Okuyucularımın Benden mutlaka duyurmamı ve paylaşmamı istedikleri kayıp bilgileri maalesef hiç eksilmiyor. Geride bıraktığımız hafta içinde ard arda 4 sevilen İzmir’liyi toprağa vermenin acısını yaşadık. Önce yaşamının tamamını İzmir’in sanayi ve ticaret hayatının gelişimine adamış, Karşıyaka Spor Kulübünün 1986-87 yıllarındaki efsane, unutulmaz başarılarını yönetim kurulu üyesi olarak paylaşmış, İzmir Pamuk Mensucat’ın Genel Müdürü ve İzmir’in ilk bilgisayar kullanan iş adamı Mustafa Özmen Kardeşimi toprağa vermenin acısını yaşadım. Hayırsever ve mütevazi kişiliğe sahip Mustafa Özmen Kardeşim çok Sevgili Dostu Ersin Faralyalı’ya da kavuşmuş oldu. Mustafa’nın ardından Karşıyaka Lisesi ve İstanbul Teknik Üniversitesi mezunu, İnşaat Yüksek Mühendisi-Mimar, İzmir’in ilk Şehir planlamacılarından, yüzlerce ödülün sahibi, Eğitimci Tamer Kamiller Ağabeyimi toprağa verdim. Aynı gün, kardeşim gibi çok sevdiğim, Hayırsever Mali Müşavir-Hesap Uzmanı Nuri Doğa Özpamir dostumu toprağa verdim. Önceki hafta sonu da; İzmir Barosu’nun tanınmış Avukatlarından, yüzlerce evsizin kooperatifler yoluyla ev sahibi olmalarını sağlamış, iyi ve kaliteli insan, Altındağ’ların da Avukatı Ruhi Ergiler’i maalesef mendebur kanser’e kurban vermiştik.
Bugün 17 Nisan Pazar. On Altı yıl önce bugün, 2000 yılının 17’nci günü, EBSO’nun çalışkan ve başarılı Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü, Gazeteci ve Televizyon Programcısı Aytaç Sefiloğlu’nu yitirmiştik. Aytaç’ımızı bugün, Saat: 14.00’de Narlıdere Sahil Kabristanı’nda Nalçacı ve Sefiloğlu Ailelerinin, sevenlerinin ve gazeteci arkadaşlarının katılımlarıyla, bir araya gelip, anacağız. On Yedi Nisanları her hatırlayışımda, önce aklıma; “Köy Enstitüleri” gelir. Köy Enstitüleri, Cumhuriyetin ilk yıllarında Atatürk’ün Aydınlanma Devrimi’nde ışıklar saçmış bir yıldızdı. 76 yıl önce 1940 yılının 17 Nisan’ında resmen kurulmuştu. Maarif Vekili Hasan Ali Yücel’in öncülüğünde İsmail Hakkı Tonguç’un başını çektiği bir kadro, memleketin acil gereksinim duyduğu mesleklerde kaliteli gençlerin yetiştirilip üretime kazandırılmasını sağlamıştı. Köy Enstitüleri sayesinde Anadolu’da gerçek bir kalkınma ihtilali gerçekleşti. Atatürk Devrimleri köy enstitüleri sayesinde topluma yansıdı. Köy Enstitülerinden yetişen toplum öncüleri; Eğitim, Sağlık, Tarım, Zanaat, Edebiyat, Kültür ve Sanat alanlarında toplumun çağdaş ve bilimsel kalkınmasını sağladılar. Köy Enstitülerinden yetişen Sağlıkçılar sayesinde Verem, Tifo, Tifüs, Sıtma, Cüzzam, Uyuz gibi hastalıklar yok edildi. Yeni yetiştirilen “Tarım Uzmanları” sayesinde köylümüz zayiatsız ve firesiz modern üretim yaptı. Zirai Mücadele, Tohum ve Fidan üretimi, karantina, ilaçlama gibi kullanımlarla tarım ürünlerimiz zenginleşti. Ormancılık çalışmaları, inşaatçılık, marangozluk, mobilyacılık daha çok şey pratik hizmet ve sanat mesleki temele oturtuldu.
Köy enstitüleri Yüce Atatürk’ün ölmeden önce planlamasını bizzat yaptığı bir oluşumdu. Atatürk’ün ölümünden sonra; köylünün kalkınması ve halkın bilinçlenmesi en başta Milli Şefimiz olmak üzere, İttihat Terakki zihniyetini koruyan pek çok siyasiyi rahatsız etti. Sonuç olarak sudan ve uyduruk gerekçelerle, “Köy Enstitüleri Görevini Tamamladı.” denilerek kapatıldı. Yok edildi. Maalesef bu yok ediliş henüz iktidar olmuş Demokrat Partiye fatura edildi. Yıllar sonra Çin Devrim Lideri Mao’nun bile örnek alıp uyguladığı bu ilerici model, siyasetin kurbanı oldu.
