Yaşamı boyunca hiçbir zaman hiçbir rüzgarı arkasına almadan yaşamış, yarattığı kendine özgü tarzı çok küçük yaşlardan itibaren sürekli korumuş,
Türk Düşün ve Yazın Hayatının daima anılacak en çok kendine özgü şairliğiyle tanınan, Düşün ve Yazın hayatımızın emsalsiz yıldızı Attila İlhan’ı, 11’nci Ölüm Yıldönümünde Anıyoruz. En son olarak; Attila İlhan’la 74’ncü İzmir Enternasyonal Fuarı’nın açıldığı 8 Eylül 2005 akşamı Kültürpark içindeki yeni yapılan Büyük Sergi Merkezi’nin giriş merdivenlerinde karşılaştım.
Her zamanki anlamlı gülüşüyle gözlerimin içine bakarak bana; “Kaç yaşına girersen gir, ne kadar Tontonlaşırsan tontonlaş sen hep o Sancar’sın...” demişti.
Attila İlhan “Türk Aydınlanma Tarihimizin en emsalsiz ve en müstesna şairi”ydi. Yazın kültürünün, Dil kültürünün, Düşün , Sanat, Edebiyat ve Sosyal Yaşamımızın gerçek duayen’iydi.
Attila İlhan’la kişisel anlamda 40, ailevi anlamda 70 yılı aşan bir tanışıklığımız vardı.
Atatürk Cumhuriyeti’nin ilk öğretmenlerinden olan 94 yaşındayken yitirdiğim Annem Neriman Maruflu, Attila İlhan’ın Karşıyaka Cumhuriyet Mektebi’ndeki
2’nci ve 3’ncü sınıf öğretmenidir. Attila İlhan’dan 1,5 yıl sonra 94 yaşında ölen Annemi Attila İlhan, İzmir’e her gelişinde mutlaka arardı. Ziyaret ederdi.
Babam Orman Yüksek Mühendisi Cevat Ziya Maruflu ise Attila İlhan’ın Babası Mülkiyeli Vali Muavini ve Kaymakam Bedri Bey’in en iyi arkadaşlarından biriydi.
Bedri Bey ile Babam memleketin pek çok yerinde birlikte görev yapmışlardı... Çok başarılı bir Kamu Yöneticisi olan, vatanperver kişilikli Bedri Bey, pek çok yerde Kaymakamlıklar ve Vali Muavinlikleri yapmıştır. Babamla Bedri Bey, ayrıca; ikinci çağırılışlarında Yedek Subaylıklarını da Muğla’da birlikte yapmışlardır. Ayrıca Kıbrıs Türk Mukavemet Teşkilatı’nda görev yapmışlardır.
Attila İlhan’ın Annesi (Menemen’in ünlü bir ailesine mensup olan) Memnune Hanım ile Annem Öğretmen Neriman Hanım, Karşıyaka Maviköşe’de 1683 sokak’da karşılıklı evlerde oturdukları için ve “memur ailesi kaderini” paylaştıkları için çok iyi arkadaşlarmış. Attila İlhan’ın Annesi Memnune Hanım, Bizim de Akrabamız olan, Karşıyaka’nın ünlü Eczacılarından Kenan Gemicigil’in öz kız kardeşidir. Aynı zamanda Sirano adıyla tanınan Cevat Dalay’ında akrabasıdır. Köklü bir İzmir’li ailenin mensubu olan Memnune Hanım aynı zamanda İzmir Basınının Mümtaz Simalarından Gazeteci Rauf Lütfü Aksungur’un da kuzenidir.
Babasının Memuriyet Görevi nedeniyle İlköğrenimine başka bir okulda başlayan Attila İlhan 3’ncü sınıftan itibaren Annem Neriman Öğretmen’in Öğrencisi olmuştur. Annemin hastalanması nedeniyle 4’ncü ve 5’nci sınıfları yine Karşıyaka’nın ünlü öğretmenlerinden biri olan Fatma Akman’ın sınıfında tamamlamıştır. Attila İlhan, unutamadığı ilkokul anılarında bu gerçeği defalarca yazmıştır.
Karşılıklı komşu olduklarından Annem küçük Attila’nın dersleriyle sürekli ilgilenirmiş. Adeta abla kardeş gibiymişler. Zaten Attila İlhan Anneme, daima; ”Neriman Abla” şeklinde hitap etmiştir. Annemin ifadesine göre; “ Attila İlhan küçük yaşlardan itibaren son derece zeki, araştırıcı, iyi ve anlayarak okuyan, kibar, terbiyeli, onurlu ve karakter sahibi bir çocuk olarak” yetişmiş. Atatürk’ün öldüğü gün olan 10 Kasım 1938 günü Annem Neriman Öğretmen’e; Başöğretmen ve Karşıyaka Maarif Reisi İsmail Özkunt tarafından Cumhuriyet İlkokulu Bahçesinde toplanan Karşıyaka’daki tüm okullara Atatürk’ün ölüm haberini duyurma görevi verilmiş.
