Halkın Kurtuluş Partisi zamları Karşıyaka’da protesto etti
Halkın Kurtuluş Partisi (HKP) İzmir İl Örgütü, 2022 yılının ilk saatlerinde benzinden elektriğe ve doğalgazdan köprü geçiş ücretlerine kadar peş peşe gelen zamları Karşıyaka’da protesto etti.
HKP üyeleri, “Parababaları ve AKP’giller’in; Halkımızı Açlığa, Yoksulluğa Mahkûm Eden Acımasız Zamlarına ve Hayat Pahalılığına Hayır!”, “İşsizliğe, Pahalılığa, Zamma Zulme Son” yazılı pankart ve “AKP İşsizlik, Pahalılık, Zam, Zulüm Demektir!”, “Zam, Zam, Zam Ucuzluk Ne Zaman?” sloganlar eşliğinde Karşıyaka Çarşı’da yürüyüş gerçekleştirdi. Eylemde HKP Genel Sekreter Yardımcısı ve İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak bir konuşma yaptı. Çolak, konuşmasında şunları söyledi: “Tüm devlet olanaklarından yararlanıp üstüne bir de 100.750 TL maaş alan birisi “hamdolsun emekli maaşlarını 2500 TL yaptık” dedikten sonra bir de “biz size aşığız” diyerek milletin aklıyla dalga geçmektedir. Oysa kendisi son beş yılda, 2018’de 59 bin, 2019’da 74.500, 2020’de 81.250, 2021’de 88 bin lira almaktaydı. Asgari ücrete % 50 artış yapıp, emeklinin en düşük maaşını 1000-1500 TL düzeyinde tutamazlardı. O nedenle er düşük emekli maaşını 2500 liraya çıkardılar. Kaldı ki, 2500 TL üzerinde maaş alan emeklilere ne oranda zam yapıldığı da netçe belli değil. Ancak hiçbir koşulda % 25,48’den fazla olmayacağı besbelli. TÜİK’in bile açıkladığı enflasyon oranı % 36,08. Bu nasıl aşk böyle? Sizin “aşkınız”(!) emekliye açıkladığınız resmi enflasyon oranında zam yapmayacak kadar sahtedir. Peki, başta elektrik, doğalgaz, akaryakıt olmak üzere temel tüketim maddelerine ne kadar zam yaptınız? Bu zamları yaparken bile hile yapıyorsunuz Sözde elektrik tüketimi 150 Kilowatt saat altındaki konutlarda uygulanacak tarifelere yüzde 50, 150 Kilowatt saatin üzerindeki tarifelere ise yüzde 125 zam geldi. Ancak dört kişilik bir ailenin oturduğu hiçbir konutta aylık 150 Kilowatt saatin altında elektrik tüketimi mümkün değildir. Bu zamlar Ocak 2022’den itibaren geçerli olacaktır. Ama elektrik firmaları tarafından Aralık ayı tüketimleri için sayaç okumaları Ocak ayına bırakılmıştır. Halkımızın bu zamların Aralık faturalarına yansıtılma olasılığına karşı uyanık olması gerekir. Uyarıyoruz. Artık ulaşımdan suya, köprü-otoyoldan otoparklara kadar iğneden ipliğe her şeye zam gelmiştir. Halkımızın Devlet dairelerinde hak aramak için açacağı her bir dava ya da başvuru için alınan harçlar da misliyle artırılmıştır. Bir araç muayenesi bile 507 liraya çıkartılmıştır. Oysa; elektrik, su, doğalgaz, toplu ulaşım, haberleşme, sağlık, eğitim, barınma vb. hizmetleri devletin vatandaşına ücretsiz sağlaması gerekmektedir. Ama bizimkiler ne yapıyor? Tüm bu hizmetleri özelleştirerek, yapılan bu zamlardan yandaş yerli-yabancı Parababalarına haksız kazanç elde ettirmekteler. Köprülere, otoyollara verdikleri geçiş garantileri, hastanelere verdikleri hasta garantileri hep dolar bazındadır. Dolar almış başını gidiyor. Merkez Bankası ve Devlet Bankaları eliyle yapılan korsan dolar