Güzel bir geceydi. Belki sadece sıralamayı belirleyecek olan bir karşılaşmaydı ve ne bir kupa finali, ne de şampiyonluk maçı değildi ancak yine de söz konusu basketbol ve Karşıyaka olunca heyecan duymamak kaçınılmazdı. Öyle ki; belediye bu maç için geç saate alınması sonrası ek vapur seferleri, ek tramvay seferleri bile koymuştu. Bu güne kadar yaşanan çok daha önemli nice maçta olduğu gibi salon tıka basa dolmamıştı bu sefer ama yine de nereden baksanız 3500 kişi vardı şehrinin yanında, takımının destekçisi olarak... Her yaştan insan, kadını, çocuğu oradaydı yine. Müsabakayı izlemeye gelen Monaco başbakanı ise ayrı bir güzellik olmuştu...
Karşıyaka'nın maça pek de iyi başladığı söylenemez. Ancak oyunu doğru okuyan bir teknik yönetimi olmasa da çok çok iyi bir taraftarı vardı ve oyunun aleyhimizde kopmasının önünü kesmesini bildiler! İlk yarıyı da Karşıyaka maça ortak olarak tamamladı bu sayede...
İkinci yarıda ise taraftarın itici gücüyle, takımın bireysel yetenekleri göreceli olarak üst seviyede olan oyuncularının çabası devreye girdi (gönül isterdi ki burada kuracağım cümle; ''iyi bir oyun planıyla ve takım oyunuyla'' şeklinde olsun). Bunlar arasında ise başrol oyuncusu yine Jarrod Jones idi. Ne yapılıp edilip, bir şekilde Jones'un takımda tutulmasını sağlama almak için bir an önce adım atılmalı!
Sezon başından beri bazı maçlarda ve kısa sürelerle takıma katkı verdiğini düşündüğüm Berk ise bu maçta beni de kendi tarafına çekti diyebilirim. Böyle devam etmesi takım için de kendisi için de son derece iyi olacaktır. Metin Türen'in ise devamlı olarak kendini geliştirmesine, iyi niyetine, hırsına ve çalışkanlığına ayrı bir parantez açmak lazım!
Genel olarak oyunda çok görülmeyen, erken faul problemine giren ve belki de bu yüzden ön plana çıkamayan DJ Kennedy ile oyunda devamlı rol çalarak sanki çok şey yapıyormuş izlenimi verip tribünlere oynayan Dominic Waters'ın attığı sayı ise 12 ve aynı... Tabii ki de Dominic Waters'ın top kaybı rekortmenliğine koşması da ayrı bir konu! Gerçi bunda Trifunovic'in artık neredeyse nefes almakta bile zorlanacak kadar yorulan Waters'ın bu halini görmeyip, anlamayıp kenara almamasının da katkısı büyük.
Süreklilik arz eden bir diğer yanlış da belki de Türkiye'nin en iyi şutörü olarak nitelendirilmesinin, koç tarafından ya az süre verilmesi ya da çok fazla bölük pörçük oynatılması nedeniyle önüne geçilen Scott Wood ile ilgili durum. Normalde bir başka koçun elinde, her maçta rakibin en büyük tehdit olarak göreceği üçlük canavarına dönüşeceğini düşünüyorum ama maalesef Karşıyaka basketbol takımı teknik olarak iyi idare edilmediğinden Scot Wood da alınabilecek en düşük verimle sahada yer almış oluyor.
Kazanmak güzel, namağlubu yenmek daha da güzel, üstelik kazanılan maçın sıralamada daha yukarıda kalmamızı sağlaması en güzeli... Sağolasın Jarrod Jones, sağolasın Berk ve tabi ki sağolasın muhteşem Karşıyaka taraftarı! Takdirlerim ve tebriklerimin ilk üç sıralaması bunlar, sıralamanın son sırasında ise kimin olduğunu söylemeye bile gerek görmüyorum artık. Sondan bir önceki ama kesinlikle Dominic Waters!
Monaco başbakanının maçın son anlarında Karşıyakalı taraftarlarla birlikte alkış tutması bu güzel gecenin en güzel enstantanelerinden biriydi. Aynı anlayış, aynı centilmenlik tüm spor müsabakalarında, tüm salonlar ve stadlarda tribünüyle, oyuncularıyla ve idarecileriyle birlikte herkeste hakim olur umudunu taşıyor, içtenlikle temenni ediyorum...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!