Bugün, en önemli dini bayramlarımızdan Kurban Bayramının ikinci günü. Tüm Okuyucularımın şahsında; herkesin, tüm dostlarımın, mübarek kurban bayramlarını ve bu gün 5’nci gününü yaşadığımız çok hareketli geçecek Ekim ayının sonlarında, 29 Ekim’de Yüce Atatürk’ümüzü anarak, anıtlarına çelenkler koyarak ve düzenli kutlama etkinlikleri düzenleyerek, her yerde hep birlikte coşkuyla kutlamaya başlayacağımız, özellikle; Benim yönetiminde bulunduğum “demokratik sivil kitle örgütlerimce” 20 gün öncesinden kutlamaya başladığımız, “92’nci Cumhuriyet Bayramımızı”; 23 gün öncesinden, şimdiden kutluyorum. Benim gibi örf ve adetlerini, gelenek ve göreneklerini, otantik değerleriyle birlikte ısrarla yaşatmaya çalışanlar İzmirliler; bu kurban bayramını da evlerinde içlerine sindirerek, güzellikler içinde geçiriyorlar. Bayramın birinci günü olan dün, yani Cumartesi sabahı erkenden kalktım. Bayram namazı vaktinden önce, Karşıyaka Mustafa Kemal Paşa Camiinde oldum. Bayram namazı başlamadan önce Karşıyakalı dostlarımla sohbet ettim. Büyük bir mutlulukla geleneksel Bayram Namazımızı, dostlarımla ve cemaatla bütünleşerek kıldım. Yüce Atatürk’ün Türkiye’sinde Onun adını taşıyan ilk ve tek Camii olan “Karşıyaka Mustafa Kemal Paşa Camii”nde namaz kılmanın keyfini ve onurunu, 24 gün sonra kutlayacağımız “Atatürk Cumhuriyetimizin” 92’nci yıldönümünü ve “Cumhuriyet Değerlerimizi” düşünerek, “Cumhuriyeti yaratan Mustafa Kemal Atatürk”ü ve “dava arkadaşlarını” dualarımla anarak yaşadım. Mahalle Bakkalımız Fatin Ayık Bey’den günlük gazetelerimi edinmeden önce, Karşıyaka fırınlarından simit, İzmir gevreği, çörek, börek, boyoz gibi taze ve sıcak geleneksel unlu İzmir mamüllerini edindim. Sonra evde ailemin tüm fertleriyle birlikte yer aldığımız yuvarlak masamızda tam teşekküllü bayram kahvaltımızı yaptık. Kahvaltıdan sonra aile içi bayramlaşmamızı gerçekleştirdik. Biz bu yıl da ailece; “Kurban Bağışımızı” 40 yıldır yönetiminde ve halen başkanı olduğum, “İzfak” kısa adıyla anılan “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği”ne yaptık. Kurban ibadetimizi huzur içinde yerine getirdiğimiz için bu yıl da kurban kestirme telaşı yaşamıyoruz. Yaşamayacağız. Aile Büyüklerimizin ve bizden büyük dost ve yakınlarımızın bayramlarını kutlamak için geleneksel bayram ziyaretlerimizi gerçekleştirdik. Hayatta olmayan yakınlarımızın kabirlerini, zaten arife günü ziyaret etmiştik. Dualarımızla onları da anmıştık. Bütün bunlar yaşanması gereken güzel ve anlamlı kutsal değerlerimiz. Kurban Bayramı, Ramazan Bayramı, Kadir, Kandil, Arife gibi olgular severek yaşanılması gereken değerlerdir. Kültürel ve ulusal bir bütünlüğün simgeleridir ve yaşamımızın vazgeçilmezleridir. Bayramlarda özellikle toplumlar bu özellikleriyle bütünleşirler. Birbirlerini severler ve sayarlar. Hoş görüyü, yardımlaşmayı, dayanışmayı, kaynaşmayı, hayır yapmayı hatırlarlar ve yerine getirirler. Kurban kestirerek etiyle fakir, fukarayı ve kurban kestirmeyen dostlarını sevindirmenin, Fitre ve zekat vermenin hoşluğunu, insanları mutlu etmenin ya da insanlar tarafından mutlu edilmenin zevkini tadarlar. Bayramlarda küslükler, dargınlıklar ortadan kalkar. Bizim gibi yaşları 65’i aşmışlar ve yaşça daha büyükler, çevrelerinde küs ve dargın olan yaşça küçükleri barıştırma ve birleştirme sorumluluğunu da üstlenmişlerdir.
