HÜSEYİN MUTLU AKPINAR RÖPORTAJI...
Sevecen olduğu kadar, tezcanlı ve sempatik… Hayatın içinden gelirken, siyasetle yovrulup, politik basamakları emin adımlarla üstelik de acele etmeden, teker teker çıkarken “ilk dersleri” aldığı “siyaset uzmanı” rahmetli babasının nasiyatlarını…
Siyasetin dışındaki zevklerinin başında gelen, “müzik tutkusu” ve “spor sevgisi” de en büyük keyfiydi… Fırsat buldukça “Kaf Kaf”ın yeşil kırmızılı formasını sırtına geçirip, meşin yuvarlağın peşinden de koşuyor… Bir gün sakin bir ortam bulursak, müziğin nağneleriyle de “alem” yapacağız… Bakalım, söylediği kadar ustası mı?. Yıllardır sağda solda “merhaba”mız yok değil… Adaylığı sırasında artan dostluk, giderek pekişecek… İnsanı sevmek, insanın elinde… Ne demişler; “Bir elin nesi var. İki elin sesi var!” Dün olmasa bile, günümüzde o kadar önemli olduğuna kim inanmayacak acaba? Lafı fazla uzatmadan hemen konuya geçelim… Karşıyaka’da 2 dönem toplam 10 yıl başkanlık koltuğuna oturan Cevat Durak’tan görevi devralan Hüseyin Mutlu Akpınar ile birlikteyiz… Son sohbet (resmi ziyaretler dışında) adaylığı dönemindeydi… Karşıyaka Haber Gazetesi ve www.karsiyakahaber.com da zevkle okuduğunuza inanıyorum… Bu kez “ağabey-kardeş” gibi değil de; “gazeteci-belediye başkanı” olarak karşılıklı konuştuk… Elbette onun konusu “siyaset”. Benim de “spor” ağırlıklıydı… Bazılarının kulakları çınlasın, “50 yıllık siyasetciyim, bu işi benden iyi biliyorsun” deseler de, inanmayın. Politik konulardan anlamam… CHP’li başkan, elbette ne kadar konuyu değiştirseniz de, dönüp dolaşıp lafı oraya getiriyor… “CHP’deki muhalifler desem mi?” derken, laf ağzımdan çıkıverdi… “Eleştiriler çok mu?” sorusuna, Hüseyin Mutlu Akpınar’ın cevabı şöyle oldu: “Benimle uğraşan doğru dürüst, iyi ve sağlam uğraşsın. Her şeyimi didik didik didiklesin. Benim boş laflara karım tok. Dedikoduyla siyaset yapanlara laflarını geri iade ederim. Bir yerlere gelebilmek için sağda solda dans etmedim. Partimin baraj altında kaldığı seçimlerden sonra birileri viski tokuştururken, ben partim için koşuşturmaktan bitap düşmüş bir şekilde kıyıda köşede ağlıyordum. Ben bu partide bir yerlere o günlerden geldim. Bana hiç kimse partililik dersi veremez. Buna cesaret de etmesin…” “Başkan, en büyük eleştiriyi kendi partilin olan Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’den aldın. Seni CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na kadar şikayet ettiler. Şu olayı bir açsak” dedim… “Ben öncelikle CHP’liyim. Bunu inkar edemem. Ekip adamıyım. Belediye başkanığı en iyi şekilde sürdürebilmem için kendi ekibimle çalışmak kadar doğal bir hakim olamaz mı? Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’in kızı ve damadı Karşıyaka Belediyesi’nde çalışıyorlar. Değişimlerde her zaman dinamiklik vardır. Bakın zaman zaman rotasyonlar olur. Biz de böyle bir şey yaptık. Ben bunu yaparken de kim olduğuna değil, bana nasıl ayak uyduracağına bakarım” dedi. Ve ekledi: “Yerel yöneticiler polemik yaratan değil polemikleri ortadan kaldıran insanlardır. Karşıyaka’da ekibimle birlikte güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Tartışmaların merkezi olmak için kamuoyunda paylaşmak için başkan olmadım.Belediye başkanının kendine göre çalışma ekibi var. Personelle birlikte en iyi hizmet için çalışıyoruz.