10 Ekim Cumartesi Sabahı Ankara’da yaşanılan <Bombalı Katliam> yüreklerimizi bir kez daha parçaladı. Cumhuriyet tarihi süresince böyle bir olay yaşamamıştık. Olayı lanetliyorum. İhmali olanlar varsa kınıyorum. Bu affedilmez hainliği yapanları asla unutmayacağız. Huzur ve barış isteyenlere, kardeşçe ve dostça yaşamak isteyenlere yapılan bu çirkin saldırıyı asla unutmayacağım.
Bu arada EKİM Ayında yaşama veda eden en son İzmirli, Cuma günü Av. GÜNEY DİNÇ oldu. Çok üzüldüm. Acı içindeyim. Çok anılarım vardı. Rahmet ve Sevgiyle anıyorum.
Son 10 yıl içinde çok önemli kültür, sanat, siyaset, eğitim ve düşün değerlerimizi, hep Ekim aylarında yitirip, toprağa verdik.
Geride bıraktığımız hafta içinde; yakından tanıma fırsatı bulduğum ve çok beğendiğim 2 değerli kültür insanını Tomris İncer ile Şennur Sezer’i kaybetmenin acısını yaşadım. Şennur Sezer’le Tomris İncer birbirlerine çok yakın karekterde sanatçılardı. 66 yaşında yitirdiğimiz Tomris İncer ile 52 yıl önce, İstanbul Harbiye’de ki Radyo Evi’nde tanışmıştık.
İdil Abla’nın (İdil Öztamer’in) çocuk programınının genç sanatçılarıydık. “Tomiş” dediğimiz Tomris İncer, mesleki eğitimini sürdürmüş ve Türkiye’nin en başarılı tiyatro ve sinema sanatçılarından birisi olmuştu. Çok severdik birbirimizi. Hastalanmama üzülmüştü. Beni her hafta mutlaka arardı. Çok sessizce, onun tabiriyle; “abartmadan” sürdürdüğü mendebur kanserle olan kavgasında maalesef yenik düştü ve çok sevdiği Foça’sına ilalebet kavuştu. Türk şiirinin en güçlü kadın seslerinden şair Şennur Sezer’i ise 72 yaşında kaybettik. Yüzlerce ödülün sahibiydi. Eşi Adnan Özyalçıner ile birlikte hazırladıkları sayısız denemeleri de vardı.
Beni Şennur Sezer’le yıllar önce İstanbul’da birlikte çalıştıkları Taşkızak Tersanesi’nde Tiyatro Kuramcısı ve Elektrik Y. Mühendisi S. Günay Akarsu tanıştırmıştı. En az 45 yıllık dostluğumuz vardı. Şennur Sezer, verimli kalemiyle adeta yaşayan bir kütüphane, hayata soldan bakan duruşuyla onurlu bir yürek olarak hatırlanacaktır. Her yıl Tüyap Kitap Fuarları’nda bir araya geldiğimiz Şennur Sezer’le en son Yunus Nadi Ödülünü aldığı gün karşılaşmıştık. Şiir, deneme, inceleme, çocuk kitapları, anlatı, seçki ve yemek kitabı gibi pek çok eser üretmiş müstesna bir değerimizdi. Tomris İncer’de, Şennur Sezer’de hayata pozitif bakan, dayanışmacı ve paylaşımcı, oldukça sevecen, iyi yürekli dostlarımdı. Onları çok arayacağım.
10 yıl önce 10 Ekim’de İzmir Karşıyaka’lı şair ve düşün adamı Attila İlhan’ı, Yine 7 yıl önce 10 Ekim’de Yazar, Ressam, Yayıncı ve Çevirmen Fahrünnisa Kadıbeşegil’i, 42 yıl önce 13 Ekim’de Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı, Yine bir 13 Ekim’de Şair ve Yazar Cahit Sıtkı Tarancı’yı, 13 yıl önce 17 Ekim’de Çeşme, Alaçatı’yı ilk kez keşfederek Türk turizmine kazandırmış çok yönlü değerimiz, iletişimci meslekdaşım Leyla Figen’i yitirmiştik. 3 yıl önce ise “Karşıyaka Delikanlısı” olarak tanınan, Ege ve İzmir turizminin vefakar rehberlerinden Kenan Tapman’ı toprağa vermiştik. 6 yıl önce ise İzmir’den çıkmış ilk Dünya Şampiyonu Güreşçimiz ve hayırsever işadamımız, K.S.K.’li Muharrem Candaş’ı, 9 yıl önce ise; bir 21 Ekim gününde Karşıyaka’lıların efsane Başkanı Ali Ulvi Kiremitçiler’i ve yine 16 yıl öncesinin 21 Ekim’inde İzmir’den Milletvekili olmuş ilk Kültür Bakanlarımızdan Ahmet Taner Kışlalı’yı faili hala meçhul olan bir cinayet sonucunda yitirmiştik. 4 yıl öncesinin 24 Ekim’in de de; İzmir’in ve Karşıyaka’nın ilk Çocuk Hekimlerinden Dr. Ziya Ertemer’i toprağa vermiştik. Önceki yıl da köy enstitülü kültür insanımız Talip Apaydın’ı toprağa vermiştik. Ve ilginç tesadüfe bakınız; İzmir’de çağdaş ve modern özel eğitimciliğin 2 önemli kurucusundan Bahattin Tatış ile Necdet Doğanata hocalarımızı; her ikisini de, 26 Ekim’lerde yitirmişiz.