Annem; “Atatürk’ün ölüm haberini yaşantısının en acı haberi olarak duyan
13 yaşındaki küçük Attila’nın hıçkırarak ağladığını ve günlerce üzüldüğünü
her zaman hatırlayarak, tüm tafsilatıyla anlatırdı…”
Attila İlhan ilk aşkı olan Vacide ile ilgili duygularını ilk kez Anneme anlatmış.
O yıllarda Nazım Hikmet’in Aşk ve Sevgiyle ilgili şiirleri elden ele dolaşırmış.
14 yaşındaki Attila’nın güzel bir genç kız olan Öğretmen Okulu Öğrencisi Vacide’ye yazdığı güzel , anlamlı ve duygu yüklü yazıları Vacide’den önce ilk kez okuyan Annem olurmuş. Attila’nın öğrencilik yıllarındaki okul müsamerelerinde yaptığı konuşmalar, okuduğu kendi şiirleri her zaman ilgi görürmüş. Karşıyaka’da Attila İlhan’ın şairlik yönünü ilk keşfedenler; Annemle birlikte, Cumhuriyet İlkokulu Baş Öğretmeni İsmail Özkunt, Eğitimci Ahsen Öztin ile Edebiyatçı Ressam Macit Aray olmuş. (Daha sonra Attila İlhan İsmet ve Asım Kültür Kardeşlerden de etkilenmiş.)
Günlerden bir gün Attila İlhan, Vacide’ye yazdığı güzel ve duygu yüklü şiirsel mektubun ekine Nazım Hikmet’in bir aşk şiirini de koyup göndermiş. Tesadüfen Attila İlhan’ın bu mektubu, Vacide’nin babasının eline geçmiş. O günlerin Milli Şefçisi ve hiç bilmediği Kominizme karşı olan Vacide’nin Babası mektupla birlikte soluğu Karşıyaka Karakolu’nda almış. Karakolun Baş Komser’i hiçbir araştırmaya gerek duymadan Karakolun Jeep’ini Attila’ların evinin önüne dayamış. Nazım’ın Şiir Kitabı’yla birlikte Attila’yı yaka paça Karakola götürmüşler. Bedri Bey Kaymakam olarak atandığı Çanakkale’nin Çan Kazasında göreve başladığından ve Mennune Hanım hiçbir yakınını bulamadığı için ağlayarak doğrudan Annemle Babamın yanına gitmiş.
Babam ve Annem hemen Karşıyaka Karakolu’na giderek Küçük Attila’ya sahip çıkmışlar.
Ağabeyim Selçuk Maruflu’ya hamile olan Annem bir anne adayı olmanın da iç güdüsüyle işi biraz ileriye götürmüş. “Siz nasıl olur da bu yaşta bir çocuğu nezarethaneye atarsınız. ” diyerek Karakol İlgilileriyle münakaşaya girişmiş. Mesele o gece kapatılmış; Attila’yı karakoldan alıp evlerine dönmüşler. Ancak Karakol Yetkilileri olayı unutmayıp, daha da büyüterek hem Attila’yı hem de Annemi Maarif Müdürlüğü’ne şikayet etmişler. Ağabeyim’e hamile olan Annem’e doğum yaptıktan sonra başka bir yere Babamla birlikte Tayin edilecekleri söylenmiş. Ve 11 ay sonra Ağabeyim’le birlikte Annem ve Babam İzmit’e gönderilmişler. Attila ise o günden itibaren fişlenmiş ve Emniyet tarafından sürekli rahatsız edilmiş.
Attila İlhan bu olayı kısaca Cumhuriyet’te ki köşesinde yazmıştı. Yani Attila İlhan’ın ilk kez göz altına alınması 16 yaşındayken değil 14 yaşındaykendir.
Attila İlhan’ın 16 yaşında Atatürk Lisesinde iken göz altına alınması ve nezarethanede yatırılması olayı ise, yine bu olayın devamı olan, ancak farklı bir ispiyonlama olayıdır.
