Boyozundan gevreğine, şambalisinden tahinli/kaymaklı peynir tatlısına, ebe gümecisinden şevket-i bostanına, enginarından baklasına, arakasından domatına, şakşukasından İzmir Köftesi’ne, Saat Kulesi’nden Asansörü’ne, şarkılarından rüzgarına, imbat’ından lodosuna, “dan dan dan sesli atlı tramvaylarından”, tren ve vapur düdüklerine, İzmir’e gönül vermiş, Yürekleri İzmir için çarpan, İzmir Sevdalısı; Değerli Dostlarım, Hepinizi; hüzünlerle, acılarla geçen bu anlamlı Mart günlerinde Sevgilerimle Selamlıyorum. Ankara’da ve yurdun muhtelif bölgelerinde yaşanılan bombalı saldırılarda hayatlarını kaybeden sayıları yüzleri aşan yurttaşlarımızı ve terör saldırılarıyla yaşamlarını kaybeden tüm şehitlerimizi, “18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma günlerini” yaşadığımız bu günlerde özellikle tüm şehitlerimizle birlikte rahmetle ve saygıyla anıyorum. Türkiye’nin genelini ilgilendiren ve herkesçe acıları paylaşılan bu bilinen kayıplarımızı unutmamız asla mümkün değil… BAHATTİN TATIŞ’ın ESKİ DOSTLAR GURUBU ve YİTİRİLEN DOSTLAR:
Çok yakın tarihimiz içinde Bahattin Tatiş Hocamızın <Eski Dostlar Gurubu> içinde yer almış, İzmir için çok müstesna ve çok önemli bazı değerlerimizi de ard arda toprağa vermiş ve vermekte olmanın acısını özellikle yaşıyorum. İzmir’de Türk Milli Eğitiminin emsalsiz ve müstesna bir eğitim dergahı olan; Bahattin Tatış Hocamızın yarattığı “İzmir Özel Türk Koleji”mizde ikibinli yılların başlarına kadar Bahattin Hocamızın çağrısıyla 25-30, bazen 40 kadar İzmir’li toplanır öğle yemeği yerdik ve İşgal öncesi ve sonrası İzmir’inin; sosyolojik, ekonomik ve kültürel durumunu, nüfusunu, yaşam kalitesini, göçleri, eğitim durumlarını, yerleşkeleri, güncel yaşamı, sosyal ve kültürel yaşamı, Milli Kütüphanemizi, müzikli, sinemalı, tiyatrolu günleri, din-dil-ırk meselelerini, yeme içme kültürünü, İzmir’in ulaşımını, atlı ve elektrikli tramvaylarını, treleybüslerini, limanını, ticaretini, turizmini, körfez vapurlarını, “Dr. Behçet Uz’lu yılları”, Atatürk’ün İzmir’e olan ilgisini ve İzmir Sevgisini, İzmir Yangını meselesini, 1923 İzmir İktisat Kongresini, Bediha Muvahhit’in sahnesini ve daha pek çok şeyi konuşurduk. Gurubun en genç’i olan Benim için ayrıcalık ifade eden o katılımcı değerlerin en başında; Ayşe Mayda, Melih Gürsoy, Prof. Dr. Bedriye Kot, Hakim Bedriye Aras, Prof. Dr. Sadun Koşay, Prof. Dr. Turan Örnek, Prof. Dr. Erdem Tunçbay, Cemil Devrim, Sayan Sokullu, Şinasi Ertan, Ersin Faralyalı, Dr. İzzet Tok, Sedat İlhan Paşa, Necip Mirkelamoğlu, Yüksel Böke, Süha Sükuti Tükel, Prof. Dr. Reşat Kınacıgil, Prof. Dr. Yusuf Vardar, Prof. Dr. Şadan Gökovalı, Dr. Şemsettin Yaşatan, Dündar Soyer, Tekin Çullu, Avni Akgün, Vedat Dinler, Mahir Aras, Cahit Gürkan, Atıf Atilla, Güven Zeyrek, Halit Olalı, Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı, Mazhar Zorlu, Melih Özakad, Nazım Kayakıran, Hasan Güven, Engin Baraz, Yusuf Nalkesen, Dr. Saim