Çalışanın hepsi aynı ölçekte benim için. Herkesin bir tek yerde olması mümkün değil. Çalışan kendini bir belediye başkanı gibi görmeli. Halkın vergileriyle aldıkları maaşın hakkını vermeli. Çalışanlar da aldıkların hakkını veriyor.Görev değişiklikler tabi ki olacaktır. Herkes farklı farklı görevlerde bulunacaktır Ekipçiliğe değil takım oyununa inanan bir insanım. Takım oyunu oynayan biri takımın başarısızlığı için oynamaz.Başarısızlığı için oynayanlar takımdan gider.Takımımızda şuana kadar uyumsuzluk yapan yok.Tahir Şahin benim arkadaşım.Aynı partide görev yapıyoruz. Kendisiyle hiç kimseyle olmadığı gibi bir problemimiz yok. Ben hala olgunluğumu gösteriyorum. Kendime göre yönetim anlayışımı ortaya koyuyorum.Herkesin kendine göre yönetim anlayışı var. Biz damadını işten çıkartmadık. Görev yerini değiştirdik. Yerine de yardımcısı olan birini getirdik. Dışarıdan birini getirmedim. Değişimler iyidir. Motivasyonu arttırır.Anormal bir durum yok. Ben ömrüm boyunca kimsenin ekmeğini elinden almadım. Umutsuzluk değil, umut oldum. Kesinlikle de çalışanla problemim olmaz. Ahlaklı, işini yapanlarla sorunumuz olmaz.Benim sorunum çalışmayanla olur. Çalışmayanı da çıkartırız.”
Karşıyakalıların tamamını kucaklayacak sosyal bir yönetim anlayışı modeli oturtmaya çalıştıklarını açıklayan Mutlu Akpınar, “Siyaset dilini değiştirmek gerek. Hassas bir süreç. Rol model olmak istiyoruz. Birilerini ötekileştirerek (siz bilmezsiniz) diyerek olmaz.Kenti yönetmek için yola çıkmış insanların düşüncelerini değerlendirmek o kente yapılacak bir doğrudur. Belediye meclizine bakın 37 kişilik meclisin 33’ü benim partimden. Muhalefetin sayısı ise parmakla sayılacak kadar. Sadece 4 AKP’li meclis üyesi var. Onlara bile, (siz kenarda durum) anlayışında olmadık. Belediyedeki komisyonlarda 2 AKP’li arkadaşa görevde verdik. Doğru olan kente katkı koyacak tüm insanları bir araya getirmek. Belediyespor Kulübü yönetimine de bir AKP’li arkadaşa görev verdik. Denetimde şefffalık çok önemli.Her şeyimiz açık. Mali deneyim önemlidir. Şeffaf olmalısın. Vatandaşın vergisini kullanıyorum. Kamunun parasını kullanıyorum. Doğru kullanmam gerek.”.
Başkana sokakta duyduğumuz, “İşe kendi yakınlarını alıyor. Partizanlık yapıyor” iddiasını sorduk. “Kesinlikle yalan” dedi ve ekledi: “Gerçekten günümüz de işsizlik büyük sorun. Bu Karşıyaka’da da aynı. Şu anda istatistik bilgilere göre Karşıyaka’da %20 civarında işsizlik oranı var. Çok ciddi bir oran. Belediyeler istihdam noktasında çözüm yeri değil. Şu anda Karşıyaka Belediyesi’nde 1850 çalışan var. Birini işe alacak durumda değiliz. Keşke durumumuz olsa da işe alabilsek. Belediyede çözemiyorum bu işi. Uykularım kaçıyor. Ne yapabiliriz diye değerlendirdik. Mesleki eğitim merkezi açacağız. Buralarda ara eleman yetiştireceğiz. Çeşitli meslekler olabilir. Örnek vermek gerekirse, grafiker yetiştireceğiz. İşini yapacak düzeye gelince de buyurun alın diyeceğiz.
