Güney Azerbaycan'ın Tebriz şehrinde doğan Şehriyar’ın bu nefis dizelerini bilmeyen yoktur herhalde. Geçtiğimiz günlerde birkaç günlüğüne Bakü’ye gittim. Neredeyse 20 yıldır görmediğim kardeş ülke Azerbaycan’dan, Türk dünyasının büyük şairlerinden Şehriyar’ın dizeleri ile size selam getirdim.
Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı sonrası ülke ekonomisi çok gelişmiş ve şehir hızlı bir yapılanma sürecine girmiş. Tarihi binalar ile modern binalar bir arada. İstanbul’un İstiklal caddesine benzettiğim Torgovaya caddesi süslü tarihi binaları, ünlü markaların mağazaları ve kafeleri ile Bakü’nün en popular caddesi.
Azerilerin “köhne şehir” olarak tabir ettikleri “içeri şehir” surlarla çevrili eski kent merkezi. Bakü’nün sembolü olan Kız Kulesi’nin ise istanbul’daki Kız Kulesi gibi pek çok hikayesi var. 12. Yüzyılda yapılan bu kulenin terasına mutlaka çıkmak gerek.
Azerbaycan bağımsızlık mücadelesinde şehit olan 1130 Mehmetçiğin anısına Türk Şehitliğinde bir anıt yapılmış. Haydar Aliyev’in “bir millet iki devlet” sözü burada daha da anlam kazanıyor.
Hukuken Azerbaycan’a bağlı olmasına rağmen Ermenistan’ın işgali altında bulunan Dağlık Karabağ bölgesinde, iki ülke askerleri geçtiğimiz haftalarda sıcak çatışmalara girdiler. Bakü ziyaretim tam da bu çatışmaların üstüne geldi.
1990’ların başında ve özellikle de Sovyetlerin yıkılmasının ardından bölgede değişen dengeler sonucunda, Ermenistan’ın işgali altına giren bölgede hafızalardan silinmeyen ‘Hocalı Katliamı’ da 1992 yılında gerçekleşti. Ermenistan askerlerinin yüzlerce Azeri Türkü’nü katlettiği olayda eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonyan da komuta kademesinde yer almıştı.
Şu an Türkiye ve Rusya arasındaki kriz ortamında değişen dengeler eşiğinde bir anda değişen Ermeni söylemi de akıllara bu anlamda soru işaretlerini getiriyor. Doğalgaz konusunda Türkiye’nin yanında yer alan Azerbaycan’a karşı yapılan bu hamle oldukça dikkat çekici. Rusya'yla Ermenistan arasında ortak füze savunma sistemi kararı alınması da bu bölgedeki gelişmeleri önemli kılıyor.
Nüfus ve askeri güç açısından Ermeniler Azerilere göre çok daha küçük bir ülke. Ermenistan’ın 3 milyonluk bir nüfusu bulunurken, Azerbaycan’ın son sayıma göre nüfusu 9.5 milyon civarında. İki ülkenin askeri verilerine bakıldığında Azerbaycan’ın bariz üstünlüğü söz konusu. Tüm bu gelişmelere bakıldığında hukuki olarak da Azerbaycan’a bağlı olan bölgedeki Ermeni saldırganlığı akıllara pek çok soruyu getirmiyor mu?
XX. yüzyılın sonu ve 90`lı yılların başlarında, özellikle SSCB`nin çöküşü sırasında Azerbaycan`a karşı işgalcilik politikasını daha da genişlettiği dönemde Ermenistan kendi bağımsızlığının ilk adımlarını Türkiye`ye ve Azerbaycan`a düşmanlık üzerine atmaya başladı.
Bağımsızlığının ilk yıllarında Ermenistan, Dağlık Karabağ`ın Azerbaycan`dan koparılması için bütün araçlarla kendi saldırgan politikalarını yaratmakla yetinmemiş, aynı zamanda Türkiye topraklarını sözde "Batı Ermenistan" adıyla isimlendirerek toprak iddiaları ileri sürmüş, uydurma ve düzmece soykırımın tanınmasını kendi devlet politikasının başlıca ilkesi olarak kabul etmiştir.
