Çatı Bostanlı'da Öğretmenler Günü söyleşisi
Karşıyaka Belediyesi tarafından ‘Öğretmenler Günü’ etkinlikleri kapsamında Çatı Bostanlı’da bir söyleşi düzenlendi.
‘Nitelikli, Üretken Öğretmen Yetiştirme ve Eğitim’ başlığıyla Hidayet Karakuş moderatörlüğünde gerçekleştirilen söyleşide Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci ve Mustafa Özdemir konuşmacı olarak yer aldı. Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay’ın da katıldığı söyleşiyi vatandaşlar da ilgiyle takip etti. Eğitimin en önemli unsuru olan öğretmenlerin yetiştirilmesi ve sunulan gelişim imkanlarının konuşulduğu söyleşide, ülkemizde yürütülen eğitim politikaları da değerlendirildi. Hidayet Karakuş eğitimin önemi hakkında konuşurken öğretmenlik mesleğini de ele aldı. Öğretmenlik mesleği hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ömer Lütfi Değirmenci; eğitim sistemini, Milli Eğitim Bakanlığı’nın hayata geçirdiği proje ve çalışmaları değerlendirdi. Değirmenci konuşmasında şunları kaydetti: “Öğretmenlik hem sanat hem bir ülkü işi, aynı zamanda da önemli bir meslek dalıdır. Bu da mesleki sorunları beraberinde getirmesine sebep oluyor. Bu sorunlar da yönetimlerin, iktidarın bakış açısıyla yakından ilişkilidir. Ben öğretmenlik mesleğindeki yozlaşmayı uygulanan politikaların bir sonucu olarak değerlendiriyorum. Şu an öğretmenler bir şekilde sınavlara tabi tutuluyor, son yapılan sınavda sorular da düzeyi itibariyle öğretmenlerle alay edercesine hazırlanmış; çok basit tutulmuş. Başöğretmenlik ve uzmanlık sınavı adı altında yapılan bir sınav neticede.” Türkiye’nin eğitim konusunda geri kaldığını vurgulayan Değirmenci, “Öğrenci, aile, öğretmen, okul ve müfredat olmak üzere eğitimin 5 unsuru vardır; bunlardan birinde oluşan eksiklik eğitimin başarısını olumsuz etkiler. Eğitimin ayrıca akademik eğitim, kişilik eğitimi, beden eğitimi ve sanat eğitimi olmak üzere 4 önemli sacayağı vardır; bunların biri diğerinden daha üstün değildir. Eğer bir eğitim verilecekse bu dördünün tam olması gerekir. Okullarımızın durumlarına bakıldığında maalesef bunların eksik kaldığına tanıklık etmekteyiz. Okullarımız akademik eğitim üzerine kurulu bir yapı haline geldi ve bu durum da öğrencilerimiz için sınav odaklı bir bakış açısı yarattı. Eğitim ülkemizde ileriye gitmiş gibi gözüküyor ama kaliteye baktığımızda gerilediğini görüyoruz; olması gereken yerde değiliz” ifadelerini kullandı. “GEÇMİŞİMİZDEN FAYDALANMALIYIZ” Amacın sadece akademik eğitim olmaması gerektiğini vurgulayan Değirmenci, “Öğretmenin asıl görevi öğretmek değil öğrencinin öğrenmesini sağlamaktır, ona rehberlik etmektir. Eğer biz öğrenciye nasıl öğreneceğini öğretemezsek o çocuk başarılı olamaz. Biz bir şeyleri dikte edersek bunun adı ezberci eğitim olur, bunun sonunda da gerileme yaşanır. Sınav odaklı ezberci eğitimde bilgiler kalıcı olmaz. Çocuğa eleştirel düşünme, etkili iletişim kurabilme ve problem çözme yeteneğini kazandırmamız; yaratıcılığını geliştirmemiz gerekiyor. Bizler öğretmenlerimiz sayesinde öğretimi devam ettirmeye çalışıyoruz ama eğitimde maalesef sınıfta kalmış durumdayız. Öğretmenlerimizin nitelikli olabilmesi için de çeşitli kurumlar raporlar hazırladı, sistemler incelendi. Her ülkenin kendine özgü sistemleri var, evet eğitim bilimsel bir şey ama her ülkenin de kendi değerleri, geçmişi ve nitelikleri var; bunlar da göz ardı edilmemeli diye düşünüyorum. Örneğin köy enstitüleri kavramı köye uygun öğretmen yetiştirme odaklı, müthiş bir projeydi. Bunda emeği geçen herkesi şükranla anıyorum. Buradan