“GEZİ RUHUYLA YAŞIYORUM”
Başkana halkın içinde yer aldığını ve bunun da Karşıyakalılar’ın hoşuna gittiğini belirttim. “Hele hele bisiklete binerek (evden işe böyle gideceğim) demene de çok mutlu olmuş bir kesim var. Gerçekten bisiklete binerek evden işe gidecek misin?” dedim… Başkan Akpınar, önce bir gülümsedi. Şöyle bir geriye yaslanarak, “İzin verirsen o fotoğraf sonrası yaptıklarıma (çocuksu hareketler) diyenlere seslenmek istiyorum” dedi. Elbette söz savunmada: “Göreceksiniz, ben bu kenti çocuklarla yöneteceğim. İki tane çocuğumuzla karşılaştım seçim sürecinde… Biri Elif isminde bir kız. İnönü Mahallesinde dolaşırken, kendisine (ben belediye başkanı olacağım. Benden sen ne istiyorsun?) dedim. Elif hiç düşünmeden kararlılıkla (Andımızı istiyorum) karşılığını verdi. Bostanlı’daki saha çalışmamız sırasında da aynı soruyu Bulut adında bir çocuğumuza sordum. Ne cevap verdi biliyor musunuz? Karnı aç olan kardeşlerimizin doyurulmasını, işsiz babalara da iş bulunmasını istedi. Ben bu çocuklarımıza kurban olurum. Hiç kimse kusura bakmasın, çocuksu tavrımla yöneteceğim Karşıyaka’yı… Bisiklete biniyorum. Bisiklete binmeye devam edeceğim. Olur olmaz yerlere duvar örüldüyse elime balyoz alıp yıkacağım. Gezi ruhuyla yaşıyorum.Flamalı arabaya binme hastalığına yakalanmadım. Başkan olmadan önceki hayatımda bir değişiklik olmadı. Sadece yazışmalara belediye başkanı olarak imza atıyorum.” Başkana, seçim öncesi de sormuştum. Yinelenen sorulardan hiç hoşlanmam ama, o kadar çok karşılaşıyoruz ki, bazen de söylenenler bıkkınlık veriyor. Sormadan edemedim. “İthal başkan” diyorlar… Akpınar, zaten ben “leb” demeden o “leblebi”yi anlamıştı… Biraz sertleşecek gibi durdu… Cevabı da aynen öyle oldu: “Ben Karşıyaka Spor Kulübü’nde yöneticilik yaptım. O zaman Karşıyakalıydım da, şimdi mi ithal oldum?.. İthal aday yüzde 71 oy aldı. Bir de yerli olsamdım… Bırakalım artık bunları. Son kez cevap vereceğim. İnanın bu şehrin her yerini biliyorum. Görev talep ettik. Rol model olmak için görevi çok istedim. Partinin her kademesinde sindire sindire görev yaptım. Adaylığım gençlere model oldu. Hiç bir zaman için de gerçekleri saklamıyorum. Konak İlçesi Belediye Başkanlığı için aday adayı oldum. Konak adayı çıktım ama PM’de Karşıyaka’da daha başarılı olacağıma inanılmış. Gençliği Karşıyaka’da geçen birisi için bunu uygun görmüşler. Karşıyaka adaylığı görevi verildi. Bu görevde ne kadar başarılı olduğumu gösterdim. Ben Uganda’dan gelmedim. Bu kentte yaşadım. Karşıyakalılarla kucaklaştım. Ceketini koysa kazanır tanımlaması doğru değil. Parti içerisinde bazı arkadaşlar (yüzde 71’lik oy oranı Akpınar’ın değil Karşıyaka seçmeninin profilinden kaynaklandı) diyor. (Çalışmalarını takip edeceğiz. Başarılı olursa çiçek alıp gideceğiz) diyenler var. Daha once de bir radio programında söyledim. Yineliyorum. Çiçeğini eşine götürsün.Akpınar’la uğraşan sağlam uğraşsın. Didik didik didiklesin. Dedikoduyla siyaset yapanlara laflarını geri iade ederim. Seçim döneminde sabah 6’da kalktım. AKP’liler, MHP’liler bana oy attı. Seçim sürecinde çiçek getirenler ne yaptı. Bir gelselerdi de yüzde 71’in üstüne koysalardı. Gelip çalışsalardı. Ben CHP’liyim. Kıblem hiçbir zaman değiştirmedim. Bir yerlere gelebilmek için sağda solda dans etmedim. Bana hiç kimse partililik dersi veremez. Siyasetin nasıl yapıldığını öğretemez.”