Gökhan, Avni Anıl, Dnt.Sevil Erman, Ahmet Dönmez, Suna Akatürk ile Bahattin Bey’in çok yakın bazı öğretmen arkadaşlarından oluşan o müstesna İzmir’liler Gurubu, hastalanmaların ve ölümlerin ard arda olmasından sonra ve özellikle Bahattin Tatış Hocamızın da kendisini çok iyi hissetmemesinden sonra maalesef artık bir araya gelemediler. Şimdide bu değerli isimleri tek tek yitiriyoruz. Cenazelerine katılarak o eski günleri yad ediyoruz. Sadece Mart ayı içinde; ard arda Melih Gürsoy’u, Yüksel Böke’yi ve Mahir Aras Hocamızı yitirdik. “Bahattin Tatiş ve eski dostlarının” birliktelikleri sırasında en çok önem verdikleri husus ise; “İzmir Türk Koleji Bahattin Tatış Eğitim Kampüsü”nün Yüce Atatürk’ün, 94 yıl önce ilk Riyaset Karargahını ve ilk İkametgahını, “Uşakizade Sadık Bey ile Oğlu Muammer Bey” in yadigarları olan ve içinde “efsane Sadık Bey Köşk”ünün de bulunduğu bu yerleşke içinde olmasıydı. Yüce Atatürk’ün Milli Zafer’den hemen sonra ilk “Kuruluş hazırlıklarını yaptığı yepyeni bir Cumhuriyet Devleti ile ilgili” en hayati kararlarını bu mistik ortam içinde aldığını, Atatürk’ün ilk ve tek yasal eşi Latife Uşaki Hanımefendi ile nasıl bir ortamda tanışıp, yaşadığını da düşünüp, hep birlikte değerlendirme fırsatını da bu birliktelikler sırasında tartışarak bulmaya çalışırdık. Bu vesile ile; Yüce Atatürk’ümüzün şahsında, Uşakizade Ailesinin Değerlerini, Atamızın ilk ve tek nikahlı eşi Latife Hanımefendiyi, Atatürk’ün Dava Arkadaşlarını, Mustafa Kemal’in Cephe Yorgunu Vefakar ve Cefakar Askerlerini, Bahattin Tatış Hocamı, Cevriye Tatış Hanımefendiyi, İzmir Valisi Kazım Dirik Paşa’yı, Dr. Behçet Uz Başkanımızı, Atatürk’ün yakın mesai arkadaşlarından Mahmut Esat Bozkurt’u, ilk mütercim danışmanı Şerif Remzi Reyend’i ve Bu yerleşkede yaşamış tüm Değerlerimizi Minnetle ve Sevgiyle Selamlıyorum. Hepsini rahmet ve Saygıyla anıyorum…
İZMİR’İN DEĞERLERİNİ UNUTMAMAK…ANLAYARAK ANMAK:
Homeros’un yaşadığı, Heredot’un, Merkez Efendi’nin, Evliya Çelebi’nin hakkında çok güzel sözler söylediği; Dünyanın en güzel ikliminde ve en güzel coğrafi noktasında kurulmuş, Güzel İzmir’imizin siz iyi yürekli insanları için düşünce ve hizmet üretmeyi, önce bir İzmir’li olarak, sonrada halk yararına çalışan bazı Sivil Toplum Örgütlerinin Yöneticisi olarak sürdürüyorum. Ben ve arkadaşlarımın kendiliğinden üstlendikleri en önemli görev; “İzmir’in ve İzmir’lilerin “ölüsüne de dirisine de sahip çıkma” görevidir. Kent sevgisi ve kentlilik bilinci bunu gerektirir. Yaşadığımız ve sevdiğimiz İzmir kentinin özünü oluşturan mevcut ve geçmişten gelen değerlerini korumak ve kollamak vazgeçilmez görevimizdir. Daima da görevimiz olmalıdır. Yaşadığımız Mart ayı içinde yad ettiğimiz; İzmir’in Efsane Belediye Başkanları İhsan Alyanak’la Osman Kibar’ı, Enternasyonal Kültür ve Sanat Değerimiz Ümran Baradan Çaygöz’ü, Şehit Gazeteci Çetin Emeç’i, Vali ve Emniyet Müdürü Kamil Acun’u, İzmir’li Yazar ve Şair Salah