almamız gereken bir ders var, öğretmen yetiştirme politikalarımızı ele alırken mutlaka eski değerlerimizden faydalanmamız gerekiyor” dedi. “EĞİTİM, ÜRETİM ÖĞRETMEN ÜNİVERSİTESİ” Eğitim alanında etkin çalışmalar yürüten, öğretmenlik sonrasında da bu çalışmalara devam eden Mustafa Özdemir; hazırladığı ‘Nitelikli, Üretken Öğretmen Yetiştirme’ projesi hakkında bilgi verdi. Özdemir, “Bizim projemizin adı Eğitim Üretim Öğretmen Üniversitesi. Neden nitelikli öğretmen yetiştirmeyi düşünür olduk? Böyle bir dijital çağda dünün yöntemleriyle bugün öğretmenlik yapılamaz. Mevcut sistem adaleti sağlayamadı, yoksulluğu önleyemedi. Bundan dolayı da Türkiye’de bir an önce kapsamlı, bilimsel, Türkiye şartlarına uygun, uygulanabilir bir eğitim reformu yapılması zorunludur. Bu eğitim reformunun çok önemli bir bölümü de öğretmen yetiştirmektir. Kırk yıldır tüketimde yarışıyoruz artık üretimde yarışmaya başlamalıyız. Bu üniversitenin amacı nitelikli, üretken öğretmen yetiştirmek. Dijital çağın öğretmenini yetiştirmek akıl ve bilimin yol göstericiliğinde gerçekleştirilecektir. Halka dayatılan değil halka dayanan, gençleri ön planda tutan, beraber üreten bir projedir. Eğitimin dibe vurduğu, ekonominin bu kadar bozulduğu bir dönemde bu proje uygulandığında bunalımlara çare olacaktır. Bu üniversiteler büyükşehirlerin kenar semtlerine yakın alanlarda kurulacak. Bu üniversiteler köylerin, kasabaların oralara da kurulacak. Nüfus oranına göre sayısı 30 ile 50 arasında olacak. Bu kampüslerin içerisinde her türlü branşın uygulama okulu olacak. Bu üniversitelerin içerisinde öğretmen hazırlık lisesi olacak, bu üniversite öğrencilerini bu liselerden alacak. Bu liselere kız ve erkek öğrenci eşit alınacak. Bu liselerde laboratuvarlar olacak; her yer eğitim alanı, her an eğitim zamanı olacak. Bu liseden mezun olan öğrenciler eğitim üniversitelerine sınavsız girecekler. Sadece ilk sene mesleki eğitim alacaklar ardından branşlara ayrılacaklar. Bu üniversitelerde üretici dil eğitimi yapılacak. Yabancı dillerde beceri kazanmış olarak mezun olacaklar. Bu üniversiteler asla tartışmadan öğretmeye çalışmayacak, öğrenciler de soru soracak. Bu öğretmenler ebeveyn eğitimi de verecekler. Bu üniversite kendi kendini finanse eden bir üniversite olacak. Mezun olan öğretmenler; yerel yöneticiler ve yereldeki bütün kademelerle iletişim halinde olacak. Mezun olur olmaz göreve başlayacaklar” diye konuştu. Söyleşide konuşan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay ise şunları ifade etti: “Babam öğretmen olduğu ve beni yetiştiren öğretmenlerime kendimi borçlu hissettiğim için şunu söylemek istiyorum: Her şeyden önce iyi yöneticiler, iyi devlet adamları yine öğretmenler tarafından yetiştiriliyor. Ailelerin de büyük etkileri, katkısı var ama yetişme dönemimizin önemli bir kısmını okullarda öğretmenlerle geçiriyoruz. Öğretmenlerin, sistemin getirdiği zorluklarla mücadele etmekten belki de bir şeyleri daha iyi hale getirmeye enerjileri kalmıyor. Bu ülke yeniden üretmek zorunda. İnsana insan olarak, canlıya canlı olarak değer veren; adaleti gözeten, eğitimi önemseyen, çağın gereklerini yerine getiren insanlara ihtiyacımız var. Öğretmenliğin bence asıl değerli tarafı o asaleti. Şu an gördüğümde sarılıp elini öpeceğim öğretmenlerim var. Babamın bir öğretmen olarak ne kadar fedakarca çalıştığını biliyorum. Öğretmenlik nedir deseniz öğrencisine sahip çıkmak; ona iyiliği, insanlığı öğretmektir derim. O öğretmenlerimizin hepsinin tek tek ellerinden öpüyorum. Öğretmenler gününü yürekten kutluyorum."