“KİMSE MASAYA YUMRUK VURMADI”
Maden söz döndü dolaştı, CHP’de noktalandı. O zaman sorayım: “Adnan keskin olayı nedir?” Başkan, O dönemin Genel Başkan Yardımcısı, Denizli Milletvekili Adnan Keskin’in adaylığı noktasındaki masaya yumruk vurduğu iddialarını şöyle yanıtladı: “1992 yılında parti yeninden açıldığında siyaset yaptım. O dönemde gençlik kollarındaydım. Adnan Keskin genel sekreterdi. En çok eleştirdiği adam bendim. Adnan Keskin 1999’da partiden ayrıldıktan sonra 2011 yılına kadar partide herhangi bir görev almadı. Birlikte siyaset yapamadık. Ben o süreçte çeşitli kademelerde görev aldım. Adnan Keskin profesyonel bir siyasetçidir. Siyaset adamıdır. Adnan Keskin kendi çocuğunun yapamayacağını bilsin getirip de bir yere bir şey yapılması için gövdesini koymaz.Masaya yumruk vurması gibi bir durum yok. Söylediği (Örgütte siyaset yapanların değerlendirilmesi gereklidir) demiştir. Masaya yumruğunu vurmamıştır. MYK üyelerine teker teker sorulsun. Adaylığımda Adnan Keskin’in etkisi yoktur. (Konak olmuyorsa Karşıyaka olsun) dediğini hiç kimse ispat edemez. Siyasette gizli kalmaz. Adnan Keskin sevdiğim saygı duyduğum duymaya ve sevmeye de devam edeceğim parti büyüğümdür. İktidar oldğunda yanlarında olmadıklarında ayrı duran biri olmadım.” Cevat Durak’ın 10 yılda Karşıyaka’da güzel işler yaptığını belirterek, görüşlerini sordum. Akpınar bakın ne dedi: “Cevat Durak iki dönem başarıyla belediye başkanlığı yaptı. Kendi yönetim anlayışını sergiledi. Ben kendi yönetim anlayışını sergiliyorum. Farklılıklar tabi ki olacaktır. Cevat Durak’la tek ortak yanım CHP üyesi olmamız. Onun dışında benzeyen bir yapımız yok.” Karşıyaka Belediyesi’nin olabilecek büyük depremlere karşı hazırlıklı olduğunu belirten başkan Akpınar, özellikle Alaybey, Yalı ve Bostanlı Mahallelerinde kentsel dönüşüm yapılmasının şart olduğunu ifade etti. “Afet merkezimiz var. Konusunun uzmanı arkadaşlar görev yapıyor. 33 afet toplanma alanı var. Önemli olan sağlıklı binalar. Deprem öldürmez bina öldürür. Sadece Karşıyaka değil İzmir’in genelinde ömrünü tamamlamış çok yapı var. Karşıyaka’da Alaybey, Yalı ve Bostanlı’da 1960’larda yapılmış konutlar var” dedi ve ekledi: “Bu bölgelerde ivedilikle kentsel dönüşüm yapılması şart. Geçmişte insanlar kafamı sokacağım evim olsun dedi. Şimdi ihtiyaçlar farklılaştı. Konut edinirken otoparkı var mı sosyal tesisi var mı diye soruluyor. Bu yüzden böyle alanlar yaratmalı isteğe cevap veren konutlar yapılmalı.” Başkana teşekkür edecektim ki, sormadan edemedim. “Kent AŞ’yi satıyormuşsunuz?” Belediyenin parasızlığından dert yapan ve borçlarını ilk etapta ödemek zorunda olduklarını söyleyen Hüseyin Mutlu Akpınar, belediye şirketi KENT A.Ş için bir ara böyle düşünülmesinin gündeme geldiğini ancak mümkün olmadığını belirterek, “Kent AŞ’yi daha iyi bir konuma getirmek için yeni bir yönetim oluşturuldu. Arkadaşlar mali disiplin sağladılar. Belediyede tesisler var. Belediyenin görevi lokantacılık meyhanecilik yapmak mıdır. Bu tartışma konusudur. Bunu tartışacak vaktimiz yok. Belli sürede KENT A.Ş’yi toparlamamız gerek. Bir süre için tesislere devam edeceğiz. İleriki süreçte farklı bir konsepte gidebiliriz.Gündemimizde kapatma veya satma yok”dedi.
Başkanın samimi ifadelerini okudunuz. Şimdi destek zamanı. Unutmayın Karşıyaka’dan başka Karşıyaka yok…