Bu olgular gösteriyor ki, bütün dönemlerde Ermenistan Türkiye ve Azerbaycan`a karşı devlet düzeyinde arazi davasından geri çekilmemiş ve bugün de aynı politikayı uygulamaya devam etmiştir. Buna rağmen, Türkiye 16 Aralık 1991`de Ermenistan`ın bağımsızlığını tanımış, fakat bu tanınmaya karşılık Ermenistan Türkiye’ye karşı ileri sürdüğü iddialardan geri çekilmemiş ve iki devlet arasında diplomatik ilişki kurulmamıştır.
Türkiye devleti uluslararası alanda Azerbaycan’a destek vererek, Dağlık Karabağ sorununun adil çözümü için Azerbaycan`ın gösterdiği tüm çabaları savunmuştur. 1992 yılı 25 Şubat gecesi Rusya`nın 366. alayının Hocalı`ya saldırması ve orada yüzlerce Azeri`nin katledilmesi ile ilgili TBMM ilk oturumunda Karabağ`daki gerginliğin daha da artmasına neden olan bu olayların derhal dünya kamuoyuna ulaştırılmasına yönelik karar aldı. Sonraki yıllarda da Hocalı faciasının dünyaya duyurulmasına Türkiye kamuoyunun, basın ve kitle iletişim araçlarının rolü çok büyük olmuştur.
Kurtuluş Savaşı’mızın en zor günlerinde borç para isteğimizi anında yanıtlayarak 500 kilo altın gönderen Azerbaycan Cumhurbaşkanı Nerimanov’un, Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı mektuptaki “Kardeş kardeşe borç vermez, elinden tutar” sözü, o günden bugüne Anadolu’da saygı ve minnetle anılır. Bu tarihi dayanışma örneği, iki ülke arasındaki kardeşlik bağlarının derinliğini ve tarihi boyutunu yansıtması bakımından çok önemlidir.
1921 yılı içinde Birinci ve İkinci İnönü zaferlerinden sonra ise, yine Cumhurbaşkanı Nerimanov'un şahsi emri ile Azerbaycan halkı yardım için petrol, benzin ve kerosin göndermiştir. Bundan sonra da Azerbaycan devleti savaş bitinceye kadar aynı değerde petrol ve üç vagon dolusu kerosin göndermeyi taahhüt etmiştir. Daha sonra Nerimanov Rusya'dan aldığı 10 milyon altın rubleyi de Ankara'ya göndermiştir.
Azerbeycan ile tarihi kardeşlik dayanışmamızın sıcaklığı, Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in hain bir terör saldırısına hedef olduğumuz günlerde acımızı paylaşmak üzere Ankara’ya gelmesi ile bir kez daha yaşandı. Büyük Ortadoğu Projesi bağlamında bölgenin siyasi haritası yeniden şekillendirilirken, Türkiye ile Azerbaycan arasına bir Kürdistan paravanası sokma çabasında olan ABD’ye de, kuruluşundan bu yana desteklediği Ermenistan eliyle hem Türkiye’yi hem Azerbaycan’ı köşeye sıkıştırma çabasında olan Rusya’ya da “kardeşliğimizi bozamazsınız” mesajı verilmiş oldu.
Yahşi lehçesine ve zengin kültürüne hayranlık duyduğum Azeri Türklerini buradan bir kez daha selamlıyorum. Bu nedenle, özleri sevgi ile yoğrulmuş bu kardeşlerimizle tanış olmak üzere Anadolu’da yaşayan her bir vatandaşımızın bir gün mutlaka bu kardeş vatanı ziyaret etmelerini tavsiye ediyorum. Azeri halkının nasıl büyük bir sevgi ve hasretle sizi kucakladığına tanık olacaksınız.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!