1 Kasım 1912. Karşıyaka Spor Kulübü doğdu. Futbolda o dönemlerde yer alan yabancıların hakimiyetine son vermek için milli mücadele dönemlerinin duygularıyla kurulmuştu. Kurulan takım birinci dünya savaşında ve kurtuluş savaşına kadar yabancılarla kıran kırana maçlar oynadı. Kuruluşundan kurtuluş savaşına kadar geçen sürede hiçbir takıma yenilmedi. İtalyan ve Yunan şampiyonlarını defalarca yenerek bu kulüplerin kapatılmasına sebep oldu.
Kurucusu Kadızade Zühtü Işıl birinci dünya savaşı ve milli mücadelede birçok cephede 8 yıl savaştı ve hatta ''kanal harekatı'' sırasında Filistin'de İngilizlere esir düştü. Eski başbakanlardan Adnan Menderes'in de santrafor olarak oynadığı takım kurtuluş savaşına katıldı, çeşitli cephelerde savaştı. İzmir'e ilk giren kuvvetler içersinde yer alan Karşıyakalılar vatanlarını düşman işgalinden kurtardı. Cepheden döndükten sonra yeniden kurulan takım ile 1926'da, İzmir liginde yabancı rakipleri ile yaptığı mücadele sonunda hiç gol yemeden İzmir şampiyonu oldu.
24 Haziran 1926 tarihinde yanında İsmet İnönü ve Fahrettin Altay da varken Mustafa Kemal Atatürk'ün kulübe yaptığı ikinci ziyaretinde (ki cumhuriyet tarihinde ziyaret ettiği ilk kulüp aynı zamanda-Atatürk falanca takımın taraftarıydı vs diyenlere de özellikle duyurulur) bu, gol bile yemeden elde edilen şampiyonluk ve kurtuluş savaşında Karşıyakalıların verdiği üstün mücadeleyi de biliyor olması nedenleriyle bizzat kendisi tarafından kulüp armasında Türk Bayrağını taşıma direktifi verdi. Bu hakka sahip diğer kulüpler Beşiktaş ve Kasımpaşa, ancak Atatürk'ün talimatıyla bu ayrıcalığa sahip olan tek kulüp Karşıyaka (Beşiktaş 1952'de Yunanistan'la yapılan bir dostluk maçına Türk milli takımını temsil etme görevi verilmesi nedeniyle Adnan Menderes tarafından, Kasımpaşa ise 1948 Londra olimpiyatında altın madalya kazanan 6 güreşçinin 3'ünün kulübünün Kasımpaşa olmasına istinaden İsmet İnönü tarafından armasında ay-yıldız taşımaya layık görüldü)... Futbolla başlayan bu serüven (ilk armada yer alan spor temsilleri tenis raketi, golf sopası ve futbol topuydu) bir ara 17 branşa çıkarak, branş sayısı olarak Türkiye'nin en büyük spor kulübü olmasına dek vardı...
Bunların pek çoğu, çoğu Karşıyakalı tarafından zaten bilinen şeyler olmakla beraber burada tekrar hatırlatma gereğini niçin duyduğuma gelecek olursam; futbolun basketbolu çektiği batağın ne kadar rahatsızlık verici olduğunu farkında olsak da, bir zamanlar futbolla başlayan serüvenin Karşıyaka'ya kazandırdığı ayrıcalık ve prestiji de unutmamak ve sırf bu yüzden bile olsa bu gün içinde bulunduğu durumdan çıkartmak için, şirketleşme de dahil, her formülü denemek gereğine dikkat çekmek maksadıyla ufak bir hatırlatma yapmak istedim. Kendi adıma ise futbolu genel olarak pek sevmem diyebilirim. Ama futbolu sevmiyor olmam Karşıyaka tarihine başlangıçta şekil veren bu branşın düştüğü duruma üzülmemem anlamını da asla taşımıyor. Aynı zamanda da Karşıyaka'nın gururu, lokomotifi, sembolü haline gelmiş olan basketbolumuzu futbol kaynaklı olarak göz göre göre kaybetmeye hiçbir Karşıyakalının tahammül edemeyeceğini de düşünüyorum. Gereği bir an önce yapılmalı. Çünkü;
Kuruluş tarihi 2011... İlk kez basketbol birinci liginde yer aldığı tarih 2015-2016 sezonu. Basketbolda hiçbir başarısı yok. Tek kupa yok. Taraftarı yok denecek kadar az. Demir İnşaat Büyükçekmece'den bahsediyorum. Diğer tarafta 1955-1956 ve 1958-1959 İzmir ligi şampiyonlukları olan, 1966 Türkiye deplasmanlı basketbol ligi kuruluşu ile birlikte başlayan süreçte devamlı yer alan ve 1973-1974'de çıktığı birinci ligde 44 yıldır varlığını sürdüren, bu süreçte de 1987 ve 2014'te 2 Cumhurbaşkanlığı kupası, 1986-1987 ile 2014-2015 sezonlarında 2 lig şampiyonluğu, 2014'de Türkiye kupası kaldıran, hemen her sezon en çok basketbol seyircisine oynayan kulüpler sıralamasında ilk üçe giren, tüm şehrin kalbinin basketbolla attığı ve Türkiye'nin basketbolu en iyi bilen kitlesine sahip olan kulübü Karşıyaka... Sonuçta ise bu iki kıyaslamaya tamamen tezat teşkil edecek bir mağlubiyet! İşte bu yüzden gereği bir an önce yapılmalı.