İzmir Türk Koleji’nin kurucusu Bahattin Tatış’ı 7’nci ölüm yıl gününde, Fatih Koleji’nin kurucusu Necdet Doğanata’yı ise 2’nci ölüm yıl gününde anacağız. Ekim kayıplarımız bu kadarla da bitmiyor. Maalesef daha da var. Onları da hatırlatacağım. Ancak öncelikle 7 Haziran genel seçimlerinden hemen sonra yeniden tırmanmaya başlayan terör cinayetleri yüzünden 90 günde yüzün üzerinde evlatlarımızın şehit acılarıyla karşılaştık. Çok acıdır ki; Ekim başından itibaren, hiç durmak bilmeyen kalleş terör örgütlerinin, hain tuzaklarıyla 25 civarında güvenlik görevlimizin şehit acılaryla sarsıldık. Yüzlerce yaralımız da çeşitli hastanelerde tedavi görüyorlar. Bu acılar da ekim acıları olarak yüreklerimizi yakıyor. Yine Ekim ayları içinde; 7 yıl önce; Sanat, Bilim ve Kültür Duayeni Prof.Dr.Metin And’ı, yine 7 yıl önce; Dünya Mimarı ve Ağa Han Ödülü sahibi, bilgeler önderi, edebiyatçı - şair Nail Çakırhan’ı da toprağa vermiştik.
7 yıl önce; bir Salon Etkinliğinde; Attila İlhan’ı, Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı, Metin And’ı, Nail Çakırhan’ı, Ahmet Taner Kışlalı’yı, Cahit Sıtkı Tarancı’yı, Leyla Figen’i, Ali Ulvi Kiremitçiler’i ve Erdal İnönü’yü topluca anarken, telefonum acı acı çalmış ve İstanbul’dan arayan bir arkadaşımdan, Düşün Adamı ve Şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın da ölüm acısını alarak sarsılmıştık. O anda Kürsüdeydim. Hemen mikrofondan salonda bulunan 300 kişiye anons yaptım. Salondakileri saygı duruşuna davet ettim. O anda hemen Prof. Dr. Şadan Gökovalı’nın seslendirdiği Fazıl Hüsnü’nün “Söyle Sevda İçinde Türkümüzü, İnsan Nasıl ölebilir? Yaşam Bu Kadar Güzel Olabiliken?” dizelerinin eşliğinde andığımız tüm değerlerimizle birlikte, belki de Türkiye’de ilk kez Fazıl Hüsnü Dağlarca için Saygı Duruşunu İzmirliler olarak İzmir’de biz gerçekleştirmiştik. Salonda herkes hüzün içindeydi. Gözyaşlarını tutamayanlar oldukça fazlaydı. Bu yılda; 13 Ekim 2015 Salı günü, 42’nci ölüm yıldönümünde Halikarnas Balıçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı ve yukarıda isimlerini saydığım değerlerimizi her yıl olduğu gibi bu yıl da anacağız. Ekim aylarında yaşanılmış çok önemli mutlu olaylarımızda var elbet.
88 yıl önce 15 Ekim 1927 sabahı Büyük Atatürk, Türk halkına en yüce armağanı olan efsanevi <nutuk>’unu okumaya başladı. “Atatürk’ün Söylev’i” de dediğimiz <nutuk>’un okunması 6 gün, 6 saat süreyle 20 Ekim 1927 gününe kadar sürdü. Nutuk’un okunmasını 6 gün süreyle ortalama 600 kişi hiç fire vermeden heyecanla ve zevkle bizzat Atatürk’ün ağzından dinlediler. Atatürk, “nutuk” unda Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Milli Mücadele’nin ilk yıllarından Cumhuriyetin 5’nci yılına kadar yaşanmış her şeyi kendi yorumlarıyla anlatmış ve kitaplaştırmış. Günümüzde de <Atatürk’ümüzün Nutuk’unu> herkes, hepimiz okumalıyız. Çocuklarımızın da, torunlarımızın da okumasını sağlamalıyız. İzmir Sevdalısı ve 4 dönem İzmir Milletvekili, Başbakan Yardımcılığı ve Dış İşleri Bakanlığı da yapmış müstesna değerimiz
Seçimlere 1 gün kala olacağı için şimdiden özellikle duyuruyorum;
Prof. Dr. Erdal İnönü’yü de; 8’nci ölüm yıldönümü olan 31 Ekim’de; İzmir’lilere en son hitap ettiği Kültürpark’da Babası İsmet İnönü’nün Atatürk ile birlikte yer aldığı “Lozan Barış Anıtı” önünde, Saat:11.30’da toplanıp anacağız. Prof. Dr. Erdal İnönü, İzmir için de çok önemli hizmetler yaratmıştı. Erdal İnönü yaşamı boyunca İzmir’i hep sevdi.
En son 9 Eylül Kutlama Mesajıyla İzmir’lilere veda etmişti. Biz İzmirliler olarak maalesef onun adını yeterince yaşatamadık. Sosyal Demokrat Belediyecilere önemle duyururum. Örneğin Karşıyaka’da ki Postacılar Kültür Merkezi’nde son kez bir konuşma yapmıştı.
Oranın adı “Erdal İnönü Kültür Merkezi” olmalıydı. “İnönü Kültür Merkezi” oldu.
Erdal İnönü, Karşıyaka Sahilini çok Severdi. Karşıyaka sahilinin Bostanlı Bölümüne
“Erdal İnönü Rekreasyon Alanı” adı da verilebilir. Ya da en çok nikah şahitliğini yaptığı Karşıyaka Nikah Sarayı neden “Erdal İnönü Nikah Sarayı” Olmasın? Ekim ayında yaşadığımız tesellisiz ve telafisiz kayıplarımız için herkese, hepimize başsağlığı diliyorum.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!