satışlarıyla yandaşlar zengin edilirken, halkımızın yaşamı her geçen gün daha da pahalanmaktadır. Yaptıkları yapay müdahalelerle doların değerini düşürürken, her nedense içerideki mal ve hizmetlere yapılan zamlar geri alınmadığı gibi, yeni yeni zamlar yapılmaktadır. TÜİK’nin açıkladığı 36,08 enflasyon oranının gerçek dışı olduğu çok açık. Oysa ENAG raporuna göre enflasyon oranı % 82,8. Aradaki fark ise işçinin, memurun, emeklinin, tüm ücretlilerin cebinden alınan para. Gerçek ekonomistler, AKP’giller’in yönetimde olduğu 19 yıllık sürede birikimli enflasyonda yüzde 644’e gelindiğini söylüyorlar. Yani AKP’nin iktidara geldiği 2002’deki 100 lira artık 13 lira. 100 liraya alınan bir şey 744 lira. Türkiye’deki gerçek enflasyonla hissedilen arasındaki fark ise gittikçe açılıyor. Yüzde 50’lik asgari ücret zammı şu anda açlık sınırının altında kalmakta, 3-5 ay içinde de olmamışa döneceği besbelli. Bu zamların ve hayat pahalılığının zenginleri etkilemesi ile yoksulları etkilemesi farklı olmaktadır. Örneğin zenginler yaşadıkları kayıpları mali piyasalar kanalıyla döviz kuru, faiz vb. gelirleriyle zaten telafi ediyorlar. Bir de şimdi “Kur Garantili TL Hesabı” teşviki var ki AKP’giller’in, adamlar hiçbir riske girmeden, hiçbir yatırım, üretim yapmadan parasına para kazandıracaklar. Olası kur farklarını da emekçi halkın vergi gelirlerinden elde edilen hazineye yükleyecekler. Dolayısıyla zenginlerin hayat pahalılığından etkilenmesi ne mümkün! Ama gerçek enflasyonun yüzde 85’ler düzeyinde olduğu bir ülkede işçiler, kamu çalışanları, emekçiler, emekliler yüzde 40-50-60 zam alsa bile yoksullaşmaktan kurtulamaz. Örneğin geçtiğimiz aylarda kamu çalışanlarına verilen zam, son zamlarla eridi gitti. Sarı sendikalar ek zam taleplerini dillendiriyor. Sanki bu zamların geleceği sürprizmiş gibi, o zaman kamu çalışanlarını masa başında satanlar şimdi de tabanlarına şirin görünme telaşındalar. Aynı durum işçi sendikaları içinde geçerli. Türk-İş’in talebinin üzerinde belirlenen asgari ücret eridi gitti. Velhasıl değerli halkımız, hükümeti de bakanı da bakmayanı da sarı sendikası da sermayesi yalan olanlardır. Halkın aklıyla alay etmekteler. Arada “biz size aşığız, size hizmet etmek için varız” türünden hikâyelerle milleti oyalamak istemekteler. Siyası ömürlerini biraz daha uzatmak peşindeler. Maalesef ülkede belli bir çoğunluk bu manda tezeğinden iri yalanlara kanmakta, cellâdına âşık olmakta. Melih Cevdet Anday’ın Defne Ormanı şiirini okuyan Çolak açıklamasını şöyle sonlardı: “O zaman tercih edeceğiz; Likya olmak mı, kölelerin ayaklanması mı? Kapitalist efendilerin egemenliğine karşı bizim gibi kölelerin tercihi belli. Her türlü sömürü ve soyguna karşı sonuna kadar mücadele ediyoruz, edeceğiz. Bu gidişin elbet bir sonu olacak. Bu zamların, soygunların hesabı Demokratik Halk İktidarında sorulacak. Açlığa, yoksulluğa, kan ve gözyaşına mahkûm edilen İşçi Sınıfımız ve Emekçi Halkımız; HKP önderliğinde yürüttüğü İkinci Kurtuluş Savaşı ile ABD-AB Emperyalistlerini ve işbirlikçilerini yenecek!”