Bu takım daha iki yıl önce şampiyondu! Bu takımın bir zamanlar beğenmeyip gönderdiği adam olan Bracey Wright'tan şimdiki durumda rakibimizken 22 sayı yeniliyor. Bu takımın bu sezon izlenen her maçında sanki birazcık daha organize olsa her rakibini yenebileceği izlenimi alınırken ligde Efes dışında her takıma yeniliyor! Futbola giden gelirleri yüzünden kendi transfer yasağını da kaldıramadığından mevcut kadroya mahkum! Tüm bu maddeleri birleştirerek bakılacak olursa da gerçek çözümlere ulaşılabilecek maddi imkanlar sağlanıncaya kadar kısa vadede çözüm üretmesi ihtimali olan tek merci ise kenar yönetimi. Onlar ne yapıyor peki?!
Çoğu kişinin beğenmediği Markoviç'in basketbol bilgisinin kıyısından köşesinden bile geçemeyecek olan Trifunoviç, basketbol dışı taktiksel davranışlarda ise son derece bilgece davranarak vaziyeti idare ediyor. Bir grup fazla ateşli taraftara hoş gelebilecek; kan ter içinde çırpınan halleri, molalarda yüksek volumlü olarak oyunculara çıkışmaları, ağzında cikletiyle kaynağını anlayamadığım aşırı özgüvenli tavırları, mütemadiyen hakemlere yönelik sert tavırları kendisini orada şimdilik tutuyor olabilir ancak basketbol adına kesinlikle iyi bir taktisyen olduğunu düşünmüyorum artık! Son oynanan Büyükçekmece maçı değil mi ki bizler için ''çile çekmece'' halini aldı, artık daha da iyi niyetimi koruyabileceğimi düşünmüyorum kendisine karşı... Okuduğum bir tweet vardı ve şöyle diyordu o tweet'in sahibi spor yazarı Deniz Biricik; ''İki yıl önce euroleague oynayan takım bugün Bostanlı'dan 5 çıkarsa Büyükçekmece'yi yenerdi. Çok sokak jargonu ama olay bu...'' Doğru söze ne denir?!
Balık baştan kokar diyecem ama hangi baştan başlamak lazım kısmı gerçekten çok karmaşık. Bir yerden başlamak lazım gelirse de bu başlangıç Trifunoviç'le yapılabilir. Ya kendine çeki düzen vermesi ya da mümkünse belki de gönderilmesi şeklinde... Karşıyaka koç'luğu öyle vaziyetin idare edilebileceği veya verilen demeçlerle ''yardımcı koçu antrenman oyuncusu olarak kullanmak zorunda kalıyorum'' gibi kulübü aşağılamak suretiyle kendini kurtarabileceği bir makam asla değildir. Sahi bu kulübün onca alt yapı oyuncusu varken yardımcı koçu antrenmanda kullanmak da neyin nesi?! Bu kafalar bir an önce değişmeli. Ya mentalite olarak ya da bizzat şahıs bazında...
Ben demiştim demeyi sevmem ama bu kez demeden geçemeyeceğim; daha sezon başlamadan yeni kadro yapılanmasına gidilirken Karşıyaka'da her şeyi sil baştan yenilemenin yanlış ve riskli olacağına dair görüşlerimi belirtip belli oyuncular ve hatta eski koçla devam edilirken etraflarını bir kaç yeterli düzeyde oyuncuyla takviye etmenin daha doğru olacağını savunmuştum. Olmadı, bu oldu... Umarım bir daha hiç bir zaman ben demiştim demem gerekmez de Karşıyakamızı basketbolda layık olduğu yerlerde tekrar görürüz...
Sağlıcakla kalın...
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!