Attila İlhan’la ben ilk kez 1969 yılında Genel Yayın Yönetmeni olduğu Demokrat İzmir Gazetesi’nde tanıştım. Beni iyice tanıdıktan sonra ailemle olan tanışıklığını bizzat kendisi anlattı. Sık sık S. Günay Akarsu, Orhan Suda, Suat Taşer, Akın Simav, Mehmet H. Doğan, Çınar Çığ, Fikret Tartan, Ahmet Alphan, Okan Yüksel, Ali Rıza Ertan, Şadan Gökovalı, Ruhi Mutlu, Ragıp Haykır, Çetin Köroğlu, Turgay Gönenç, Atilla Bediz, Ruhi Mutlu, Osman Özden, Özdemir Hazar gibi Edebiyat ve Sanat Dünyasının İzmir’de ki isimleriyle bazen Veysel Çıkmazı’ndaki Şükran ya da Tek Nal Lokantaları’nda bazen Yeşil Papağan Lokantası’nda bir araya gelirdik. Güzel sohbet anları yaşardık. Bazen sabahları Karşıyaka’dan vapura birlikte biner, Pasaport İskelesinde iner, Konak’a kadar yürüyüş yapardık. Attila İlhan’ın Eşi Biket İlhan’la beraber; Salah Birsel ile Şükran Kurdakul’un İzmir’de oldukları bir akşam; Karşıyaka Çamlık 1744 sokaktaki Marifet Apartmanı’ndaki evinde Samim ve Halim Kocagöz’ü, Ferzan Gürel’i, İsmet Kültür’ü, Hikmet Çetinkaya’yı, Günay Akarsu’yu, Orhan Suda’yı, Bülent Akkurt’u, Ahsen Gürtin’i, Besim Akımsar’ı, Ayten Düvenci’yi, Tahsin Yaşamak’ı, Akın Simav’ı birlikte ağırladıklarını çok iyi hatırlıyorum. Attila İlhan’ı İstanbul’a ve Ankara’ya gittiği günlerde de hep aradım. İstanbul’da birkaç kez Divan Pastanesi’nde misafiri oldum. Ayrıca; Kanlıca’da ki evinin yan balkonu’nda Kanlıca Simiti ve Beykoz Polenez Peyniri ile kahvaltı yapma keyfini de yaşayanlardanım. Bütün imza günlerine, Konferanslarına özellikle katıldım. Hiçbir Televizyon programını kaçırmadım. Onun düşünce ve görüşlerinin müptelası oldum. Onun sayesinde değiştim ve kendimi yenileme imkanı buldum. Bütün kitaplarını okudum. Güneş Gazetesi’nde, Cumhuriyet Gazetesinde ve diğer gazetelerde çıkan yazı ve röportajlarının hepsini okudum ve kesip sakladım. Onu tanıdığım için çok mutluyum. O da; Öğretmeni ve Komşu Ablası olan, bir zamanlar sırdaşı Annemi hiç unutmadı. Her zaman telefonla arayıp ya da bizzat gelip hatırını sordu. Annemin dualarını aldı. Karşıyaka ve İzmir anılarını her zaman sevgiyle, saygıyla yad etti. Annemi en son Nisan 2005’de ziyaret etmişti. Annemin evinde öğlen uykusuna yatmıştı. Tarhana Çorbası içmiş, Enginar Dolması ve kuzu etli Araka yemeği, kalburabastı tatlısı yemişti. O her zaman üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken okuyanını her zaman sorgulamaya yönelttiği şiirler yazdı. <Gazi Paşam> dediği Atatürk’ü en iyi, O anladı ve değerlendirdi. Onun tüm kitapları güncelliğini sürekli korur. Özellikle Atatürk’le ilgili kitaplarının hepsi, bugünlerde özellikle okunmalıdır. Kitlelere Mal Olmuş <Son En Büyük Şairimizi> 11 yıl önce yitirmenin ve 11’nci hasret yıl gününde anmanın bitmeyen, tükenmeyen acısı ve burukluğu içindeyim. Korkusuz ve Pervasız Bir Kültür Savaşçısı’nı, gerçek bir “ulusalcı sosyalist devrimciyi” bir daha görememenin ve dinleyemeyecek olmanın ızdırabını tam 11 yıldır koruyorum. O bildiklerini, düşündüklerini her zaman toplumuyla paylaşan gerçek bir aydındı. Doğruyu geçerli kılma adına kıyasıya verdiği bitip tükenmeyen bir savaşın kahramanıydı. <Ulusalcı olunmadan enternasyonalist olunmaz.> derdi. Onu unutmak asla mümkün değil. Nurlar içinde, ışıklar içinde yatsın. Işığı her zaman yollarımızı aydınlatsın.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!