On Yedi Nisanları anımsarken gözardı edemeyeceğim bir diğer olay ise; Turgut Özal’ın bir 17 Nisan günü yaşama veda etmiş olmasıdır. Beni tanıyanlar bilirler inandığım doğruları inançla ve inatla savunurum. Sosyalizmi ve Sol Literatürü oldukça iyi bilenlerdenim. Ancak; objektif değerlendirmelerden asla kaçınmam. Bir 17 Nisan sabahı hayata veda etmiş olan Turgut Özal, benim eksileriyle, artılarıyla inandığım yaşanmış bir doğrudur. 17 yıl önce
17 Nisan 1993 günü hayata veda eden Turgut Özal’ın sayesinde 150 yıldır döviz kıtlığıyla boğuşan “hasta adam” denilen Türkiye’miz Özal’la geçen 11 yıl içinde “kredi veren” bir “bölgesel güç”, bir “model ülke” haline gelmişti. <Özal’lı Yıllar>, <Özal’ın son derece hazırlıklı bir Devlet Adamı olarak> iktidara geldiğini gösterir. Özal’ın yaptıkları ortadadır. Yaptıklarının tahlili ne bu köşeye, ne de bir kitaba sığar. Türkiye’nin Kapalı Ekonomi’den çıkmasında gösterdiği gayretleri, altyapı çalışmalarını, otoyolları, GAP’ı, telekominikasyon devrimini, insanlarımızın dünyaya açmasını, daha pek çok Özal başarısını unutamayız. Unutmamalıyız. Özellikle Avrupa’nın pek çok ilerlemiş ülkesi kominikasyonda mekanik sistemi kullanırken Özal’ın, Türkiye’mizi elektromekanik’e sisteme bile sokmadan, doğrudan doğruya bizleri digital sisteme geçirtmesini asla unutmamalıyız. Hepimizin güncel rahatı olan GSM sistemi, internet daha pek çok ileri iletişim sistemi Özal’ın çağ atlatma unsurlarına verilecek örnektir. Turgut Özal yaptığı konuşmalarla rakiplerini hop oturtup hop kaldırdı. Vergiyi en çok zenginlerin verdiğini anlatırken “Ben zenginleri bu nedenle çok severim” dedi. Bazı çevreler tarafından bu ifade çarptırıldı. Özal’ı, “Zengin Dostu” ilan ettiler. SSK’nın batacağını, KİT’lerin aşırı personel giderlerini kaldıramayacağını, bol keseden dağıtmanın en çok işçileri perişan edeceğini söyledi; “Çankaya şişmanı, işçi düşmanı!” dediler. Çünkü Özal’ın söyledikleri hep doğruydu. Özal, Türkiye’de sol’un yıllardır savunduğu <çözülemez değerlere> el atıp, acil ve kalıcı çözümler getirmesi, bu alanda aklı başında radikaller ile Benim gibi 68’li sol sosyalistlerin de gönlünü kazanmıştır. 141 ve 142 gibi çağın gerisinde kalmış yasalar Tugut Özal’ın pratik kararları ve uygulamaları sayesinde kaldırılmıştır. Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na doğrudan başvuru hakkı da bir Özal ürünüdür. Ben; Özal’ın hatalarını da bilirim. “Beşer olan her kişinin hataları ve noksanları mutlaka vardır.” Olacaktır. Ancak Özal’ın artıları eksilerinden çok fazladır. Turgut Özal’ı rahmet ve sevgiyle anıyorum. Her On yedi Nisan’larda andığımız ve hatırladığımız değerlerden bir diğeri de Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı’dır. 17 Nisan 1890 günü doğmuş olan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın bugün 126’ncı yaş gününü de kutluyoruz. On yedi Nisanlara rastlayan, anılmaya, hatırlanmaya değer belki daha pek çok değerimiz mutlaka vardır. Benim şimdilik hatırladıklarım bunlar. Yarın 18 Nisan. 43 yıl önce 18 Nisan 1973 günü, İzmir’in en önemli kanaat ve eylem önderlerinden, mütevazi ve tevazu sahibi, halk adamı, işadamı Eczacıbaşı Süleyman Ferit Bey’i yitirdik. Başkanı olduğum <İzfak> kısa adıyla anılan, kamu yararına “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği”mizin, kurucularından ve ilk Başkanı olan Süleyman Ferit Eczacıbaşı, İzmir için yarattığı kalıcı değerleriyle, özellikle sağlık ve eğitim hizmetleriyle, İzmir’e bir Milli Kütüphane kazandırmış olmasıyla daima hatırlanmalıdır. Asla unutulmamalıdır. İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği olarak, Yarın sabahtan itibaren; Kurucumuz Süleyman Ferit Eczacıbaşı’yı rahmet ve sevgile anacağız… Bu arada yine İzfak gibi, “Dr. Behçet Uz” un kurucusu olduğu derneklerden <Ataorman> kısa adıyla anılan, kamu yararına <İzmir Atatürk Ormanını – Kültürparkı Koruma ve Anıt Yaptırma Derneği> olarak ,bizi destekleyen kuruluşlar ve Karşıyaka Belediyemiz le birlikte, 21 – 24 Nisan tarihlerinde ,<23 Nisan Çocuk Şenliği>’ni düzenlemiş durumdayız. Şenlik süresince Ben de Saat; 10.00-20.00 arasında, şenlik alanında bulunacağım. Gençlere ve halkımıza faaliyetlerimiz anlatacağım. Derneklerimizi tanıtacağım. Yaşadığımız bu anlamlı, bazen hüzünlü, bazen puslu ve ıssız, genelde güzel günlerin değerini bilelim. Sevdiklerimizle güzel ve iyi günler geçirelim.
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!