Dini ve milli Bayramlarımızı örf ve adetleriyle yaşamak ve yaşatmak bir erdemliliktir. 8 yıl önce bir 8 Kasım günü 94 yaşında hayata veda eden ve önümüzdeki 10 Kasım günü, Babacığımın da 42’nci ölüm yıldönümü olması nedeniyle, ailece Atatürk’ün 76’ncı yıldönümüyle birlikte, hep beraber anacağımız, “Atatürk Cumhuriyetinin ilk öğretmenlerinden” olan ve ‘’Yüce Atatürk’e 1928 ve 1932 yıllarında, Karşıyaka’da ki İzmir Kız Muallim Mektebi’nde iki kez Kahve Yapıp Sunma’’onurunu da yaşadığı için, o yıllarda ki öğretmeni ünlü eğitimci Vedide Baha Pars tarafından “Atatürk’e Kahve Sunan Kız” adı verilmiş; dünyalar tatlısı, altın kalpli, güzel yüzlü canım annem; Neriman Hoca Hanım “Bayramlarda evim kapalı olursa kendimi suç işlemiş gibi hissediyorum. Bayramlar geleneklerine uygun olarak coşkuyla yaşanmalı.” derdi. Karşıyaka’da ki evini Bayramlarda asla kimseye kapatmazdı. Şimdilerde ise maalesef “Bayram” denilince “tatil” akla geliyor. Oh gelsin 4 günlük tatil... Cebimde param yoksa, nasılsa kredi kartım var. Ailemi alır giderim bir yere, yaşarım doyasıya 4 günlük tatili... Bayram benim neyime?.. Her yıl başarıyla sürdürülen, “İzmir Basmane Günleri Etkinlikleri”nde ki panellerde de her yıl konuştuğumuz gibi; “Örf ve adetlerini terk eden halklar, gelenek ve göreneklerini yaşamayan toplumlar, sevgisiz ve duyarsız insanlardan oluşuyorlar. Şu anda günümüzde ve son yıllarda toplum olarak yaşadığımız bazı toplumsal sıkıntıların özünde bu kopukluklar vardır. Kentlerde öyledir. Geleneklerinden uzaklaştırılmış kentlerde kültür erozyonu vardır. Kültürsüz kentler kişiliksiz kentlerdir. Kültür değerlerini kaybeden kentler ve o kentin insanları, zamanla ulusal değerlerini de yitirirler.” Sadece dini bayram kutlamaları değil, Ulusal ve yerel kutlamalar da önemlidir ve mutlaka kutlanmalıdır. 28 - 29 Ekim günleri, yukarıda da belirttiğim gibi, Cumhuriyet’imizin 92’nci yıldönümünü kutlayacağız. Cumhuriyet etkinliklerini coşkuyla ve heyecanla kutlayıp, yaşayacağız. Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı verilen Milli Mücadelenin, cephelerde zaferlerle kazanılmasının ve 9 Eylül’de İzmir’de sonlanmasının ardından, Lozan Kentinde ki görüşme masalarından da “Lozan Barış Antlaşması”nın lehimize imzalanarak çıkılmasından sonra; Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 92 yıl önce Türkiye Cumhuriyetimizin kurulduğunu ilan etti. Tarihimizin bir erdemlilik günü Cumhuriyet’i ve coşkusunu 24 gün sonra içimize sindirerek yaşamalıyız. Geçtiğimiz ayın başlarında; 9 Eylül 2014 Salı günü, İzmir’in şahsında tüm Türkiye’mizin emperyalist istiladan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde kurtarılış törenlerini yaşadık. Konak’da ki Hükümet Konağı’mıza şanlı Türk Bayrağımızın çekilmesini ve İzmir’imizin temsili anlamda 93’ncü kez kurtarılışını dosta düşmana göstermeyi başardık. Hükümet Konağı Balkonu’na süvarilerimizin bayrak çekme anını 93’ncü kez, bu yıl da yaşattırdık. Türk Bayrağı göndere çekildi. Atatürk - İzmirin Şehit ve Gazi Kahramanları ve tüm şehitlerimiz anıldı. Ardından İstiklal Marşımız okundu. Hatırlarsınız; önceki yıllarda bu tür yerel milli törenlerimizi engelletmek istemişlerdi. Sahiplendik engelletmedik. Bu tür talihsizlikleri emperyalist zihniyetlerini hala ısrarla koruyan, Lozan’ı bile kabullenemeyen ABD ile İngiltere, Fransa ve Yunanistan gibi ülkelere yaranmak için yapıyorlar.
Türk halkı olarak, İzmirliler olarak bizleri üzüyorlar. Birlik - beraberlik duygularımızı canlandırmak için mutlaka bir felaket mi yaşamalıyız?..
Geçmişte ve son aylarda art arda yaşanılan terör olayları yitirilen öz değerlerimizin önemini çok iyi hatırlatıyor ve hatırlattı bizlere… Ancak doğrusunu; acılarla değil. Birlik - beraberliklerle yaşamalıyız.
İşte; milli ve dini bayramlarımız bu nedenlerle önemlidir ve yaşatılmalıdır.
Şimdi birazda bayram nostaljisi yapalım. 1950’li yıllarda Türkiye’de iki radyo istasyonu vardı. Bunlardan biri İstanbul Radyosu diğeri de Ankara Radyosuydu. Ne var ki İzmir ve çevresinde dinlenebilen Ankara Radyosuydu. İzmirliler müzik ihtiyaçlarını gramofonlardan giderirlerdi. Ancak; 1955’den sonra İzmir Radyosunun açılmasıyla gramofonun yerini bu kez radyo tam anlamıyla aldı. O yıllarda İzmir Radyosu sabahın köründen gecenin geç saatlerine kadar bir iki haber bülteninin dışında durmadan şarkılar türküler çalardı. İzmir Radyosunun devreye girmesinden sonra kahvehanelerde, meyhanelerde, lokantalarda, dükkanlarda, evlerde, kır alemlerinde, açık veya kapalı sinemalarda gramofonun yerini İzmir Radyosunun programları aldı. Yavaş yavaş pikap ve teyp’te yaygınlaşmaya başladı. Böylece elle çevrilen gramofonun pabucu dama atıldı. İşte böyle müzikli yemek ortamlarında bayramlar yaşanırdı. Aileler kurban kesimleri nedeniyle hüzünlü yaşadıkları bir bayram gününün ardından, zevkle yaşanılan kurban kavurmalarının, iç plavların, aşurelerin, bol cevizli kalburabastı ve baklavaların, tatlıların yenildiği, ev şerbetlerinin, limonataların, demirhindi şerbetlerinin, dibekte kahvelerin içildiği zengin bayram sofralarına ulaşırlardı. Tabi artık günümüzde maalesef bu tatları ve zevkleri yaşayan ailelerin sayısı eskisi gibi değil. Siz Sevgili Okuyucularımın şahsında, tüm Egelilerin mübarek kurban bayramlarını bir kez daha kutluyor ve daha nice bayramlar diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!