Birsel’i, Mimar Kemaleddin Tüccarlarından REŞCAN AKÇA’yı, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin Kurucu Rektörü Prof. Dr. Ömer Yiğitbaşı’nı, Spor Önderlerimiz Altay’lı Esin Özgener’i, K.S.K.’li Gencer Koyuncuoğlu’nu, KSK’li Başkan Önder Baysoy’u, Futbol Yıldızı Burhan Gürel’i, Gol Yemez Efsane Kaleci, KSK’li Malik Yaylım’ı, Başkanlar Başkanı – Gazeteci – Cemiyetçi Suat Yurtkoru’yu, Sabri Menteş’i, Milli Yelkencimiz Tolga Kocatoros’u, Altın Kalpli Sami Arınç’ı ve diğerlerini hep bu amaçla andık. Yakın Günlerde toprağa verdiğimiz; Melih Gürsoy’u, Dr. Bekir Urfalı’yı, KSK’li Milli Yüzücümüz ve Milli Basketbolcumuz Yüksel Böke’nin ve henüz toprağa verdiğimiz İzmir’de Atletizm Sporunun duayen hocası ve Milli Atletimiz Mahir Aras’ın cenazelerini de bu ruh ve inançla sahiplendik. İstiklal Marşımızın kabülünün yıldönümünü, Urla’lı evrensel şairimiz Yorgo Seferis’in 116’ncı yaş gününü kutladık.
K.S.K.’Lİ MÜŞTAK’IMIZI ANIYORUZ..
25 Mart 2016 Cuma günü ise Saat: 14.30’da yine Karşıyaka’nın en çok sevilen, en sempatik, en dost simalarından, 4 yıl önce çok genç yaşta yitirdiğimiz Müçteba (Müştak) Zeyrek’in de, Alaybey’de Camcı Emre’nin önünde ki lokma döktürtülme etkinliğine katılarak anacağız. İlgi duyanları bekliyoruz. İzmir’in, Erdem Tunçbay ile Ergun Göksan tarafından 1965 yılında kurulan; efsanevi <Çarşamba Gurubu>’da 23 Mart Çarşamba akşamı 51’nci yıldönümünü kutlayacak. Bu tür anmaları ve kutlamaları, hak edenler için düzenlediğimiz anma etkinliklerini bıkmadan, usanmadan daima sürdüreceğiz.
<İZMİR NASIL SEVİLMELİ???>
En az 8500 yıllık olduğu kesinleşmiş Güzel İzmir’imize Dünyanın en eski ve en kalıcı kentlerinden biri olma özelliğini, geçmişiyle olan bağlantısını hiç kaybetmemesi kazandırmıştır. Günümüzde Sivil Toplum Örgütlerinin yegane görevi; İzmir’in Dününü ve Bugününü entegre bir anlayışla değerlendirip yarınlara aktarmak olmalıdır. Bu nedenle biz, bu kente ve bu kentin şahsında bu ülkeye hizmet etmiş değerleri doğum ve ölüm günlerinde anmayı ve yeri geldiğinde hayatta olanları onurlandırarak ödüllendirmeye, onlar için ödül törenleri düzenlemeyi sürdürüyoruz. İzmir’in İzmir olabilmesi için; Dün’le Bugün arasındaki bağlantısını koparmaması ve bu bağın güçlü tutulması şarttır. İzmir’in Anadolu Medeniyetlerinden gelen müthiş ve efsanevi bir geçmişi vardır. Bu gerçek her zaman diri ve canlı tutulmalıdır. Son günlerde yaşadıklarımdan şunu öğrendim. <Maalesef İzmir’li Hemşehrilerimiz, yaşadıkları kent’i ve o kent’in sahip olduğu değerleri yeterince bilmiyorlar.> Bu bilgisizliğin nedeni; insanlarımızın yaşadıkları kent’i yada çevreyi yeterince tanımamalarıdır. <Bir şeyi sevmek onu tanımakla başlar.> Bir kişi; yeterince tanımadığı; tarihini, dününü geçmişini, otantik değerlerini, örf ve adetleri bilmediği bir kenti; elbette ki; doyasıya sevemez. Öylesine sever. Hepinizi Sevgiyle Selamlarım.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!