkeye ve dünyaya armağan edilemezdi. Çünkü “Karşıyaka aydınlık ve çağdaş insanların kentidir” sözünün içi doldurulmalıydı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Sanatsız kalan bir ulusun yaşam damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü, boşuna söylememişti. Ülkemiz ve ulusumuz için ne düşündüysek, neyin hayalini kurduysak, Karşıyaka ölçeğinde somutlamalıydık. İşte bu düşüncelerle, bir ilçe belediyesi ölçeğinde ilk kez kurulan KODA, kısa sürede Türkiye’nin en önemli sanat toplulukları arasındaki onurlu yerini aldı. Gururla söyleyebilirim ki, KODA yanında Belediye Tiyatrosu, sanatın her alanını kapsayan toplulukları, beş yılda ağırladığı birbirinden seçkin kişi ya da topluluklardan oluşan konukları, yayınları her biri ses getiren yüzlerce etkinliğiyle, Karşıyaka gerçek anlamda bir “sanat kenti” nasıl olur sorusuna, harika yanıtlar verdi, örnek oluşturdu. Bunları neler yaptığımızı sıralamak ve övünmek adına değil, tarihin belleğine ve Karşıyaka’nın vefasına emanet etmek için anımsatıyorum. Bütün bu çalışmaların altında “Biz büyük bir aileyiz” diyen Karşıyaka’nın, hemşerilerimin ve her kademesindeki emekçileri ile mesai ve yol arkadaşlarımın imzası vardır. Birlikte başardık. Değerlerimize, yaşam tercihimize, emeğimize ve Karşıyakalılık Ruhumuza dil uzatmaya ve saygısızlık yapmaya kalkanlara “Sana ne?” derken, çocuklarımızı, kadınlarımızı, emeğimizi, Türkiye Cumhuriyeti değerleriyle tanımlanan aidiyetlerimizi ödünsüz biçimde savunurken, en büyük güvencemiz hemşerilerimizdi. 2014’ten bugüne peş peşe gelen seçimler, gerici darbe girişimleri, ekonomik ve sosyal krizler, bilgi ve belge yoksunu engelleme çabaları bizi yürüyüşümüzden asla geri çeviremedi, vaz geçiremedi, teslim alamadı. O yüzden “Ne de olsa Karşıyaka!” sözü, her işimizde ve eserimizde hayranlıkla söylendi. Bu duruş ve paydaşlık olmasaydı, beş yılda sayısız onurlandırmayla yurt içinde ve dışında Karşıyaka’nın adını duyuramaz, bayrağımızı gönderlere çektiremezdik. Bu başarı hikâyesi, yurt içindeki sayısız kişisel ve kurumsal ödülün yanında, yurt dışında 12 Yıldız Şehri, Avrupa Diploması, Avrupa Şehir, Uluslararası Sürdürülebilirlik, Aktif Şehir, 6 Faz Sağlık, Doğa Dostu Şehir gibi ödüllerden sonra, “Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı” ve “Saygı Müzesi” ile Avrupa’dan sonra Dünya Ödülünü aldıysa, bunların değerini hiçbir ölçüt ya da karar belirleyemez. “İnsani Gelişmişlik Ödülleri”nde, ilk 10 kent arasında Ege ve İzmir’den tek ilçe olarak, yalnızca Karşıyaka yer almışsa, şeffaflık ve sürdürülebilir başarı denince akla biz geliyorsak, işte mutluluk budur. Hesap verebilirlik konusunda tertemiz duruşumuzu korumuşsak, hepsinden ötede tasada ve kıvançta yan yana durmuşsak, işte onur budur. Bilimi, etiği, yasaları ve Türkiye Cumhuriyeti değerlerini rehber edinmiş ve bu sonuçlara ulaşmışsak, işte başarı budur. Sıradanlaşma ve düşünsel yetersizlik batağına zorlanan bir ülkede, bunları yeterince anlatamamış olabiliriz. Çıkar musluklarını kesip, rant beklentilerini çöpe attığımız ve kapılarımızı böylelerine açmadığımızdan dolayı hayal kırıklığı yaratmış olabiliriz. Yalnızca halkımızın esenliğini, ülkemizin geleceğini, ayağında ayakkabısı olmayan çocuğumuzun hakkını ve Karşıyaka’nın onurunu savunduğumuz için, arkamızdan kuyu kazılmış olabilir. Çıtayı çok yükseğe koyduğumuzun farkındayım. Ama beni yaşamın ve insanın gözlerine bakarak, ruh ve gönül ferahlığıyla konuşturan gerçek budur. Samimiyetinden ve erdemlerinden başka yitirecek hiçbir şeyim olmadı. Onları teslim alacak bir kişi, kurum ya da makam da henüz icat edilmedi. Yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı, neleri nelere rağmen başardığımızı, 31 Mart’tan sonra tarihe, ülkemizin ve halkımızın vicdanına, Karşıyaka’nın şaşmaz sağduyusuna emanet edeceğim. Gönlüm bu çıtanın daha da yükseltilmesini diliyor. Bilincim, ülkemizin ve yeryüzünün Karşıyaka’dan mahrum edilmemesi gereğini söylüyor. Dünya görüşüm, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği yolda, sosyal demokrat zihniyetin bu büyük mirasın bilincinde olarak, ülkemizin geleceğini çizmesi gerektiğini öngörüyor. Beş yıl boyunca, yalnızca bunun için çalıştım. Bu çabamda beni yalnız bırakmayan herkese, aileme, belediye çalışanı emekçi yoldaşlarıma, CHP kadrolarına, Karşıyaka’ya ve sevgili hemşerilerime teşekkür ediyorum. Yaşattıkları onuru, ömrümün en güzel armağanı ve ödülü olarak yüreğimde saklayacak, bundan sonraki yaşamımı ve siyasi mücadelemi bu onurlandırmanın sorumluluğuyla belirleyeceğim. Bu ülke, bu kent ve paha biçilemez Karşıyaka için ter dökecek, emek harcayacak herkese başarılar diliyorum. Saygılarımla.