“Yeni yılın tüm insanlığa ve ülkemize barış, umut, huzur, sevgi getirmesi dileğiyle yeni yılınızı kutlarım. Her şey gönlünüzce olsun! “ mesajları uçuşuyor ortada.
Ne yapalım, bir yığın problem ve sıkıntı içinde olan insanlar, ufak umut kırıntılarıyla ha gayret birbirlerine güzel sözler söyleyip, umutlu dilekler dileyip, ayakta kalma gücünü elde ediyor. İnsan haklarının yerle bir edildiği, hukuksuzluğun kol gezdiği, demokrasiden bahsedilemeyen, cinsiyet eşitsizliğinin daha da arttığı bir ortamdayız. Büyük bir tahribatla karşı karşıyayız.
Oysaki “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”; BM Genel Kurulu’nda 1948 yılında 30 madde olarak kabul edilmişti. Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler. Yaşamak herkesin hakkıdır. Hiç kimse kölelik veya kulluk altında bulundurulamaz. Hiç kimse işkenceye, haysiyet kırıcı muamelelere tabi tutulamaz. Her şahsın kendine anayasa veya kanun ile tanınan ana haklara aykırı muamelelere karşı fiilli netice verecek şekilde milli mahkemelere müracaat hakkı vardır. Herkes, haklarının tam bir eşitlikle, davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından adil bir şekilde ve açık olarak görülmesi hakkına sahiptir. Hiç kimse keyfi olarak tutuklanamaz, alıkonulamaz veya sürülemez. Evlilik çağına varan her erkek ve kadın; ırk, uyrukluk veya din bakımından hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın evlenmek ve aile kurmak hakkına sahiptir. Erkek ve kadın; evlenme konusunda, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesinde eşit haklara sahiptir. Her şahsın, fikir, vicdan ve din hürriyetine hakkı vardır. Herkesin fikirlerini açıklama hürriyetine hakkı vardır.
Bu maddeler böylece sürüyor. Biliyor muyuz?
İnsan hakları ile yerel yönetimler arasında bir ilişki kuracak olursak, yerel yönetimlerin halka merkezi yönetimden daha yakın olduğunu görürüz. Kişinin doğumundan ölümüne kadar tüm yaşamında yararlanmak durumunda olduğu hizmetler ve kullanma olanağını bulduğu demokratik haklar bağlamında, yerel yönetimler; halk için çok önceliklidir.
Bu hizmetlerin kalitesinin yükselmesinin, halkın mutluluğunun artmasına doğrudan etki etmekte olması nedeniyle, toplumu yapılandırmanın yolunun -aslında- yerelden geçtiğini söyleyebiliriz. Yerel yönetimlerin asıl görevi; vatandaşının kentlileşme sürecinde kenti onlarla birlikte yöneterek, insanların demokratik haklarını kullanmalarını sağlamak ve bu yolla halkın mutluluğunu oluşturmak olmalıdır. Yenilikçi çözümlerle, akılları birleştirerek, katılımcı bir politikayla istenen hedeflere ulaşmak olmalı, amaç.
Önümüzde yerel seçim süreci var. Her seçim önemli ama bu seçimleri daha çok önemsemeliyiz. Yerel yönetimlerden başlayan bir ivme ile yapılanma sürecine geçiş sağlanabilir, çünkü.
İnsanlarımız, insan haklarını ve kentli haklarını bilmek zorunda. Avrupa Konseyi tarafından 1992 yılında kabul ve ilan edilen Avrupa Kentsel Şartı, kentli hakları alanındaki en önemli bölgesel belgedir. Avrupa Kentsel Şartı metni, 20 maddelik bir bildirge ve 13 maddelik şart ilkelerinden oluşmaktadır. Bildirgenin 20 maddelik başlıkları; “Güvenlik / Kirletilmemiş, sağlıklı bir çevre / İstihdam / Konut / Dolaşım / Sağlık / Spor ve Dinlence / Kültür / Kültürlerarası Kaynaşma / Kaliteli bir Mimari ve Fiziksel çevre / İşlevlerin Uyumu / Katılım / Ekonomik Kalkınma / Sürdürülebilir Kalkınma / Mal ve Hizmetler / Doğal Zenginlikler ve Kaynaklar / Kişisel Bütünlük / Belediyeler arası İşbirliği / Finansal Yapı ve Mekanizmalar / Eşitlik” şeklindedir.
Tüm bunları istemeliyiz ve bunlara hakkımız var. Biliyor muyuz ?
İşte önümüzdeki yerel seçimlerde eğer tüm bu haklarımızın bilinciyle akıllı davranmazsak sanırım çok geç kalmış olacağız.
Yeni yılınızı kutlarım. Her şey aklımızca olsun!
SEN DE DÜŞÜNCELERİNİ PAYLAŞ!